"Eğer Chicago'da yalnızsam seni arayabileceğimi söylemiştin."
Louis ona ormanda kaybolduklarında söylediği şarkıdan alıntı yaptığını fark ettiğinde yutkundu. Harry'de yarı sarhoş bir şekilde onun cevap vermesini bekliyordu. Fakat beklediği gibi olmadı ve telefon yüzüne kapandı.
Çaresizlikle akan yaşlar dudak kenarlarını ıslatırken ayaklarının altındaki manzarayı hüzünle perdelenmiş gözlerle izliyordu.
Gelmeyecek miydi? Onu böyle mi bıracaktı? Ne bekliyorsun ki? diye sordu kendine. Sen de onu bıraktın öylece. Hak ediyorsun.
Aradan üç saat geçmişti. Gelmesine dair tüm umutlar körelirken daha da ağlamaya başladı. Bunu hak ettiğine inanıyordu. Salak bir korkak gibi kendini uzaklaştırırsan olacağı bu aptal! Tüm kötü şeyleri hak ediyorsun se-
Kapının çalması ile irkilirken, ıslanmış gözlerini elleri ile sildi ve umutsuzca kapıya yürüdü. Deliğe bakmaya tenezzül etmeden kapıyı açtığında karşısında onu görmesiyle daha da ağlamaya başlamıştı.
Louis hiçbir şey demeden kollarını güçsüz bedene sardığında Harry, daha çok ağlamaya başlamış ve hayata tutunmaya çalışırmışçasına güçlü kollara tutunmuştu.
Louis ağlayan bedeni kucağına alıp kapıyı kapattığında, onu sakince yatağa yatırdı ve kendi üstündeki ceketi çıkartıp kenara fırlattı. Yatağın kenarında duran üç boş viski şişesini gördüğünde onları da eline aldı ve masaya koyup güçsüz bedenin yanına uzandı.
Harry onu arkasında hissetmesiyle güven dolarken ona doğru dönüp koynuna iyice sokuldu. "Seni özledim." dedi ağlak sesiyle. Daha çok mızmızlanan bir bebek gibi çıkmıştı sesi.
Louis işittiği cümleyle kalbinin teklemesine engel olamazken saçlarına bir öpücük kondurdu. "Ben de seni özledim güzel bebeğim." Eliyle kolunu yavaş yavaş okşarken sakinleştirmeye çalışıyordu.
Harry yavaş yavaş ağlamayı kestiğinde koynundan kalktı ve ıslak gözlerini tekrardan silip burnunu çekti. Bir açıklama yapması gerektiğini düşünüyordu. Louis'nin de meraklı gözleri bunu doğrular nitelikteydi.
"Her şey çok üst üste geldi. Ablamı kaybedeceğim sandım ve biliyorsun.. Thomas. En yakın arkadaşım dediğim adamın sırtımdan bıçaklaması... onu döverek öldürdüm, Louis. Bir canavara dönüştüm. Bu dünyaya ait değilken bu dünyaya kapılmaya başladım ve bu-" zar zor nefes aldı. "Çok korkutucuydu. Olmak istemediğim bir adama dönüşüyorum.. üstelik buna engel olamıyorum. Ben bu değildim! Benim ruhumda bu yoktu! Ama şimdi.. şimdi damarlarıma o kan enjekte edilmiş gibi. Eğer uzaklaşırsam o canavardan da uzaklaşabileceğime inandım fakat o canavara dönüştüğümü aklımdan çıkarmıştım. Sadece kendimi kandırdım."
Louis anladığını belirten bir baş sallası yaparken cidden onu anladığını hissediyordu. Bu işlere ilk girdiğinde kendisinin de ondan bir farkı yoktu çünkü.
"Bana iyice bak, Harry." dedi ayağa kalkarken. "Senin gözünde bir canavar mıyım?" Harry bu soruyla kaşlarını çatarken başını hayır anlamında salladı.
"Sayamayacağım kadar insan öldürdüm. Silahla, bıçakla, işkenceyle.." dedi beyaz gömleğinin kollarını sıvarken. "Ve sen bana canavar olmadığımı mı söylüyorsun? Üstelik kendini canavar bellerken?" Nefes sesiyle yaptığı gülme nidası odayı doldururken başını iki yana salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cosa Nostra
FanfictionMafya (Larry Stylinson Version) Mafya oğlu olan Harry Styles, yüksek lisans için gittiği Kanada'dan iki yılın ardından döner ve Styles Holding'in başına geçer. Tomlinson ve Styles ailesinin mafya konumunda güçlü yerlerde olması, bu iki ailenin aile...