Episode 25: Passionate Hatred

406 53 225
                                    

Size kiyamadim alin🥺

Ama siz de yorum yapin oy atin yani o kadar sizin icin bolum attim siniri gecmedeen🥹🤍


Harry hem arkadaşları olsun hem de ailesiyle olsun arasını düzeltmişti. Zayn ve Liam ile akşam yemeğine çıkmıştı, Niall ile hep gittikleri bara gitmişti ve Louis ile beraber ailesini ziyaret etmek için şehir dışına çıkmıştı.

Louis'nin kendisine temas etmesine yavaş yavaş izin veriyordu. Çok nadir de olsa sarılıyorlardı fakat öpüşmüyorlardı. Harry, onun hazırladığı akşam yemeklerini geri çevirmeyip soğuk da olsa onunla konuşuyordu.

Herkesle arası iyiydi ama mesafeliydi. Hala eski Harry yoktu ortada. Bunun olabilmesi için ise onun eski alışkanlıklarına geri dönmesi gerekiyordu. Şarkı söylemek veya yazmak olsun veya resim çizmek gibi. Ama şu an bu durumdan çok uzaktı. Hatta o kadar uzaktı ki, bulunduğu ortamda yaptıkları plan bunu doğruluyordu.

"Adam yarın malları almak için Southside Park'ın köşesindeki sokakta olacak. Bizimle iş birliği yapan adam zaten beni aradığında direkt gideceğim."

"Adama ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu Louis düşünceli bir yüz ifadesiyle. Bazı şeylerin parçalarını oturtamadığı belliydi.

"Öldüreceğim." dedi soğuk sesiyle. Bunun üstüne Louis'nin kaşları çatıldı ve başını iki yana salladı. Onaylamadığını dürüstçe gösterdi.

"Adam iş ortağının oğlu, Harry. Sen aklını mı kaçırdın?"

"Kahpelik yapmadan önce düşünseydi bunu, Tomlinson." Sert sesi herkesi gererken Louis bunun altında kalmadı.

"Adamın ağzından bir sürü laf alabiliriz, onu kullanabiliriz ve böylelikle bir taşta iki kuş vurabiliriz."

"O adamın oğlundan bir halt çıkabileceğine inanıyor musun? Uyuşturucu bağımlısı bir piç sadece, amına koyayım. Zaman kaybedemem, Louis!"

Herkes suspus olmuş, sadece Louis ve Harry'nin sesi meydandaydı.

"İşin baltalanabilir, işimiz baltalanabilir. Bir kez de şu siktiğimin egosunu bir kenara bırakarak davran! Bencilce davranıyorsun.." ardından ona öfkeyle bakan yeşillere daha da yaklaştı.

"Ve ben buna bu sefer izin vermeyeceğim."

Son kavganın ardından gelinen seviye tekrardan eski haline düşmüştü. Üstelik daha da kötüsü olmuş, Louis'de Harry'e mesafe almıştı. İşte şimdi her şey bok yoluma doğru gidiyordu.

Louis eve geleli henüz yarım saat olmuş, dışarıdan bir yemek söyleyerek karnını doyurmuştu. Harry'nin ne zaman eve geleceğini ve bir kıyametin daha kopacağını düşünürken kapı hışımla açılmıştı.

"Herkesin içinde beni küçümseme cüretini nereden buluyorsun?!"

Evin anahtarını masaya hızla fırlatıp ceketini de hışımla çıkartmıştı. Gözlerindeki nefret o kadar taze görünüyordu ki, Louis'yi bu daha da öfkelendirmişti.

"Sen egona yenik düşüp kararları sadece kendine göre verebilme cüretini nereden buluyorsan oradan." dedi kararlı mavi gözlerini ona sabitleyerek. Ayağa kalkıp ona yaklaşmış ve yeşillerin cayır cayır yanmasına yakından şahit olmuştu.

"Kararları kendine göre vermek mi?" İronik bir gülümsenin arkasına "hah!" diye bir nida çıkarttı. Ardından tüm ciddiyetini geri soktu ateş yeşillerine.

"PATRON BENİM!"

Louis işittiği cümlenin üzerine başını hayal kırıklığı ile iki yana salladı. Sevdiği adamın son iki aydır yaptığı bencillikleri artık kaldıramıyordu. Tam diyordu ki 'evet düzeldi.' İşte o zaman bir darbe daha yiyordu.

Cosa Nostra Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin