on-dokuz

1.3K 74 38
                                    

-

Ama o zaman da pişman olurdum, seninle tanışamadığım için.

-

Gözyaşlarının arasında saçlarıma öpücük konduruyor, o çok özlediği kokumu içerisine çekiyordu.

Boynundayken başımı kaldırmış yüzüne bakıyordum, onu öylesine çok özlemiştim ki buna inanamıyordum bile, o geldiği zaman böyle ağlayacağımı hayal bile etmemiştim.

"Sen iyi misin, nasılsın sevgilim?.." parmaklarım onun yanaklarını okşarken ben ona bu soruyu sordum.

Kafasını hayır anlamında sağa-sola salladı. Boğazındaki yumruyu bastıramıyordu bile. Bir şeyler açıklamak istediğini ama bu durumda yapamayacağını düşünüyordu, bu onu kötü hissettiriyordu.

Başımı tekrar onun boynuna eğmedim, onun kucağındayken sadece çok özlediğim gözlerine bakıyor, sarı saçlarını okşuyordum.

Belli bir saatin ardından artık güneş doğuyordu, onun saçlarıyla oynarken uykusunu bastıramamış, kendisini kollarımın altında bırakırken uyuyakalmıştı.

Karagöldeydik, anılarımızı hatırlamak istiyormuşçasına beni buraya getirdi. Bu serin kış havasını kokluyor, ciğerlerime dolduruyordum. O gelip elimi tuttuğunda artık bu konu hakkında konuşmak istediğimi, merakımın gitgide arttığını anladım.

"Seni çok özledim Draco, inan bana hangi cümle ile başlasam bilmiyorum bile ama seni çok özledim."

O çok masum ve kırılgandı, gözlerime bakmıyor,seyrediyordu.

Berbat şeyler oldu ve sen yanımda bile olamıyordun yine benim yüzümden, diye başladığı cümlenin devamını getiremeden onu bana sarılıp ağlar halde bulmuştum.

Konuşmak istemediğini anlayıp hâlâ sarılıyorken kafasını kaldırdım ve yanaklarını okşarken gözlerine baktım.

"Gazetelerin yalan olduğunu söyle bana sevgilim.."

"Babamın haberi değil ama annemin haberleri yalandı.." şimdi üzgünlüğünün altında agresifliği vardı.

"Eğer babam olsaydı, o gazeteciye gününü gösterirdi, mesleğini elinden alırdı. Babam yok diye bu kadar rahat davrandı ve bu beni çıldırtıyor."

Derin nefesini verdi ve devam etti.

"Sana ne kadar çok ihtiyacım olduğunu ve ne kadar çok bağlı olduğumu hissettim; Helena seni sadece kalbimle değil, ruhumla da seviyorum, sensiz yapamam her şeyim sana aitken lütfen beni bırakma.." gözlerinden akan yaşlara rağmen hâlâ bana bakıyordu.

"Ağlama lütfen sevgilim, sana söz veriyorum bugünler geride kalacak. Sen ve ben her zaman beraber olacağız ve bu kötü dünyadan kaçacağız. En kötü yer bile olsa seninle orada olacağız ve oraya umutlarımızı taşıyacağız."

Burnunu çekip konuşmaya başladı.

"Sadece sen ve ben. Yıdızların altında kalmış küçük evimiz ve beyaz güllerimiz."

Ona gülümsedim.Benimle ilgili gelecek hayalleri kurduğunu hatırlamak, onun bana ne kadar bağlı olduğunu anımsattığı için huzurlu hissediyordum.

"Eğer seni bir şeye zorlarlarsa bunu engelle, buna karşı çık, evden kaç, koş. Kimsenin seni bulamayacağı bir yere git, yanıma gel,benim yanımda saklan sevgilim.." adını ağzıma almak bile istemediğim -ölüm yiyen- olma mevzusunu konuşmak istiyordum.

"Söyle sevgilim, meraklandığın o şeyi anlat bana. Senin söyleyeceklerin beni sinirlendirmez, zekana güveniyorum ve eğer sen söylüyorsan, doğru olan budur demektir." o bunu söylediğinde tereddüt etmiş olsam bile konuşmadım. Okula geri döndük.

O burada değilken olan şeyleri anlatıp şömine ateşini izliyorduk. Karşı cins öğrencilerin birbirine yaklaşmasını engelleyen Umbridge nedeni ile onun odasındaki şömineyi izliyorduk. Yere uzanmıştım ve onu kucağıma alıp saçlarıyla oynuyordum. Sahip olduğu kötü gerçekleri ona unutturmak istiyordum, onu çok özlemiştim..

"Sadece ya her şey daha kötü olursa diye düşünüyorum Helena.." ertesi gün tekrar onun yatağında uyumaya hazırlanırken söylemişti bunu. Yorganın altına girip ona yaklaştım.

O kadar üzgündü ki buna dayanamıyordum. Onun ne kötülüğü oldu da böyle bir hayata devam ediyordu? Her şey daha kötü olursa diye endişeleniyorken bunları bir yana bırakıp ellerini tutuyorken konuştum.

"Söz veriyorum yarın daha güzel bir gün olacak, yıldızlarımızı düşün ve umudunu yitirme sevgilim.."

Başını boynumun aşşağısına koyduğunda göğsümdeki bütün kokuyu içine çekiyor ve bana sarılıyordu.

"Bu dünya seni haketmiyor Helena. Bu kötü dünya senin gibi güzel bir insanı haketmiyor sevgilim."

Tekrar başını kaldırdığında içimdeki ruhun, onun ruhuyla karışmak istediğini biliyordum. Birkaç gün önce üzgünken bu adamın gelip beni ne kadar mutlu ettiğini her farkettiğinde, biraz daha onun olmak istiyordu ruhum.

Dracodan:

Ona açıklamam gereken şeyler olduğu halde bunları açıklayamıyorken vicdan azabı çekiyordum. İçimdeki tek korku sene sonu olacak olanlardı. Onlardan olmak istemiyordum ve birçok şeyi bilmiyordum; Helena'ya nasıl açıklamam gerektiğini, bununla nasıl başa çıkabileceğimi ve bütün bunların ne zaman biteceğini.

Karşımda suskun bir halde düşünüyor ve içten içe bazı şeyleri merak ediyordu. Düşüncelerinden kopmak bir anlığına olsun düşünmemek istiyordu. Bunu yapabilmenin bir yolu normal şartlarda yoktu ama bizim birlikteliğimizde bunu başarabilmenin yolu -hiçbir şey düşünmemek- birbirimizi öpmekti.

Onun soğuk ve kış gibi yumuşak dudaklarına, sıcak öpücüklerimi bıraktığım zaman; bu dünyadan soyutlanıyor, zaman kavramını yok ediyorduk. Bu zaman çizgisinde takılı kalıyor ve bu masum öpücüklerin altındaki huzuru terkedemiyorduk.

Bu berbat düşüncelerden sıkılmışken huzurumu onun soğuk dudaklarında arıyordum. Onu yavaşça öpüyor, ve üzerine doğru eğilirken ağırlığımı ona vermeden bunu devam ettiriyordum. Üzerinde olmamdan hiç rahatsız olmadan beni saçlarımdan tutuyor ve -sanki yeterince yakın değilmişiz gibi- kendine daha fazla yaklaştırıyordu. Öpücüğümüz derinleşirken durmamız gerektiğini biliyordum. İçimdeki o masum ruh onu ne kadar çok istiyor olsa bile.

Onun tutkusunda kayboluyordum. Onun olmak istiyor, ona ait olmak istiyordum.

Dudaklarımızı ayırdığım zaman ağlıyordu, yanakları her geçen dakika biraz daha ıslanıyor, kalbindeki yüke engel olamıyordu.

O çok narindi, onu olumsuz düşüncelere boğmaktan, düşünceleriyle başbaşa bırakmaktan korkuyordum.

"Sadece-seni-çok-özledim.." derin hıçkırıklarının arasında hâlâ ağlıyorken zar-zor bile olsa benimle konuşuyordu...

İçindeki bu anlam ve duygu karmaşasının patlamaya yol açacağından korkuyordum ve onu kollarımla sarıyordum. Parmaklarını parmaklarıma kenetlediğinde, kemiklerimizin uyumunu seviyordum.



Missed Love, Draco MalfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin