24.Bölüm

269 19 5
                                    

Anahtarı kapının kilidine sokup çevirdim, kapı ardına kadar açılırken Ares'e geçmesi için öncelik verdim.

"Teşekkürler," diyerek birden benim elimdeki poşetleri de alıp içeriye geçince birkaç saniye öylece kaldım. Ta ki "Bunlari nereye birakayim?" diyene kadar.

Kapıyı kapatıp içeriye geçtim. Mutfağı gösterdiğimde gözlerinde beğeni dolu bir ifade vardı. "Güzel bir mutfak. Kendin mi yaptirdin aldiğinda mi böyleydi? Ne önemi var, her sekilde muhtesem bir mutfak." dedi. Poşetleri masanın üzerine bıraktı. "Gerçekten basarili bir iç mimar olsa gerek."

"Bilmem, aldığımızda böyleydi. Mimarı kim bilmiyorum." dedim ve dolaba koyulacakları bekletmeden yerleştirmeye başladım. O da diğer ürünleri gösterdiğim çekmeceye doldurdu. Kısır için olacak malzemeler dışında hepsini yerine yerleştirdim.

Arabadaki konuyu o anlık geçiştirsem de şimdi yemeğe girişmeden yapsam iyi olacak. "Müslüman olmak istemen çok hoş ama merak ettiğim bir şey var. Babana olan nefretin yüzünden yani onun dinini kullanmak istemediğinden değiştirmiyorsun değil mi?"

"Hayır, sadece araştirdim ve şu anki dinimden daha iyi bir din olduğunu fark ettim. Bilmiyorum, ezan sesi çok huzurlu."

"Tamam o halde, eminsen hemen şimdi olabilirsin."

"Nasıl olacak ki o?" diye sordu.

"Sadece dediklerimi tekrarla," dediğimde başını salladı ve bense Kelime-İ Şehadet'i birebir ona söyledim. Aksanı yüzünden bazı kelimelere dili dönmese de önemli olan niyetti. Güzelce bitirdikten sonra gülümsedim. "Şimdi bir de dua okuyacağız, onu da tekrar et." Bunu da sorgulamadan başını salladı ve Amentü duasını okuttum. Duanın içinde geçen anlamları daha iyi anlaması için Yunanca bir şekilde tekrar söyleyince gözlerindeki ışıltı daha da artmıştı.

"An itibariyle günahsızsın." dediğimde kaşları çatıldı. Ne yani, bilmiyor muydu?

"Ama önceden Hıristiyandım, günah olmuyor mu ki?"

Başımı gülümseyerek iki yana salladım. "Müslüman olduğun an günah ve sevapların sıfırlanır. Yani bize din öğretmenimiz öyle söylemişti. Dinde yasak olanları biliyorsun değil mi?"

Kısa bir an düşündü. "Yedi büyük günahı biliyorum, bir de birkaç şey daha. Onlar daha çok ibadetle ilgili."

"Birincisi, kadınlara bakmadan gerekiyor. Bu göz zinasına girer." dediğim an başını başka bir yere çevirdi. Gülmemi bastıramadım ve kahkaha attım. "Öyle değil, yani konuşurken bakabilirsin ama bakıp etkilenmek, zihninde arzulamak günah. Onun dışında Hanefi mi Şafi mi olmak istediğine göre abdestliyken kadınlara dokunabilir veya dokunamazsın..."

***

"Sonrada birden odanın kapısı açıldı. Benim dışımdaki sosyal bilgiler öğretmeni ayaklarını kalçasına vura vura kaçtı!"

Ares kahkaha atarken ben bitirdiğimiz çaylarımızı dolduruyordum. Ona okulda yaşadığım birkaç komik anıyı anlatırken bu geceki üzgün halinden eser yok gibiydi. Bir yandan kısırını ve krem şantili haşhaşlı kekini yerken diğer yandan da çayını içmişti. Keke ve kısıra bakıldığını, Türk çayını ayrı bir sevdiğini söyleyerek övgüler yağdırmıştı. Tabii burada benim el becerime kimse bir şey demiyor.

"Bizde de bir basin toplantisindayken dua ediyorlardı milletvekilleri. Kameraları gözlerine soktuklari için, içlerinden birisi "Yüce İsa," dedikleri anda kahkaha atmaya basladi. Adam güldükçe domuz sesi çıkartiyor, çikardikça daha çok gülüyordu. O sessizlikte tek gülen oydu yani. Çok garipti ama uzun süre ülke gündeminden düşmemişti."

Yanlış Sarışın Texting  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin