38.Bölüm

211 13 16
                                    

Son olarak Aras'a da karnesini verdim. Ruhsuz çocuk, her zamanki gibi kafasını kaldırdı, karnesini aldıktan sonra tekrar başını sıraya koydu. Sınavda ne yapacaktı hiç bilmiyorum.

"Tatilin ilk haftası kendinize müsaade edin fakat günlük on tane de olsa paragraf çözebilirseniz çok daha iyi olur." dedim sınıftakilere. "İkinci hafta çalışmaya başlayın, çalışma programını hepinize ayarlamıştık. Var mı günlük soru sayısının üstüne çıkamıyorum ben diyen?" Kimse el kaldırmadı ama illa vardır diye düşündüm. "Peki o zaman," Masanın üstündeki anahtarı alıp telefon dolabının yanında oturan Melih'e attım. "Melih, kutuyu ver aşkım bana."

Dolabı açıp kutuyu getirince sıra sıra herkese telefonunu verdim. Hazırlar arkadaşıyla bazıları ise benimle fotoğraf çekildikten sonra anı kalması adına bende tüm sınıfla beraber çekildim. Sonrasında sınıftaki kızlara yarın ne giyeceğimi gösterirken hepsinin fikirlerini aldım. Çoğunluğu beğenmişti, ta ki yanlışlıkla başka bir fotoğrafı açana kadar.

Ares ile olan fotoğraflarımızdan biriydi. Birkaç gün önce Onurcan'ın bana attığı fotoğraftı. Kollarımın boynuna dolanmış olduğu, onun da başının benim boynumda olduğu fotoğraf.

Fark eder etmez direkt telefon ekranını kendime çevirdiğimde sınıfın Merve'si "Hocam?" dedi imalı imalı. "Erkek arkadaşınız olduğunu bize neden söylemediniz? Hani biz her şeyi size anlatabilirdik? Siz de bize anlatabilirsiniz bence."

"Evet hocam, kesinlikle katılıyorum."

Aras yine uyuduğu esnada başını yan çevirdi ama hâlâ sıradaydı kafası. "Meraklı Melehatlar, size ne." diye homurdandı.

"Of sen bir sus ya." Ece merakla bana döndü. "İsmi ne öğretmenim?"

"Ares."

Aras başını kaldırdı. "Efendim hocam?"

Güldüm. "Ares, dedim Aras. Sen uyu oğlum boş ver." Aras başını sallayarak yine sıranın üstündeki kollarının üzerine koydu.

"Yabancı mı hocam? Ares ismi Türkiye'de kullanılan bir isim değil?" Erkeklerde konuya dahil olurken nasıl diyebilirdim ki Yunan diye?

"Melez, Merter. Annesi Türk." dedim.

"Peki ya babası?" diye sordu Merter.

Yanaklarımı şişirip bir iç çektim.
"Yunanistanlı."

Aras anında kafasını kaldırdı. Sürekli somurtan, dünyadan bihaber olan çocuk bir anda kahkaha atmaya başlayınca sınıf, benden çok Aras'ın gülmesine şaşırmışlardı.

"Sen gel, Yunanistan'ı göm göm." dedi kahkahalarının arasında. "Sonra git yarı Yunan birine aşık ol! Sağ olun hocam uzun zamandır gülmüyordum!"

Hafifçe kafasına vurdum. "Eşek herif, öğretmeniyle de dalga geçiyor."

Zil çalmasıyla ilk Aras çantasını alıp çıkarken diğerleriyle de bahçeye inene dek sohbet ettik. Hepsini servise bindirdim ve yoklama aldım. Bugün eniştemin kardeşi beni alacağı için arabayla gelmemiştim. Bahçede otururken okula yanaşan ve kornaya basan arabayla oturduğum yerden kalktım. Neydi ya bu çocuğun adı?

Fahri'ydi galiba. Kaşlarımı çattım istemsizce. Fahri diye isim mi olurdu ya?

Arabaya doğru yürürken telefonumun çalmasıyla direkt açtım. Ares arıyordu. Ondan başka kim arardı ki zaten?

"Bir dakika," dedim Ares'e ve arabanın kapısını açıp ön koltuğa oturdum. Yanımdaki Fahri'ye "Merhaba." dedim.

"Merhaba, Aleyna." dedi o da gülümseyerek. "Eve gidiyorsun değil mi?" Başımı salladım. "Tamamdır."

Yanlış Sarışın Texting  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin