on-yedi

1.5K 84 38
                                    

Noelden önceydi, sevgili oluşumuzun ardından sadece birkaç gün geçmiş olsa bile ondan ayrılmak bana zor gelecekti..

Gözüme çarpan gün ışığıyla, kapalı olan gözlerimi rahatsızca kırpıştırmaya başladığım sırada, rahatsız olduğum ışığı doğrularak kapatmış, yanaklarıma günaydın öpücükleri konduruyordu.

"Günaydın güzel sevgilim.."

Mırıldanarak günaydın dedikten sonra ben de onu yanaklarından öpmüş, odasına gideceği için yolcu etmiştim.

Herkes eve gitmek için hazırdı, birinci sınıfların heyecanı ortalıkta koşuşturmalarından belli oluyordu. Bu tatil birçok şeyi değiştirecekti. Çoğu kişi Hogwarts'tan ayrılacak, çoğu kişi ise kalmaya devam edecekti. Gelecek Gazetesinde yazan ölüm yiyen iddialarının ne kadar doğru olduğu anlaşılacak, ona göre herkes kafasına taşları oturtacaktı. Kimin bakanlık yandaşı, kimin Voldemort -Kim olduğunu bilirsen sen- yandaşı olduğu anlaşılacaktı.

Babam ve annem hakkında bu konu üzerine fazlasıyla yoğunlaşacağımızı biliyordum. Tahmin edebiliyor ve korkuyordum. Draco'nun canını sıkan bir şey vardı, bunu daha haftalar önce farkedip hâlâ sormamıştım, canını sıkan mevzuyu ona anımsatmak istemiyordum.

Anlamlı ve derin öpücüklerinden birisini dudağıma bıraktıktan sonra bana sıkı sıkıya -kemiklerimi kıracaktı- sarıldı ve konuştu.

"Seni özleyeceğim, sevgilim.." kafası hâlâ boynumdayken ayrılana kadar, bütün kokumu içerisine çekmek istiyormuş gibi sarılıyordu.

"Sana gönderemeyecek olsam bile yine de sana mektup yazacağım Helena, bana bu yüzden kızma olur mu?" sesi bebek gibiydi ona kıyamıyordum..

"Hayır sevgilim, sana kızmam ama şimdi beni iyi dinle olur mu?" dedikten sonra yüzünü avuçlarımın içine aldım ve bu kalın duvarın arkasından kimseye görünmemeye çalışarak konuştum.

"Her ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmak yok. Her ne olursa olsun her zaman iyi düşüneceksin ve rahatlaman için her ne gerekiyorsa yapacaksın. Bu yıldızları izlemek de olabilir, ağlamak da olabilir. O an -her neye- ihtiyacın varsa onu yapmaktan çekinme. Seni böyle endişeli görmeyi sevmiyorum sevgilim... Lütfen bana bir söz ver, okul açıldığında bana her şeyi anlatacaksın olur mu?"

Onun gözyaşlarıyla dolu gözlerine bakarak konuşmak çok zordu. Alnını öptükten sonra devam ettim.

"Seni sevdiğimi de hiçbir zaman unutmayacaksın, tamam mı bebeğim?"

Çok kısa bir gülümsemeden sonra bana daha ani bir şekilde sarıldı. Bu sefer gerçekten kemiklerim kırılacaktı.

"Seni seviyorum Helena.."

Onun için çok endişeleniyordum, eve gidecekti ve o mutsuz ailenin içinde mutlu kalmaya, umudunu yitirmemeye çalışan çocuk olacaktı. Annesi korkularla yüzleşemediği için ağlamaya devam edecek, Draco bunu her gördüğünde daha yalnız hissedecekti.

Lucius Malfoy'un azkabana atılması durumunda olacakları hayal bile etmek istemiyordum. Bu düşünce her aklıma geldiğinde kovuyordum. Draco'yu korkutan her şey beni de korkutuyordu, ondan daha fazla endişeliydim ama yine de bunu belli etmemeye çalışıyordum.

"Bütün bunların neden olduğunu bilmiyorum, neye yol açabileceğini ya da bizi nasıl etkileyebileceğini bilmiyorum. Bütün bunlara rağmen sen, her ne olursa olsun doğmaya devam eden güneşim -en büyük yıldızım- olacaksın sevgilim. Her sabah uyandığımda seni anımsayacağım ve umudumu terketmeyeceğim. Benden her ne kadar uzakta olursan ol.."

Onun bu sözlerini anımsadığımda artık ondan uzakta, kendi evimdeydim..

~

Draco ile olan her şeyin başladığı yerde, o büyük ve boş arazideydim. Birkaç at ve ağaçtaki kalın halatlı salıncak dışında bir şey yoktu. Sadece birkaç gün olmasına rağmen onu çok özlüyordum, Hogwarts'a dönmek ve onu dudaklarından öpebilmek için gün sayıyordum. Annem bakanlıkta olduğu için rahat rahat buraya gelmiştim. Hava soğuktu. Çimlerin üzerindeki karlar, üzerlerine düşen gün ışığı ile beraber eriyorlardı. Malfoy malikanesi sadece 20 dakika kadar uzaklıktaydı. Normal şartlarda oraya gidebilirdim, bu tehlikeliydi belki ama onu gerçekten özlemiştim..

Ondan mektup almamak, yüzünü görmemek, günler boyu onunla hiç konuşmamak çok kötüydü. Bunların hepsi sadece ona ne kadar çok bağlandığımı hatırlatıyordu, her seferinde.

Daha da sert esen rüzgara karşı eve dönmeye kalkıştığımda her bir sokağı izliyordum. Sadece 6 ay önce burası çiçeklerle dolu, insanın içindeki umudu yeşerten bir yerdi. Şimdi her şey geride kalmış gibiydi.. Ağaçlar yapraklarını dökmüş, çiçekler solmuştu. Yerdeki çimlerin rengi yeşil bile değildi artık. Çevre, değişen dünyaya ve insanlığa ayak uydurmamaya çalışmıyor, her seferinde biraz daha karanlığa -hiçliğe- doğru adım atıyordu.

~

Noel gecesi her şey çok daha berbat bir durum aldı, işte o zaman bir daha hiçbir şeyin aynı olmayacağını anlamıştım.

Yaptığım yürüyüşün ardından evde oturmuş, muggle haberlerini ve bakanlık haberlerini okuyordum. Bunlar birkaç günün öncesinin gazeteleriydi, babam gazetelere bakmamı yasaklamış ve onları benden saklamıştı -bunun psikolojim için gerekli olduğunu söyledi.

Bakanlıktan her zaman olduğundan daha yorgun dönmüştü. Annem tekli koltuğun arkasında onun omuzlarına masaj yaparken, alnını buruşturuyor, derin derin düşünüyordu.

Bakanlığın noel kutlamasına katılamayacağımızı söyledi. Bunun ardından küçük ajandasını cebinden çıkardı. Birkaç sayfayı çevirdikten sonra elinde bir gazete sayfasını tutuyordu. Bana baktıktan birkaç saniye benden odama çıkmamı rica etmişti.

Annem ve babam konuşurken merdivenin en üst noktasında onları dinliyor, duymaya çalışıyor ve gazetedeki görüntüyü zihnimde netleştirmeye çalışıyordum.

Duydum. Malfoy dediğini duydum.

Korkularımın gerçekleşiyor olmasından oldukça ürkmüşken yine de birkaç basamak aşşağı indim, sesleri çok net olmasa bile duyabiliyordum.

"Durumlar çok kötü Helena -annemle aynı adı paylaşıyorum- bu gece hiç ummadığımız şeyler olabilir, hepimiz için endişeleniyorum. Bunlar ne zaman bitecek diye beklerken her şey tekrar etmeye başlıyor, yeniden başlıyor. Belki daha şiddetli bilmiyorum karıcığım.. Kızımız için endişeleniyorum. Bugün Bay Weasley ile kayıp birkaç muggle kentini ziyaret ettik, içim burkuldu. Birkaç ay sonra olup olabilecek her şeyden habersiz, yaşamaya devam ediyorlardı.."

Annem ağlıyordu, babam konuşmaya devam ettikçe daha şiddetli ağlıyordu.

"Malfoy ve Lestrange artık azkabanda beraberler Helena. Bakanlıkta ki herkes bunun bir başlangıç olduğunu söylüyor. Önlemleri sıklaştırdılar, daha büyük bir tehdit altındayız, ve bu sadece bir başlangıç belki de.."

İçeriye gittiğimde annemi sakinleştiriyordum. Kafamda yankılanan Lucius Malfoy sesine aldırmamaya çalışarak. Draco'nun endişesi gerçekleşmişti. Korktuğu şey artık kötü bir rüyadan ibaret değil, gerçekti. Bu kalbime bıçak gibi saplanıyorken, sadece onun evine doğru koşup onu kollarımdayken sakinleştirmek istiyordum...

Babam şimdi artık benimle konuşuyor, benim sorularımı yanıtlıyordu. Bakanlıktaki tüm saçma iddialara inanıyordu. Çok büyük bir sorun vardı ki buna inanan tek kişi o değildi. Dumbledore'un indirilip Umbridge'in görev başına getirilmesi gerektiğini düşünüyordu. O iğrenç kadın napıyordu bilmiyorum ama bakanlıktaki insanların güvenlerini toplamıştı. Bu büyük bir felaketi işaret ediyordu, resmen kendi ordusunu hazırlamıştı.




Missed Love, Draco MalfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin