(Başak'tan...)
Kızlarla isteme alışverişini hallettikten sonra Korkmaz bizi eve bırakmıştı. Arabadan inerken Defne'nin eline katlanmış bir kağıt uzatması şeytanın vekili ile benim gözümden kaçmamıştı. Defne kağıdı eline aldı ve soru sorarcasına Korkmaz'a baktı. Korkmaz ise "O Levent denen herif bir daha seni rahatsız etmeye kalkışırsa çekinmeden ara," demişti.
Levent dosyasının babam aracılığıyla kapandığını çok iyi biliyordum. Bu yüzden ona numarasını verirken bahane sunması kıkırdamama neden olmuştu. Korkmaz eve gider ayak Defne'ye kur yapıyordu. Defne aldığı kağıdı cebine tıkarken teşekkür etmişti. Üçümüz arabadan indiğimizde Selma ile birlikte Defne'yi ortamıza almıştık.
"Birileri sana yürüyor, " dedim gülerek. Selma ise "Yürümüyor. Dört nala koşuyor," diyerek kahkahayı patlatmıştı. Sonrasında sinsi sarışınımız arkasına dönüp göz ucuyla baktığında "Ay inanmıyorum hala orada ve bize bakıyor," demişti. Selma'nın bu söylediğine Defne ya inanmamıştı ya da onu görmek istediğinden midir bilinmez ama birden arkasına dönüp bakmıştı. Bununla birlikte zafer bizdeydi. Onların arasını yapmak bize yani çöpçatanlara düşüyordu.
*******
Sonunda beklenen gün gelmişti. İsteme günü gelip çatmıştı. Evde bu özel gece hummalı bir çalışma vardı. Defne ile beraber erkenden hazırlanmış şimdi ise Selma'nın saçını ve makyajını yapıyorduk. Ben maşalama görevindeyim. Defne ise Selma'nin giyeceği yıldızlı elbiseye uygun ışıltılı bir makyaj yapmakla meşguldü. Sarı bukleleri maşalamayı bitirdiğimde Defne de makyaj fırçasını bir kenara koymuştu. Birlikte iki adım geri çıkıp şaheserimize baktık.
Selma küçükken oynadığımız Barbie bebeklere benziyordu. Sarı bukleleri ve güzel mavi gözlerini ön plana çıkaran ışıltılı makyajıyla büyüleyici görünüyordu. "Çok güzel oldun," dedim ağlamaklı bir sesle. Defne ile ona bakarken küçüklük hali gözlerimin önünde belirmişti. O zamanlarda böyle süsüne düşkündü.
"Prenses gibisin," dedi Defne dokunaklı bir şekilde. Selma makyajını bozmamak için ağlamamaya dikkat etmiş sonrasında ikimize de sıkıca sarılmıştı. Tam o sırada dış kapıdan gelen zil sesiyle üçümüzde sarılmaya kısa bir reklam arası verip aşağıya koşmuştuk. Kapıyı açmadan önce "Saçım bozulmamış değil mi?" diye sormuştu.
Saçının bozulmadığını öğrendiğinde derin bir nefes alıp kapıyı ardına kadar açtı. En önde elinde koca bir buket çiçekle Emre vardı. Yanında anne ve babası ve onlarında hemen arkasında Korkmaz ile Soral vardı. Emre, Selma'yı görünce tek kelime edemedi. Elindeki buketi ona uzatıp nazikçe gülümsedi. "Hoş geldiniz," dedi yengemle amcam dünürlerini karşılarken. Babam da hemen yanı başımda belirdi. Sahiplenici erkek tutuşuyla beni tutmuş içeri giren çam yarmalarını göz ucuyla süzmeye başlamıştı.
Herkes içeri girince salona geçip koltuklara kurulmuştuk. Emre tek tek büyüklerin ellerini öperken yengem bize dönüp "Kızlar siz kahveleri yapmaya başlayın," demişti. Yengemin gülümsemesinin ardına sakladığı küçük ikazıyla üçümüzde yerimizden kalkıp kahve yapmak üzere mutfağa geçmiştik. Topuklularda fıtı fıtı mutfağın kapısından içeri girdiğimizde Selma daha şimdiden gerilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Mı Lazım?
Literatura Feminina✨İlk Kitabım✨ Başak daha küçük yaşta annesini ve daha doğmamış kardeşini trafik kazasında kaybetmiştir. En zor zamanlarında hem kuzeni hemde en yakın arkadaşı Selma yanında olmuştu. Selma ile birlikte babasından gizli hazırlandığı sınavı kazanıp en...