5.5: happy birth-day louve

63 8 29
                                    

*uzun bölüm, yorum sınırı 25*

'Loueh!'

'Louis! Uyansana.'

Louis sonu gelmeyen seslenişlerden sonra nihayet uyandı. Gözlerini açtığında önce parlayan yeşil gözleri gördü. Gözleri sevgilisinin yüzünü gülümseyerek tararken kıvırcıkların arasına yerleştirilmiş kırmızı kurdeleyi fark etti.

'Günaydın, *eğilip Louis'nin dudağına bir öpücük bıraktı* iyi ki doğdun sevgilim.' 

'Günaydın bebeğim. Yoksa bu sene de mi hediyem sensin?'

'Hediyelerinden biri diyelim.'  

'Yine de favorim şimdiden belli.'

Harry kıkırdayıp Louis'nin yanağını öptü.

'Kalk bakalım doğum günü çocuğu. Jay bütün aileyi toplamış. Kahvaltı için bizi bekliyorlar.'

'Bir kere de buradan öpersen kalkarım.'

Eğilip Louis'nin aşağı sarkıttığı dudaklarını öptü.

Louis kalkıp hazırlandıktan sonra ağaç evden ayrılıp ailelerinin yanına gittiler. Kapının önüne geldiklerinde kış bahçesinden gelen seslerle kapıyı çalmak yerine evin etrafını dolaşmaya karar verdiler. Onları ilk fark edenler Ernest ve Doris oldu. Abilerinin üstüne koşarak diğerlerine de geldiklerini belli ettiler. Louis Ernest'i Harry de Doris'i kucağına aldı. Harry, Doris'i Louis'ye yaklaştırıp öpmesini sağladı. Onlar masaya yaklaşırken çoktan ayaklanmış aileleri, Liam, Zayn ve Niall Louis için doğum günü şarkısı söylüyordu. Louis herkese sarılıp çocukların yanındaki boş sandalyeye oturdu.

'Harry aile dediğinde sizi görmeyi beklememiştim Zain.' 

'Yaşlılığını tebrik etmeye geldik.'

Zayn'in kafasını bile kaldırmadan söylediğine herkes güldü. Masada oturan herkes ikisinin sürekli atıştıklarını biliyordu. Bu da zaten kardeş gibi olmalarından kaynaklanıyordu. Bu yalnızca onlar için değil aileleri için de böyleydi. Hatta Jay bazen '10 çocuğum bir de damadım var.' derdi. Hep birlikte yaptıkları kahvaltıdan sonra çocuklar Liam ve Zayn'in isteğiyle özledikleri şehri dolaşmaya çıktılar. Louis içinse şehir önemli değildi. Burayı elbette çok seviyordu ancak şehri özel yapan sokaklarını birlikte turladığı insanlardı. Yine de onlara uyum sağladı ve Harry'nin elini bir saniye bile bırakmadan çocuklar nereye isterse oraya gitti. 

Güneş batmaya başlarken Louis birazdan eve dönüp küçük bir pasta keseceklerini düşünse de diğerlerinin planı çok farklıydı.

'Panayır yerine gidelim mi?'

'Ne işimiz var panayır yerinde?'

'Uzun zamandır panayır yapmıyorlar. Bir dahaki panayırda da biz burada olmayacağız. Gidelim işte hava kararana kadar.'

'Evet Lou, ben de çok özledim orayı gidelim.'

'Hem düzlüktü orası kar birikmiştir. Kar topu savaşı falan yaparız.'

'Bence de. Eğlenceli olur.'

Hepsi Louis'ye döndüğünde Louis'nin Harry'e bakışlarından bile kabul ettiği belliydi. Yine de omuz silkip yürümeye başladı. Ağaçların arasından geçerek panayır alanına yaklaştıkları sırada Harry bilekliğini gizlice çıkarıp cebine koydu. Birkaç adım sonra saçını düzeltiyormuş gibi yaparken birden durup diğerlerinin de durmasını sağladı.

'Ya!'

'Ne oldu Hazz?'

'Az önce bilekliğimle oynuyordum. Düşürmüşüm.'  

Louis yerlere bakınırken diğerleri birbirlerine bakıp gülümsediler.  

'Bebeğim göremiyorum etrafta. Düşürdüğüne emin misin?'

'Bileğimdeydi işte Lou, bak yok. Gemma'nın hediyesiydi o!' 

Harry büyük bir ustalıkla yüzünü ağlayacakmış gibi bir hale getirdiğinde Louis'nin eli onun çenesini okşadı. 

'Bekleyin siz burada. Ben biraz gerilere bakıp geleyim.'

'Gerçekten mi?'

Louis başıyla Harry'i onayladı.

'Az önce oynuyorsan mutlaka yoldadır. Hemen bulurum, üzülme sen.'

'Teşekkür ederim Lou.' 

Louis etrafına bakınarak uzaklaştığında hepsi Harry'i  oyunculuğundan dolayı tebrik etti. Fazla oyalanmadan bir ağacın arkasına sakladıkları renkli kar spreylerini alıp saklandılar. Louis bilekliği bulamadığı için huzursuzca geri döndüğünde onları bulamadı.

'Harry? Neredesiniz?'

Onların ilerlemiş olabileceklerini düşünüp birkaç adım ileri gitmişti ki arkasından gelen bağırışlarla geri döndü

'İYİ Kİ DOĞDUN LOUIS!'

Çocuklar bağırdıktan sonra rengarenk kar spreylerini Louis'ye doğru sıkmaya başladılar. Onu neredeyse bir kardan adama dönüştürene kadar da devam ettiler. Louis onların spreylerinin azaldığını fark ettiğinde yakınındaki Niall'a koşup onu da kendisiyle birlikte yere düşürdü. Diğerleri etrafını sardığında  hepsine çelme takıp yanlarına düşmelerini sağladı. Niall'ın elinden aldığı şişeyi onlara boca ederken hepsi kahkahalar atıyordu. Nihayet spreyler bittiğinde bir süre öylece uzandılar.

'Sizden nefret ediyorum.'

'Biz de seni seviyoruz Mavişim.'

'Hadi kalkın gidelim de biraz da gerçek karla oynayalım.'

Louis itiraz etse de yine onlara ayak uydurdu. Yaklaştıkça ışıkların arttığını fark ettiğinde çocuklara dönse de Niall onun konuşmasına izin vermeden omuzlarından ileriye ittirdi. Biraz ilerisine kurulmuş kocaman çadırın altındaki sevdiklerini gördüğünde gözleri şaşkınlıkla parladı. Tüm o kalabalığın arkasına asılmış pankarttaki 'İyi ki Doğdun Louve!' yazısını gördüğünde Harry ve Niall'a döndü.

'Louve?'

'Louis ve love'ın birleşimi. Senin bizdeki yerin gibi yani.' 

Harry Louis'nin yanına gidip elini tuttu. 

'En çok benim için ama.'

Louis gülüp onu yanağından öptü.

'Hadi git de artık parti başlasın.'

Liam'ı başıyla onaylayıp sevdiklerinden oluşan kalabalığın arasına daldı. Aileleri, Luke, Calum, Michael, Ashton,  lisedeki futbol takımı, bir dönem birlikte bir kafede çaldığı grup arkadaşları Michael, Zak, Isaac, Matt, Steve, aklında tutamayacağı kadar uzun bir liste halinde sevdiği herkes Louis'nin doğum gününü kutlamak için toplanmıştı. Louis yaşadığı en iyi doğum günü olduğunu düşünüyordu. Gece boyu hazırladıkları her şey için Niall'a teşekkür etti. Harry'e teşekkürüyse yalnız oldukları bir anda uzun uzun iletilmişti.

---------------------

Selammmm

Hikaye One Direction etiketinde 9. sırada şuan. 1 olmasını çok istiyorum o yüzden lütfen bol bol yorum yapın rakiplerimiz çok güçlü.

Hikaye hakkındaki düşünceleriniz için burayı kullanarak beni bilgilendirin lütfen

 sonraki bölümde görüşürüz 

old summer love in august /l.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin