Episode 10: Obsession

645 72 431
                                    

Oy sınırı +30
Yorum sınırı +300



Gece zifiri karanlıkta koridorda yürürken ne hissedersiniz? Arkanızdan sizi kovalayan biri veya bir gölge mi? Kapıları kilitleyip camları kapatma dürtüsü bedeninizi sarıyorsa eğer Harry'den bir farkınız yok demektir.

Sırtını bir duvara yaslayıp arkanızda birisinin olmadığına kendinizi inandırmaya çalışırken küçük bir çocuktan farkınız yok demektir. Harry'nin de o küçük çocuktan bir farkı yoktu işte.

Bir ayağını gergince sallarken kurumuş olan alt dudağını tek dişi ile kemiriyordu. Kafasını sağ tarafa çevirince gelen mesajdan bir şeyler çıkartmaya çalışan o adamı gördü.

Düşünceleri derin okyanusu andırıyordu. O okyanusa dalmış ve şimdi nefes almak için yüzeye çıkmaya çalışıyordu. Kim ona nafile olduğunu söylemek isterdi? Çünkü o bir şeyi kaçırıyordu. O, yüzmeyi bilmiyordu. O, düşüncelerini kontrol etmeyi bilmediği için okyanusta yüzemediğini bile bile ona dalmış bir adamdan başkası değildi.

"Willam..." diye fısıldadı tiz sesiyle Louis. Gergindi ama şaşırmış gibi gözükmüyordu. Bu ihtimalin olabileceğini ama düşük bir oranda gerçekleşebileceğine inandığı için gergindi. Çünkü bu, artık cidden bir saplantı demekti. Çünkü bu, artık kartların çok daha farklı oynanması gerektiğinin bir işaretiydi.

"Bu çok önceden planlanmış gibi gözüküyor." Harry tüm ihtimalleri teyit etmeye çalışırken kendine kızıyordu içten içe. Nasıl bu kadar aptal olabilmişlerdi? Willam'ın nasıl saplantılı biri olduğunu akıllarından bu kadar çabuk silmeleri çok büyük bir hataydı.

"Kahretsin! Kahretsin! Nasıl bu kadar rahat davranabiliriz, Louis? Ölümün onu durdurabileceğini nasıl düşünebiliriz?"

Harry etrafta dört dönerken cidden korktuğunu hissetti. Neler olabileceğini kafasında tartarken nefesi daralıyordu. Bu adam hafife alınacak bir değildi ve bunu iliklerine kadar hissettirmişti zamanında.

Louis Harry'den daha sakin bir tavırla ayağa kalkıp ona yanaştığında bileklerinden tuttu ve kendine çekti. Korkuyla harmanlanmış göz bebeklerini daha net görürken dudaklarına bir öpücük bıraktı.

Bu Harry'nin alevlenmiş kalbini söndürmek için bir nedendi işte. Alamadığı nefesi onun dudaklarında alırken dünyaya geri dönmüş gibi hissetti. Algıları açılırken korkunun bir sike yaramayacağını hatırlattı kendine.

"Tamam..." diye sayıkladı nefes nefese. Louis alnını onunkine yaslarken "Şimdi sakince uyuyacağız ve yarın ilk işimiz bunu ailemize anlatmak olacak, tamam mı? Her şey kontrol altına alınacak."

Öyle de oldu.

Sabah uyandıkları gibi evden çıkmışlar ve ilk iş Micheal, Niall ve Zayn'i arayıp Tomlinson malikanesine çağırmak olmuştu. Herkes sıkıntının ne olduğunu merak ederken mesaj gösterilmiş ve odada bir süre sessizlik hakim olmuştu.

"Bu artık bir döngü." Zayn dişlerinin arasında kinle konuşurken sigarasını yakmış ve dumanı içine çekerek o gerginliğinin üstünün örtülmesine yardım etti. "Bu kişiyi bulduğumuzda tekrar biri türeyecek ve siktiğimin döngüsü asla bitmeyecek."

"Kökünü bulup o kökü kurutacağız, Zayn." Louis emin ve donuk bir sesle konuştuğunda Mark başını salladı. "Daha fazla cana mâl olmadan en kısa sürede bitireceğiz."

"Yaser ile konuşacağım. Bir an önce yurtdışından dönsün." dedi Micheal. Zayn başını sallarken hala sigarasını içiyordu. Louis, Harry ve Niall'da bu işte kimin parmağı olduğunu düşünmeye çalışıyorlardı.

Cosa Nostra Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin