26.Bölüm

249 19 7
                                    

Restoranın içerisine girdiğimizde nerede tüm masaların dolu olması beni, masa ayırttığım halde korkutmuştu. Büyük ihtimalle bizim birden geldiğimizi sanan garsonların yüzünde bir telaş olmuştu. Nereye alacağız bunları, der gibi birbirlerine baktılar. Sonrasında yirmili yaşlarındaki biri yanımıza geldi.

"Hoş geldiniz efendim," dedi güler yüzle. "Rezervasyonunuz var mıydı?"

Ona istediği cevabı vererek "Evet, Aleyna Öztürk adına." dedim. Bir dakika yaparak cebinden telefonunu çıkarttı ve birkaç saniye sonra "Yirmi dokuz numara, buyurun size eşlik edeyim." dedi.

Tam yürüyeceğimiz an Ares kolunu uzatınca bu nazikliği karşısında gülümsedim. Kolumu koluna doladığımda istemsizce onu süzdüm. Gerçekten takım elbise ona çok yakışıyordu. Onu biraz araştırmıştım ve sosyal medya hesabında olduğunun aksine kravat veya papyon takmamıştı. Onu boğduğunu söylediğinde anlamıştım nedenini. Ademelması sivriydi, ona papyon mu dayanırdı. Nefesini keserdi adamın.

Loş ortamın tam vurduğu bir masaya oturduk. Karşıma da Ares geçince telefonumu çıkarttım. Peçetelikteki kodu kameraya okutunca anında menü çıktı. Telefonu Ares'in de görebileceği bir şekilde yan tuttum. "Buranın İzmir Köftesi çok meşhurdur. İstersen ondan söyleyelim?"

Omuz silkti. "Bana fark etmez."

"Tamam, İzmir Köfte alalım, yanına salata... İçecek olarak ne istersin?"

"Ayran." dedi beklemediğim bir şekilde.

"Ayran mı?" diye sordum ben de şaşkınlıkla.

"Hmhm," diyerek bir homurtu çıkarınca onu da zihnime yazdım. Tatlı olarak İzmir Bombası ve lokma da vardı ama onu yarın yiyebilirdik. Buradaki pek güzel değildi. Onun yerine frambuazlı Cheesecake'i gösterdim. Onayladı hemen.

Siparişi garsona söyledikten sonra havadan sudan konuşacaktık ki "Öğretmenim?" diyen sesle başımı çevirdim. Bu, mezun ettiğim öğrencilerimden biriydi.

"Merhaba hocam." diyen başka bir erkek sesiyle aklıma dank etti. Okula ilk geldiğimdeki sekizinci sınıflardı bunlar. Şu an on ikinci sınıf olmalılardı. Alper ve Semra!

Gülümseyerek ayağa kalktığımda ikisinin de gözleri Ares'e kaymıştı. "Merhaba çocuklar." diyerek ilk Semra'yla sarıldım. "Nasıl güzel olmuşsun sen Semra'cığım?" Kıvırcık saçları ve esmer teniyle mükemmel görünüyordu. Alper'e baktım ardından. O da uzamış ve yüzü daha çok kemiklenmişti. "Alper? Utanmazlar, siz ne ara büyüdünüz de beni geçtiniz?"

Gülerek bana sarıldı o da. "Hocam asıl size sormalı onu. Yaşlanmama formülü mü buldunuz? Her geçen gün daha da gençleşiyorsunuz. Bu güzelliğinizin başka açıklaması olamaz!"

"Eşek seni, git bunları Semra'ya söyle." dedim. Sekizden beri sevgililerdi ve görünüşe göre hâlâ da devam ediyordu. Mezuniyette ikisinin dans etmesi gözümden kaçmamıştı.

"Öğretmenim, erkek arkadaşınız mı?" diye sordu Semra Ares'i göstererek.

"Hayır, sadece arkadaşım." dedim Semra'ya.

Semra Ares ile tanışırken güzel sanatlara gittiğini belli eden Alper direkt şarkıya girdi. "Gizli saklı buluşmalar, ama şimdi saklamalıyız. Soran olursa neyse ne, ya gören olursa, sadece arkadaşız.."

"Alper, dalağını sökerim çocuğum senin."

"Yıllar geçsede tehditleriniz hiç değişmemiş hocam."

Alper de Ares ile el sıkışınca benim aksime misafirperver olan Ares, "Siz de katilin isterseniz?" diye sordu.

"Yok Ares abi teşekkürler, de..." Alper bana dönüp fısıldadı: "Hocam nereli?"

Gerildim. "Yunanistan."

Alper ilk bir boş boş baktıktan sonra elini ağzının üstüne kapatıp gelmemeye çalıştı. Ağzını kapattığı ve aynı anda da burnundan nefes almaya çalıştığından garip garip sesler çıkarmaya başlamıştı. Semra karın boşluğuna vurarak uyardı onu. "Hocam, siz bize Yunanistan ile olanları büyük bir nefretle, sanki kendiniz savaş cephesindeymişçesine anlatmıştınız. Sonra da Yunan birini mi buldunuz?"

"Alper, dalak?"

"Aman aman kalsın hocam."

Sevgilisinin boşboğazlığından dolayı özür dileyerek bakan Semra Alper'" kolundan tutup kendi masalarına doğru götürdü. Şansımıza ki tam karşı masamızdaydılar. "Size afiyet olsun öğretmenim!"

"Size de Semra."

Kalktığım yere geri oturduğumda Ares'in dahiyane sorusuyla karşı karşıya geldim. "Biz arkadas değil miyiz?"

Kaşlarım çatıldı. Nereden çıkmıştı ki bu?

"Arkadaşız. Neden ki?"

"Erkek arkadasiniz mi diye sorduklarinda hayir dedin de..."

Ben bu çocuğun masumluğunu yerim.

"Onlar erkek arkadaş derken sevgili olarak bahsettiler. Normal arkadaş olarak değil." dedim.

"Özür dilerim o zaman."

"Duymamış olayım," Önümüze getirilen yemeklerle Ares'e göz kırptım. "Tat bakalım, beğenecek misin?"

Köfteyi kesip çatalına batırdı. Isırdıktan sonra gözleri kısıldı. Ağzındaki lokma bittiğinde "Çok tanidik geliyor bu tat."

Güldüm. "İzmir Köfteki."

Bu dediğim onu da güldürdü. "Gerçekten güzel."

"Bizim yemeklerimizin hepsi güzel. Bunlar daha ne ki?"

Yanlış Sarışın Texting  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin