53.Bölüm

164 12 3
                                    

Odaya giren doktor ve hemşireyle yanımda oturan Ares ayaklandı. Benim ise geldiğimde tansiyonum düştüğü için serum bağlamışlardı. Yatakta biraz doğruldum.

"Nasılsınız Aleyna Hanım?" dedi doktor.

"İyiyim aslında." diye klasik bir cevap verdim.

Elindeki mavi kapaklı dosyayı açtı ve bir göz gezdirdi. "Tahlillerinizde herhangi bir sıkıntı göremiyorum. Tüm değerleriniz normal. Tansiyonunuzu bu kadar düşüren sebebi öğrenmek istiyorum açıkçası."

Dudaklarımı bilmiyorum dercesine büzdüm. "Yani bilmiyorum. Son günlerde biraz stresliyim, nefes sıkışıklığı yaşıyorum. Ondan olabilir."

Hemşire oradan atladı. "Ya da nikahınız için stresli bir halde olmuş olabilir misiniz?" diye sordu. "Evlilikten önce kadınlar erkeklere oranla daha stresli geçirirler haftalarını. Böyle pek çok vakayla karşılaştık. Değil mi hocam?"

Hocası onu onayladı. "Evet ama biz şu nefes sıkışıklığıyla da ilgilenelim. Astımınız veya ailenizde kronik hastası olan var mı?"

"Annem astım hastası." dedim.

"Gizli astım belirtileri olabilir. Veya hiç astım olmasanız da genlerinizde bunu taşıdığınız için yılın bazı zamanlarında ortaya çıkıyordur. Tahlilleriniz temiz. Eğer yine aynı şikayeti yaşarsanız lütfen tekrar gelin." dedi doktor. Serumuma baktı. "Bitince çıkabilirsiniz. Geçmiş olsun."

"Sağ olun teşekkürler." dedi Ares benim yerime.

Odayı boşalttıklarında sandalyeyi tam yanıma çekti. "Daha hastalıkta sağlıkta dememiştik," deyip göz kırptı. "Bak yanındayım."

"Evliyiz biz yalnız." dedim, evden çıkmadan önce söylediğini hatırlatmak adına. "Tabii yanımda kalacaksın. Başka ne işin var?"

"Aslında çok önemli bir işim vardı ama başka zamana artık." dedi. "Şu serumu çıkartabilir misiniz?"

Hemşire serumu çıkartırken ben ona ters ters bakmakla meşguldüm. "Daha önemli ne işin varsa git. Ben seninle gelmiyorum."

Çantamı alıp odadan çıktım. Arkamdan gelirken "Daha ilk haftadan böyle mi olacağız gerçekten?" dedi, eğlendiği belli oluyordu geri zekalının.

"Sus!" Korumalardan birinin arabasının kapısını açıp öne bindim. "Git ne işin varsa hallet. Sonra gelirsin." Durdum. "Hatta hiç gelmeyebilirsin. Git annenin evine!"

"Tamam." Omuz silkerek arabasına doğru gittiğinde şaşkınlıkla dudaklarım aralandı.

"Ben seni boşamaz mıyım!" dedim arkasından Türkçe. "Daha ikinci günden huyu suyu değişti!" Yanımdaki koruma kaskatı kesilmiş bir şekilde bana bakıyordu. Ondan sinirimi almak adına "Ne?" dedim. "Sen ne bakıyorsun?"

"Nereye gidiyoruz diye soracaktım, Aleyna Hanım..." Çekinerek sormasıyla derin bir nefes aldım ve "Eve." dedim.

Başını anında sallayıp arabayı çalıştırdı. Belli bir yere kadar aynı yoldan gittik ama yol ayrımı gelince onun arabası farklı bir sokağa saptı. "Bu erkeklerin hepsi aynı!" diye homurdandım. "Türk'ü, Yunan'ı hiç fark etmiyor! Hepsi aynı bok!" Yanımdaki korumaya baktım. "Haksız mıyım Sezar?"

"Haklısınız efendim."

"Alacağım kafasını duvara sürte sürte kıvılcım çıkartacağım. Hak ediyor!"

"Bence de efendim."

"Dalağını sökeceğim onun." diye homurdandım. "Dalağını söküp köpeklere vereceğim!"

"Ben size köpek bulabilirim efendim."

Her dediğime ciddiyetle cevap vermesi sinirimi bozdu ve gülmeye başladım. "Allah'ım, sen bana sabır ver!"

"Tanrınız duanızı kabul etsin efendim."

Eve gidene dek ben sövmüş, Sezar da bunlara katıldığını söyleyip fikirlerime yardımcı olmak adına teklifler sunmuştu. Yolun sonunda sinirim dinse de arabasını evin önünde görünce tekrar içindeki o köz harlandı.

Kapıyı sertçe kapatarak aşağı indiğimde Sezar'ın "Kırdınız efendim." deyişi kulaklarıma doldu. İyi yaptım kırmakla!

Evden çıkan her tarafı dövmeyle kaplı erkek bana asker selamı verip elindeki çantayla çıkışa doğru yürüyünce bende eve girdim. Evin kapısında durmuş sırıtarak bana bakan ayıyı iterek eve gireceğim esnada kolumu tuttu. Kapıyı kapattı ve beni de kapıya yaslayınca alnını alnıma bastırdı.

"Gerçekten böyle bir şeye ihtimal verdin mi?" dedi dudaklarımın üzerine doğru. Konuşurken birbirlerine değiyordu. "Senden daha önemli bir şey olacağına inandın mı?"

"O kimdi?" dedim dışarıdaki adamı sorup.

Elini kaldırdı. Yüzük olan elini. Boş boş eline bakacağım esnada yüzük parmağının üzerindeki kızarıklık ve yeni eklenmiş bir siyah yazıyla gözlerim irileşti. Nefes alışverişlerim hızlandı.

'Bizim ailemizde bir gelenek, evleneceğin kişinin ismini yüzük parmağına yazdırır erkekler. Babamın parmağında da annemin ismi yazıyor.'

Geçmişte konuştuğumuz bu diyalog zihnimde çınlarken bakışlarım yumuşadı. Alt dudağımı ısırdım. "Bunun için gelmişti." dedi ve o eliyle saçlarımı önümden çekti. "Karımın ismini kalbime somut bir şekilde yazdıramasam da parmağıma yazdırabiliyorum. Bunu değerlendirmek istedim."

"Ben aksini hiç düşünmedim ki." dedim masum masum. "Biliyordum yani, şakacıktan yaptım."

"Şakacıktan yaptın?" Kaşları alayla havalandı. "Benden boşanacağını söyleyen kimdi?"

"Sezar."

Afalladı. "Sezar mı?"

"Evet Sezar. İstersen soralım?"

Kapıdan beni çekti ve kapıyı açtığı an arabasının önünde duran Sezar'ı gördük. "Sezar!" dedi Ares. "Bir bakar mısın?"

"Buyurun Ares Bey."

"Ares'ten boşanacağını sen
söylemedin mi Sezar? diye sordum.

Şaşırdı. "Ben mi söyledim efendim?"

"Söylemedin mi Sezar?"

Ares'e bakıp başını salladı.
"Ben söylemişim efendim."

Ares de tutamadı kendini. İçeriye girerken kahkahalar atıyordu. "Sağ ol Sezar." diyerek içeri girdim.

Sezar'ın sıkıntılı nefesini hissettim.
"Siz de sağ olun efendim."

Yanlış Sarışın Texting  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin