Evde son derece çekişmeli geçen bir aile mahkemesinin ardından babamla okula bisikletle gitmek konusunda anlaşmaya varmıştık. Tabii bu bize bir ay boyunca hafta sonlarını evde geçirme cezasına patlasa da en azından okul işi hallolmuştu. Ertesi gün tıpkı dün sabah da olduğu gibi Selma ile birlikte beyaz bisikletlerimizle okulun yolunu tutmuştuk. Tabii hanımefendi daha uykusunu tam alamadığından okula normalde geldiğimiz saatten daha geç varabilmiştik. Sonuçta Selma Hanım'ın canı sağ olsun. Öyle değil mi?
"Gece beşik salladınız da benim mi haberim yok Selma Hanım," derken şüpheyle bakan gözlerimi üzerine dikmiştim. Kısarak baktığım gözlerimi bir süre yüzünde gezdirdim. Yüzünde sanki soruma evet diyecekmiş gibi bir ifade hakimdi. Açıkçası evet demesinden korkar haldeydim.
"Keşke beşik sallamış olsaydım. Ama başka işlerle meşguldüm," dedi esneyerek. Acaba ne işle uğraştı da uykusuz kaldı diye düşünmeden edemedim. Çünkü Selma uykucunun tekiydi. Yengem sabahları onu yataktan sürüklercesine kaldırırdı. Hatta bir sabah yengem bunu yataktan aşağıya iterken Selma kafasını komodine çarpmıştı. Daha sonra bir hafta balon gibi bir kafayla gezmek zorunda kalmıştı.
"Ne işiymiş bu?"
Şüpheyle bakan gözlerim onu süzerken mavi gözlerini bir anda başka tarafa çevirdi. Bunu yapmasının tek bir sebebi olabilirdi. O da kesinlikle benden bir şey saklıyor olduğuydu. Üstelik yüzünde bariz bir renk değişimi olmuştu. Kesinlikle sakladığı şeyden utanıyordu. Onu iyi tanıyordum ve yüzündeki ifadenin bu anlama geldiğine kesinlikle emindim. Selma kesin bir işler karıştırıyordu. Hatta bununla da kalmadığı belliydi.
"Selma," dedim otuz iki diş sırıtarak. Beni bulan gözleri dehşete kapılmış gibiydi. "Dökül kuzum. Yoksa ben senin eteğindeki taşları nasıl dökerim bilirsin," diyerek bir yandan da bisikletimi kilitleme yerinin olduğu yere doğru itekliyordum.
"Yok bir şey," dedi tekrar bakışlarını kaçırırken. Kesin bir şey saklıyor diye çalan içimdeki dedikodu çanlarının da etkisiyle ona iyice yaklaştım. Onun daha demin yaptığı bu naza karşılık olarak gözlerimi devirdim. Sonra dişlerimi sıkarak olabilecek en sevimli gülümsememle ona baktım. "Selma anlat annem." Onu cesaretlendirmek için sarf ettiğim sözler karşısında derin bir nefes aldı.
Selma karşımda renkten renge girerken bir anda açtı ağzını yumdu gözünü. "Ben dün gece bütün sosyal medyayı taradım," dedi ve bakışlarını bir süre benden öte tarafa çevirdi. Anlaşılan birileri stalk hayatına geri dönmüştü. "Yine kimi stalkladın söyle bakalım," diye bilmiş bir şekilde yüzüne baktım.
"Yoksa bizim sınıftaki sosyetik Hülya mı?" diye sorduğumda soruma verdiği cevapla kalakalmıştım. "Yok. Emre'yi..."
"Ne!" diye bağırdığımda sesimle kampüsün bahçesindekilerin bakışlarını üzerimize çektiğimi fark ettim. Ama bu durum çok da umurumda değildi. Sonuçta Selma Hanım daha ilk günden Emre'den hoşlanmaya başlamıştı. Bu magazin bültenlerini sallayacak bir haberdi. Adeta deprem etkisi yaratacak cinsten bir haberdi hem de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Mı Lazım?
ChickLit✨İlk Kitabım✨ Başak daha küçük yaşta annesini ve daha doğmamış kardeşini trafik kazasında kaybetmiştir. En zor zamanlarında hem kuzeni hemde en yakın arkadaşı Selma yanında olmuştu. Selma ile birlikte babasından gizli hazırlandığı sınavı kazanıp en...