56.Bölüm

156 11 3
                                    

11 Kasım 2023.

"Neden?" demişti Ares bağırarak. "Neden onu son kez göremiyorum? Neden?!"

Karşısındaki morg görevlisine bağırırken Evren olaya müdahale etti. "Ares," dedi. İlk defa yapmıyordu bunu. O da bir askerdi ve bugüne dek çok şehit toprağa gömmüştü. Ama bu şehitler arasında kızının da olacağı hiç aklına gelmezdi. "Şehitlerde yıkanma olmaz, üstlerindeki kan onlara ahirette madalya olur. Aleyna'nın elbisesi ona kefen olacak. Bırak oğlum, zora sokma insanları."

Ares dinlemedi ama. Adamın önünde diz çöktü ve "Yalvarırım." dedi ağlayarak. "Yalvarırım üç dakika göreyim. Çok değil üç dakika. Lütfen. Bir daha göremeyeceğim zaten lütfen!"

Adam karşısında mahvolmuş bir gence kıyamadı. Kapının önünden çekildi ve hem babasına hem de Ares'e geçmesi için izin verdi.

Hemen ayağa kalktı ve kendini içeriye attı Ares. İçeri girer girmez fark ettiği şey buranın sopsoğuk olduğuydu. Aleyna'nın ise omuzları açık, gözleri kapalıydı.

"Baba," dedi Ares. "Baba neden açmışlar ki üzerini?" İleriye atılıp omuzlarını örteceği zaman Evren'in içi parçalandı fakat öne atıldı ve Ares'i durdurdu. "Baba o çok üşür! Tanımıyor musun sen kızını? Soğuktan, yağmurdan her şeyden nefret eder!"

Ve Türkiye'de saat dokuzu beş geçe itibaren durmadan yağmur yağmaya başlamıştı.

"Ben sana, bana bir seçim sunma dediğimde bunu kastetmemiştim ki." Ares ilerleyip saçlarına dokundu. "Öl desen de ölsem Aleyna. Keşke ölsem ama beni sensiz, bizi kimsesi bırakmasan..."

"Aynı saat yumdunuz gözlerinizi." dedi acı içinde. "Seksen beş yıl sonra, aynı gün, aynı dakika bir öğretmeni daha kaybetti bu ülke." Acı acı gülümsedi. Artık delirmeye başladığını düşünüyordu. "Çok görmek istediğinden mi aynı dakika kapadın gözlerini? Bu ülkenin geleceği sendin güzelliğim, sana emanet bırakılan bu vatanı bırakmak için çok erken değil miydi?"

Daha yirmi sekiz yaşındaydı Aleyna. Hayalleri, yetiştirmesi gerektiği ve yetiştirdiği yüzlerce hatta binlerce çocuk vardı. Çok erken değil miydi gitmek için?

**

Aleyna'nın tabutu omuzlar üzerinde taşınıyordu. Herkes oradaydı. Türkiye Cumhurbaşkanı, İzmir Valisi, Kaymakam, Büyükelçilik, Yunanistan'dan başkanlar ve her yerde ortaya çıkan magazinciler...

Tabutun ilk başında Ares vardı. Diğer ucunda ise Evren. Arkalarda Aleyna'nın Küçükpark'ta sabahladığı, doyasıya eğlendiği arkadaşları vardı. Tahir, Arda, Onurcan, Mert ve Tuna. Hepsi perişan haldeydi. Onurcan ilk defa gülmüyordu. İlk defa günlerdir şaka yapmıyordu. Mert ise bir daha dans etmemekte yemin etmişti çünkü nişanda Aleyna ona "Dans etmezsen gözüm açık giderim," demişti. Gözleri kapalıydı hayattan ayrılırken lakin Mert bunu hayatı boyunca bir daha asla yapmayacaktı.

İlerlediler. Şehitler tabutla gömülüyordu. Hava ise yağmurluydu. Gök gürlüyor, bulutlar birine ağlıyormuşçasına damlalarını akıtıyordu. Açılan mezarın üstünü şemsiyelerle onlarca kişi kapatmıştı. Ares dayanamadı, yağmur damlaları gözyaşlarına karışıyorken olduğu yeri başka birine devretti. Kenara çekilip annesine sarıldı.

Defin işlemi gerçekleşti, dualar okundu. Yağmura rağmen Onurcanlar ve aileler kaldı orada. Dua okunurken Ares'in de dua etmesinin ardından babası ona yaklaşmış ve "Müslüman olduğunu söylememiştin." dedi.

Dua bitene dek Ares ona cevap vermemişti ve dua bittiği esnada şiddetle babasına doğru döndü. "Bir daha," dedi. Dört gündür hiç uyumamış, Aleyna'nın ölüm haberini aldığında bayıldığı gün sekiz saat uyumuştu. Onun dışında uyuyamıyordu. Uykusu da yoktu ama uyumak istese bile gözlerini kapadığında Aleyna'nın yüzü onu karşılıyordu.

"Bir daha sakın karşıma çıkma." dedi Ares babasına nefretle bakarken. "Bugüne dek ne zaman bana bir baba oldun? İstediğim aile ortamını ne zaman bana verdin?" Başını sinirle iki yana salladı. "Hiçbir zaman." İşaret parmağıyla yeni kapanan mezarı gösterdi. "Ama o!" dedi tehdit eder gibi. "Aleyna bana, senin vermediğin her şeyi verdi! Bir aile verdi, bir baba verdi! Bir abla verdi bana! Ama sen..." Sert çehresi kırıldı. "Sen her şeyi aldın benden. Sen, her şeyimi aldın benden!" Burnunu çekti ve gözlerini mezara sabitledi. "Hiçbir zaman benim mutluluğum için uğraşmadın. Tek yapacağın şey onu korumaktı! Onu da yapamadın! Şu sikilmiş hırsların yüzünden ailemizden daha kaç kişiyi kaybedeceğiz? Kardeşimi? Annemi? Karımı?" diye saymaya başladı. "Hepsini kaybettik, kaydedebilirdik. Ve sen hâlâ şu şöhretin için ailenin canını tehlikeye atıyorsun."

"Git baba," dedi mezarlığın kapısını göstererek. "Al şanını şöhretini, hayatımdan defolup git!"

O gün herkes eve gittiğinde Ares hâlâ mezar başındaydı. Korkmuyordu mezarlıktan. Oysaki küçükken en çok mezarlık ona korkunç gelirdi. Ama şimdi inanıyordu. Aleyna onu korurdu.

Karısı, sevgilisi, biricik güzelliği onu korurdu...

Yanlış Sarışın Texting  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin