18.Bölüm

310 17 4
                                    

"Evet. Kurtuluş Savaşı'ndaki cepheleri kim saymak ister bakalım?" Sorduğum soruyla sınıfın çoğunluğu el kaldırınca sırıttım. Sınavda da böyle olmanız dileğiyle canlarım. "Aras, sen söyle aşkım."

Aras daldığı dünyasından çıktığında yanlış söyleyeceğine çok emindim. Ama beni şaşırtarak cephelerin hepsini eksiksiz sayınca duraksadım. Oysaki derslerde sadece kafasını koyup uyurdu. Bu çocuk çok büyük bir şekilde rakip eliyordu ama kimse farkında değildi.

"Kazandığımız cepheler peki?"

"Çanakkale."

"Harika," diyerek onayladım onu. "Bana Menemen olayını anlatacak bir gönüllü istiyorum!"

Sena parmağını kaldırınca ona söz hakkı verdim. "Şeriat isteyenler Kubilay Öğretmeni şehit ediyor ve olay Mustafa Kemal'in kulağına gittiğinde Menemen'i yakın diyor."

"Doğru, aferin Sena'm." Masanın üstündeki kağıtları topladım yavaşça. "Kaybettiğimiz Milli Mücadele savaşları hangisidir?"

"Kafkas, Kanal..."

"Kütahya- Eskişehir hocam!"

"Canlarım benim. Aferin hepinize." dedim gururlu bir anne edasıyla. "Şimdi test kitaplarınızı çıkartın ve ikinci ünite hakkında soru çözün. Denemelerdeki yanlışlarınız en çok ikinci üniteden geliyor."

"Hocam, bir şey sorabilir miyim?" Başımı salladım. "Geçen denemede Yunanlılarla ilgili bir soru vardı. Yunanlılar ve Türklerin barış içinde yaşaması neden zor? Yani siyasi olarak mı askeri olarak mı?"

"Aslında Yunanlılarla geçmişimiz pek iyi değil arkadaşlar. Bu savaştan ziyade İzmir'i ele geçirdiklerinde yüzlerce Türk sivili, komutanları asıp tutsak ettiler. Türklere kendi vatanlarında azınlık hissi yarattılar. Onun dışında lisede göreceğiniz Yunanistan ve Türkiye savaşı, iki ülkenin liderlerinin birbirine olan göndermeleri de buna körük atıyor. Bir de şu yemek ve adalar mevzusu vatandaşlar arasında büyük bir gerginlik yaratıyor."

Çocuklardan biri güldü. "İsmeeet, adaları niye verdin İsmeeet!"

Bunu demesiyle tüm sınıf gülmeye başlarken bunun şakasına yaptıklarını biliyordum. Özellikle Lozan'ı anlatırken anlamaları ve dışarıda cahil cahil konuşmamaları için altını çizerek anlatmıştım. Neyseki mizah anlayışları iyiydi.

"Öğretmenim, peki siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Yani yemekler bizim değil mi? Onlar niye sahipleniyor?"

Aklıma Ares geldi. İstemsizce güldüm. "Bir arkadaşım var benim, melez. Yarı Türk yarı Yunan. Ayriyeten Yunanistan Başkanının oğlu." dediğimde sınıfta özellikle erkeklerin ağzından hayret dolu nidalar çıktı. "Onunla kazara tanışmıştık. Yunan olduğunu öğrendiğimde bende sizin gibi tepki verdim. Yemekleri çaldınız gibisinden. Ama bunu şakasına söylemiştim, uzun yıllarca birçok topluluk Osmanlı çatısı altında yaşadı. Yemeklerimiz bu durumda bakarsak evet bizim fakat onların da sayılabilir." Durup birkaç saniye düşündüm. "Azınlıklar Osmanlı'dan ne ile ayrıldı?"

Bütün sınıf hep bir ağızdan, "Fransız İhtilali'nin getirdiği Milliyetçilik Akımı ile." dedi. Burada geleceğin fen lisesi öğrencilerini görüyordum resmen!

Okul şöyle böyle geçerken arabama binip evin yolunu tutmam uzun sürmüştü. İzmir trafiği deyip geçmemek lazımdı, Bornova'nın olduğu kısım bazen kitleniyordu. Böyle durumlarda metroyla gidesim gelmiyordu desem yalan olmazdı. Arabayı sitenin otoparkına bırakıp asansöre bindiğimde tam kapı kapanacakken birinin daha geldiğini görüp kapının arasına elimi uzattım. "Teşekkürler," diyen adam asansöre bindiğinde üstündeki bir firmaya ait kıyafet teslimat getirdiğini gösteriyordu. Türkiye'nin en lüks firmalarına ait bir markaya benziyordu. Bizim sitede bunu alacak kadar zengin var mıydı diye düşündüm.

Yanlış Sarışın Texting  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin