Bölüm 15

517 33 3
                                    

O kadar beklenmedik bir şey oldu ki. Eyerden düştüğümde kolumu tutup ona yaslanmamı sağladı. Ah, bundan hoşlanmadım. Bir piliç gibi hissetmeme neden oldu. Etrafımızda bir hareketlenme oldu. Sinir bozucu mırıltıları bastırarak habersizce güldüm.

"Hey, tartışmayın."

"Ne?"

"Onlara sinirlenme. Yakışıklı yüzün mahvolacak."

Izek bir süre sessizce bana baktı.

Şeytan'ın enkarnasyonu gibi, parıldayan gözleri çok şiddetliydi. Bir kenara çekilmeye hazırlanırken vücudumu kıpırdattığımda hırladı.

"Sinirlenmedim, kahretsin. Ellen, sinirlendin mi?"

"Bende sinirlenmedim."

Hemen cevap veren Ellenia bana baktı. Bunlar nasıl kardeşlerdi? Elbette bu çok saçmaydı bu yüzden bundan bahsetmedim ve genişçe gülümsedim.

Ayaklarım çimenlere değdiğinde yaşadığımı hissettim.

"Bana eşlik ettiğin için teşekkür ederim. Bugünü unutmayacağım. Ve hatta günlüğüme yazacağım!"

"......"

"Uygunsa artık kendim binebilirim."

"......istediğini yap."

Söylediği sözlerde hiç samimiyet yoktu. Ama yine de cevap vermişti. Hayran olmak oldukça zordu. Bana ilgili gözlerle bakan Freya hafifçe gülümsedi.

"Buraya gelin ve oturun Leydim. Herkes sizi bekliyor."

Bu boş sözler için teşekkür ederim.

İtaatkar bir tavırla masaya yaklaşıp oturdum. Masadaki çay fincanının kulpu kaplumbağa şeklinde süslenmişti. Gözlerinde mücevherler vardı.

Evet bunu yapabilirim...

Yapabilirim!

Bugün kesinlikle zor bir gündü.

"Senin yanında böyle çirkince tartıştığımız için üzgünüm. O hep böyledir. Bu yüzden endişelenme." İşgüzar bir ses tonuyla konuşan Ellenia, masadaki atıştırmalık tabağını bana doğru uzattı. Bu benim için yeterliydi. Neden tabakta da kaplumbağa süslemesi var?!

Elimden geldiğince süslemelere bakmamaya çalışarak çay içtim. Yanımda oturan Freya endişeyle mırıldandı, "Onu böylece bırakmak ne kadar doğru?"

"Onu yalnız bırakın."

Ellenia kalpsizdi. Ben farkına varmadan kocam atını sürüklemeye başlamıştı bile.

Biri bana "Kendinizi iyi hissediyor musunuz Leydim?" diye sorduğunda, sanki herkes bu soruyu bekliyorlarmuş gibi ona yaklaşan adamlara baktım.

"Ah, evet, teşekkür ederim..."

"Elmos Limanı'nda bayıldığınızı ve kanamanız olduğunu duyduğumda çok şaşırdım.''

Hıçkırığımı tuttum. O sırada orada çok fazla kişi vardı. Bu yüzden söylentilerin yayılması çok uzun sürmedi. Ama burnumun kanamasını burada söylemek zorunda mıydı? Ha? Bu Leydi'nin adı Conolace falan mıydı neydi. Geçen seferden beri hassas noktalarımı dürtüyordu.

HOW TO GET MY HUSBAND ON MY SİDE (Türkçe Novel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin