35.Bölüm

199 17 3
                                    

Ares.

Başımı yastığa koyduğum gibi tıklatılan kapıya küfretmemek için zor durdum. Gün boyu dosyalar ve çizimlerle kafa patlatırken sadece biraz uyumak istemiştim. Ama ona da rahat yoktu bu evde. İçimden binlerce kez sabır çektim ve ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda ise evin hizmetlilerinden biri olan Artesmis'i karşımda buldum.

"Kusura bakmayın Ares Bey. Rahatsız ediyorum." diye çekinerek söylediğini fark ettim. Eve geldiğimde yorgun olduğumu ve uyuyacağımı bizzat ona kendim belirtmiştim. Demek ki önemli bir şeydi. "Bu size geldi efendim— yani... Sizin kargonuzmuş."

"Teşekkür ederim," dedikten sonra aldım elindeki paketi. Hiç hoşuma gitmese de çok önemli bir insanmışım gibi selam verip koridorda gözden kayboldu.

Kapıyı kapattım, üstüne kilitledim. Kutuyu odanın bir köşesine bıraktım. Tam bu sefer uyuyacaktım ki telefonum çalmaya başladı. "Şimdi sizin..." Ekrana baktığım an sözlerimi yuttum. Aleyna arıyordu. O her zaman arayabilirdi, yorgun olup olmamamın önemi yoktu.

Çağrıyı cevapladığım an, dışarıda olduğunu fark ettiğim güzel yüzlü bebeğim "Selam!" dedi ülkenin bir diğer ucundan. "N'apıyorsun bir tanem?"

Yatağa oturup telefonu tutan elimi bacaklarımın arasına sıkıştırdım. "Hiç, oturuyorum öyle." dedim esnememek içim zor dururken. "Sen ne yapıyorsun? Dışarıdasın galiba."

"Evde birkaç eksik vardı, onları almak için çıktım. Gelirken de seni arayayım dedim." Başında bere, boynunda atkı vardı. Burnuna kadar kapatmıştı atkıyı. Kulağındaki kulaklıklar sayesinde sesini duyuyordum. Yağmur yağıyor olmalı ki elinde şemsiye vardı. "Haftalardır beni ekliyormuşsunuz gibime geliyor Ares Bey, ne zaman konuşalım desem ya müsait değilsin ya da yeni uyanmışsın. Arıyorum açmıyorsun da uyurken, annen olmasa öldün mü kaldın mı hiç öğrenemeyeceğim ya!"

Yirmi yedisindeki birine göre böyle tatlı tatlı beni bana şikayet etmesi çok hoşuma gitti. Küçük bir kız çocuğuna benzediğinin farkında mıydı şu an? Gülümsemeye bile halim yoktu ama kaslarımı çalıştırıp zoraki gülümsedim. "Özür dilerim, çok ihmal ediyorum seni değil mi?"

"Neredeyse üç haftadır adam akıllı konuşamıyoruz!" diye isyan etti. "En son geleceğim oraya, basacağım orayı seni kaçırıp getireceğim! Yeter ama olmuyor böyle!"

"Kaçırsana beni." dedim beklenmedik bir şekilde.

Yolun ortasında durup telefona bakarken gülmeye başladı. "Sen hazırla bohçanı çeyizini, akşama geliyorum."

Bohça ve çeyiz kelimesi çok tanıdık ama bir o kadar da yabancı gelirken anneme sormak adına bunu zihnimde not edindim. "Önüne bak düşeceksin."

"Tamam annee," diye homurdandı.
"Neyse sen uyu, gözlerin kızarmış bali çekmiş gibi duruyorsun."

"Çok iyisin hayatım, teşekkür ederim bu övgün için.

"Rica ederim aşkım ne demek? Geldim ben eve, sen uyanınca yazarsın. Görüşürüz!"

"Görüşürüz." Çağrı düşerken telefon ekranını kapatıp yanıma koydum. Gözlerim pakete takılınca uzanıp onu da aldım. Kimin gönderdiğini merak etmiyordum açıkçası. Çoğunlukla ünlü markalar reklamlarını yapmam için ürün gönderirlerdi. Yine aynısını sanarak baloncukla paketi açmaya koyuldum.

Fazla sıkı sardıklarından bir yerden sonra bıçakla açmak durumunda kaldım. Kutunun içinden bir kutu daha çıkarken kaldırıp fırlatmamak için kendimi zor tuttum. Bir kutuya koyamıyorlar mıydı yani? Kutunun bantlarını yırtıp açtığımda hiç beklemediğim bir şekilde içinden dijital bir kamera ve USB belleği çıktı.

Kameranın üzerine sabitlenmiş yazı gözüme çarptı.

Bensiz geçirdiğin her günün sonunda neler yaptığını, nasıl hissettiğini bu kameraya çek ve belleğe yükle. Bana anlatıyormuş gibi anlat, ama her gün mutlaka yap ve sakın silme.

Seni çok seven öğretmenin

Dudaklarımda içtenlikle oluşan bir tebessüm varken kamerayı avuç içime alarak dediğini yapmaya karar verdim. Ne hissettiğimi birine anlatamasam da sevgilime anlatabilirdim.

Yanlış Sarışın Texting  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin