dokuz

1.7K 110 81
                                    

Hafta sonu

Dün gece Draco ile Astronomi kulesinde geç saatlere kadar oturduğumuzdan dolayı sabah uyanabilmek pek kolay olmadı.

"Hogsmeade'e aç gitmek istemiyorsan hazırlanıp kahvaltıya inmen gerekiyor Helena."

"Evet Helena, kalkıp hazırlan artık kim bilir dün gece saat kaçta geldin odaya."

Kızların dürtmesi ile uyandıktan hemen sonra tekrar yatakta uyuyakalmamak için yüzümü yıkadım.

Kızlarla yukarı ortak salona çıkarken deri ve parlak koltukların-kol tarafına- oturmuş Draco'yu gördüm, elleri cebinde ve yeri izliyordu.

"Günaydın Helena" diyip hemen yanıma geldi.
O çok heyecanlı sesi ile konuşmaya devam etti,

"Bir an önce kahvaltı yapıp, Hogsmeade'e gitmek istiyorum. Gitmeyeli çok uzun zaman oluyor."

Ellerini belime yerleştirdi ve ben onun yanındayken benimle beraber kahvaltıya indi.

Yapacağımız birkaç plandan bahsederken kahvaltımızı yapıp meyve sularımızı yudumluyorduk. Saçlarını olduğundan daha farklı bir şekilde taramıştı, alnına düşmüyordu ve o siyah takım elbisesinin içerisinde harika görünüyordu.

Çok geçmeden Hogsmeade'e varmıştık, bana kaymak birası ısmarlamak istediğini söylemiş, bunun üzerine onunla yaklaşık bir saat kadar kaymak birası içmiştik.

Çok heyecanlıydı. Bunun neden olduğunu bilmiyordum, karnımda tuhaf bir his oluşmuştu.

Ben de mi heyecanlanıyordum bilmiyorum karnıma kramplar girmişti resmen. Ya heyecandı buna sebep olan şey, ya da korku.

Bu korkuyu nasıl betimleyebilirim bilmiyorum fakat Draco eğer bana hislerinden bahsedecek olursa ne yapardım bilmiyorum. Onu reddedemezdim, o benim için fazla iyiydi, fazla yakışıklıydı. Ondan hoşlanıyordum, özel hissetmemi sağlıyordu.

Ama babam 15 yaşında bir sevgili yapmam konusunda ne düşünürdü bilmiyorum. Daha doğrusunu söylemek gerekirse, daha 2 ay önce tanıştığım birisiyle böylesine yakın-sevgili- olmama nasıl tepki verirdi bilmiyorum.

Babam artık Dünyanın eski dünya olmadığını Voldemort'un bütün büyücülük dünyası için büyük bir tehdit oluşturduğunu söylerdi hep. Bu sebepten dolayı herkese güvenmemem gerektiğini söylerdi. Tanışabileceğim herhangi bir kişi bile onun adamlarından olabilir, bana zarar verebilirdi. Amaçları hiç belli olmazdı bu tiplerin.

Yine de o yanımdayken bunların halledilebileceğini düşünüyordum.

Yanımda bana oldukça yakın yürüyor, gözlerini üzerimden ayırmamaya dikkat ediyordu.

O hâlâ kaymak birasını yudumlarken ona haber verip quidditch dükkanına girmiştim bile. Sadece merakımdan gelmiştim buraya.

Harry Potter buradaydı, bana kısaca baktıktan sonra-daha sonra bana yanımda draco'yu görmemiş olduğuna şaşırdığı için böyle baktığını söyledi- onun yanına gittim ve hafif bir sohbet içerisine girdik. Okulda Hermione'den sonra tanıştığım kişi yine Hermione'nin arkadaşı olmuştu.

Dükkanın pencere vitrinindeki süpürgeyi Harry ile incelerken Harry konuştu.

"Nimbus 2000. En hızlılarındandır fakat benim ateşokumun yanında bir hiç"

"Bunlar süpürge isimleri mi oluyor Harry?"

Bana döndü, gözlüğünü düzelterek konuştu.

"Evet süpürge isimleri oluyor, hepsinin performansı dolayısıyla hızı farklı. Arayıcılar için çok önemlidir hız. Snitch'i görür ve rakibinden daha hızlı yakalamaya çalışırsın."

"Snitch mi? O quidditch şeylerinden falan mı"

Gülümsedi.

"Sanırım hiçbir şey bilmiyorsun burası hakkında?" dedi, sorarmışçasına.

"Ah, hayır. Draco ile konuşurum o bana anlatır ama derslerle o kadar ilgilenmek zorundayım ki buradaki aktivitelerin neredeyse hiçbirini bilmiyorum. Sadece doğru düzgün Astronomi Kulesinde ders dışı bir şey yaptım, onun dışında sürekli aynı yerlerdeyim."

"Antrenmanları izlemeye gidebilirsin Holmes. Yarın dersler olmadığı için ders saatlerinde genelde antrenman yapan kişilerle karşılaşabilirsin, bizim antrenman ne zaman, inan bana hiç bilmiyorum ama eğer yarınsa sana haber veririm sen de izlemiş olursun."

"Tabii olur, teşekkür ederim. Dersim yoksa gelmeye çalışırım."

Sonra o konuştu.

"Helena'nın yanında ne işin var Potter?"

Arkamızda biter bitmez, hemen başlarımızı ona çevirmiştik. Draco gergin görünüyordu. Sanki onun olan önemli bir pusulayı çalmışlar gibi.

Beni belimden tuttu ve bana doğru eğildi,
"Beni dışarıda bekleyebilir misin Helena?" onayladım ve dükkanın dışına çıktım. Ama yemin ederim o an bir şey duydum.

"Sana onunla konuşmaman gerektiğini söyledim. Ne oldu da hiç konuşmadığın halde konuştun onunla? Benim ortalıkta olmamamdan mı faydalandın yoksa? Bunu bir daha yapacak olursan-"

Gerisini duymadım çünkü artık dükkanda değildim. O çok sinirliydi buna inanamıyordum. Dükkandan çıktığı an onu sakinleştirmeye çalıştım,

"Sadece bana quidditch ve snitch denilen o şeyden bahsetti Draco. Lütfen kendini böylesine şeyler yüzünden sinirlendirme."

Bana sarıldı.

Ne olduğunu anlayamamıştım ama uzun bir sarılma gerçekleşmişti aramızda, saçlarımı uzun ve kemikli parmaklarının arasına almış kibarca okşuyordu. Kokumu sanki anılarının her bir anına saklamak istermişçesine içine çekiyordu.

İçinde pişmanlık barındıran sesiyle konuştu.

"Seni paylaşamam Helena. Bunu benden bekleme, yapamam."

Gözlerini sımsıkı kapattığını, kirpiklerini boynumda daha iyi hissediyor olmamdan anladım.

"Sen olmazsan kaybolurum."



Missed Love, Draco MalfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin