✨İlk Kitabım✨
Başak daha küçük yaşta annesini ve daha doğmamış kardeşini trafik kazasında kaybetmiştir. En zor zamanlarında hem kuzeni hemde en yakın arkadaşı Selma yanında olmuştu. Selma ile birlikte babasından gizli hazırlandığı sınavı kazanıp en...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Soral beni bıraktığında kapının ağzından bize bakan Şahin ile göz göze geldim. O an bir şeyi anladım. Soral o küçük camdan Şahin'in geldiğini görmüş ve bunu sırf onun gözüne sokmak için beni öpmüştü. Bakışlarımı Şahin'den alıp Soral'a çevirdim. Deniz mavisi gözlerinde Şahin'i görmüş olmanın memnuniyetsiz pırıltısı vardı.
Şahin ardına bile bakmadan çekip gittiğinde, "Bunu bilerek yaptın öyle değil mi?" diye sordum iğneleyici bir tonda. Soral öylece gözlerime baktı. Tam gitmeye yelteniyordum ki bileğimden tutup buna mani oldu. "Başak söylediklerimi düşün lütfen. O mektubu ben yazmadım ve bunu sana kanıtlayacağım," dedi.
Gözlerime ona inanmamı isteyen küçük bir çocuk gibi bakıyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kafam o kadar karışıktı ki bir süre düşünmeye ihtiyacım vardı. "Biraz yalnız başıma düşünmeye ihtiyacım var Soral. Senden ricam üzerime gelme," dedim ve koridorda adımlamaya başladım. Onu ardımda bırakmış odama doğru ilerliyordum.
Kafam karmakarışıktı ve bu da yetmezmiş gibi Soral beni aniden öpmüştü. Bunu yaptığı için ona öfkeli olmam bir yana kalbim tıpkı ilk zamanlarımızda da olduğu gibi hızla çarpıyordu. Lanet olasıca kalbimin bu hızı iyice sinirlerimi bozmuştu. Sıkıntılı bir nefes ve topuklarımı yere vura vura hışımla odama daldım. Artık onun babama yakalanması umurumda bile değildi. Tek düşündüğüm bana söyledikleriydi. Bir de beni öpüşü...
Tamam tamam öpücük kısmını es geçelim. Şimdi daha önemli bir meselemiz var. Mesela Soral'ın Ayla'nın babası değil de aslında dayısı olduğu kısmı var ki ben artık neye inanacağımı hiç bilmiyorum. Kafam karmakarışık! Düşünmekten aklımı yitirecek gibi hissediyordum ki odaya benim çatlak asistanım Demet girdi. Yüzümdeki ifade dışarıdan bakılınca nasıl görünüyor bilmiyorum ama Demet'in yüzündeki korku dolu ifadeye bakılırsa ona pek de iç açıcı baktığım söylenemezdi.
Demet, "Hocam sizin neyiniz var?" diye sordu. Bunu o kadar zor sormuştu ki ona acıdım. Sıkıntılı bir nefes verdim.
"Anlatacağım," dedim döner sandalyeme kurulmadan hemen önce. Aslında ona tam olarak anlatmaya nereden başlayacağımı da bilmiyorum. Son olanları daha ben sindiremeden tüm bunları Demet'e nasıl anlatabilirim ki? Demet de büyük bir ilgiyle karşımdaki yerini aldığına göre anlat da kurtul Başak. En azından birine anlatmak iyi gelebilir. Hadi bakalım!
"Soral'ı babamın görmemesi lazım ya," diyerek başladım gözlerime. Soral'ın adı bile bizim dedikoducunun göz bebeklerinin devasa bir boyuta ulaşmasına yetmişti. Keşke bu kadar dedikoducu olmak durumunda olmasaydın Demet! Bu benim kaderim!
"Babam Soral'ı görmesin diye onu bizim kattaki malzeme dolabına sakladım. Tabii aptal olduğumdan bende onunla birlikte o dolapta kaldım."
Demet çığlık atmamak için elleriyle ağzını kapattı. O da anladı tabii ateş ile barutun yan yana duramayacağını! Utancımdan ölmek üzereydim ki, "Soral sırf o küçük pencereden Şahin'in geldiğini görüp de ona nispet yapmak için beni öptü," diyerek kendimi stetoskopumla boğma işine girişmiştim. Harikayım öyle değil mi? Görev aşkıyla öldü dersiniz artık arkamdan!