Bölüm 43

383 29 1
                                    

''Buz ejderhasıyla bu kadar yakın temasa geçmenize rağmen onu sağ salim bulman beni rahatlattı. Peki şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?'

"Ben ne zaman plan yapan biri oldum?"

"Her şeyden önce evliliğiniz formalite icabıydı."

Formalite icabı gördükleri görücü usulü evlilikleri konusunda endişeli gibi görünen gözleri acımayla dolmuştu. Izek her zamankinden daha alaycıydı.

"Bilmiyorum... Belki de ikimiz de köle olsaydık, yüzyılın romantizmini yaşıyor olurduk."

''Bana neden kızdığını anlamıyorum. Senin öfkenle baban veya sen onu şimdiye kadar Romagna'ya giden bir gemiyle geri göndermiş olurdunuz. Seni rahatsız eden şey ne?'

Onu bu kadar rahatsız eden neydi? Oda bilmiyordu. Emin olabildiği tek şey, Kral Feanol ne zaman sevecen bir yabancı gibi davransa sinirlendiğiydi. Her türlü muhalefete rağmen, eski bir pagan köleyi kraliçe olarak getirip ustaca davrandığında bile.

'O artık tüm kraliyet ailesi tarafından tanınıyordu.'

"O, Papa'nın kızı."

"Kuzeyde karın olarak senin yetkin altında olacak. Hissettiğin şey sadece beceriksiz bir sorumluluk duygusuysa, bırak gitsin. Seni durdurmayacağım. Merhametle ya da sorumlulukla evliliği sürdürmeye zorlarsan ileride çok pişman olursun."

"……."

"Böyle zamanlarda Ellen'dan çok annene benziyorsun."

Daha çok annene benziyorsun...

Bu hiç komik değildi.

Britanya Prensesi ve Dük Omerta.

Gücün merkezinde yaşarken hep mutsuz olan ve hayata hasret bir kadın. Sonunda kendini astı...

Sabah erkenden annesini söğüt ağacında asılı bulan ilk kişi oydu.

Bir adım arkasından koşan babası, söğüt ağacını elleri kanayana kadar yumrukladı. Sanki onu öldüren ağaçmış gibi.

İlk başta, birbirlerini gerçekten sevdiler. Çok tutku doluydular. İkisinin arasındaki aşka kimse karışamadı. Hiçbir engel olmadı. Bu yüzden kendi yarattıkları çukurda bocaladılar. Fakat sonunda kadın kendini astı. Onu bu eyleme sürükleyen kişi kocasıydı.

İki taraf da anlamadı veya anlamak istemedi.

Izek annesiyle tekrar görüşüp ona sormak istedi. Affedilmez intihar günahı karşılığında bir gulyabani olan annesiyle yeniden bir araya gelme arzusuyla paladin oldu.

Ne zaman bir vahşi hayvanı öldürse kafasındaki saf düşünceler birer birer öldüler.

Annesi gerçekten ölmüştü. Ama şimdi, bir gulyabani olarak, öldürülmesi gereken başka bir varlıktı.

Annesinin kılıcının sayısız düşmüş kalıntısı arasında olup olmayacağı sorusu önemsiz hale geldi.

Her evlilik muhabbeti olduğunda o ortamdan uzaklaşması... münvezi olduğunu iddia etmesi başka bir nedenden dolayı değildi. Diğerlerinin pervasızca tahminleri gibi, annesinin intiharının neden olduğu şok yüzünden de değildi.

Sadece onunla aynı kanın vücudunda aktığı fikri yüzündendi.

Aynı kan! Babasıyla aynı kana sahip olduğu için bu mümkündü.

İyi ebeveynler seçip onlarla aynı kana sahip olma fikride çok komik olurdu.

Mirası kabul ettikten sonra borcunu kabullenmek zorunda olmak gibi bir durumdu bu.

HOW TO GET MY HUSBAND ON MY SİDE (Türkçe Novel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin