9. Bölüm: Yeni Öğrenci

18 13 0
                                    

Ormanda mahsur kalıp eve getirilmemin ardından sadece on dakika geçmişti ki Selma Hanım saniyesinde odama damlamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ormanda mahsur kalıp eve getirilmemin ardından sadece on dakika geçmişti ki Selma Hanım saniyesinde odama damlamıştı. Taze dedikodunun kokusunu alabilen hassas burnunu yüzünde muzip bir ifadeyle kırıştırmıştı. Onun bu haline karşılık gözlerimi devirmiş üzerimi değiştirmeme bile fırsat vermediğinden pijamamın üstünü bıkkınlıkla üzerime geçirmiştim. Keskin bakışlarımı ona çevirmiş bir yandan da pijamamın şortunu giyiniyordum. Üstümü tamamen giyinip ev kombinine geçiş yaptığımda ise ellerimi belime koyup tek kaşım havada baktım ona.

"Üstümü değiştirmeme bile fırsat vermedin," dedim kınarcasına. Bu tavrım Selma'nın gram umurunda değildi. Hatta bunu belli etmek için altın sarısı saçlarını geriye doğru savurup ajan edasıyla beni baştan aşağıya süzmeye bile başlamıştı. Mavi gözleri alışveriş merkezlerindeki radar gibiydi. Her an ötmeye hazırdı ki bu durum birkaç saniye bile sürmemişti.

"Ay! Ben artık daha fazla dayanamayacağım!" İşte bildiğimiz klasik Selma'nın çatlamak üzere olduğunu belli eden yardım çığlıklarıydı bunlar. Bilmiş bir ifadeyle ağzımdaki baklayı çıkarmamı bekliyordu. Ama çok beklerdi. Biraz daha çatlaması hoşuma gideceğinden ağzıma hayali bir fermuar çekmeyi tercih etmiştim.

"Of Başak ya! Yine ketumluğun tuttu! Resmen ağzından kerpetenle laf alıyoruz!" diye cırladığında umursamaz bir tavırla omuz silktim. Daha sonra sinir bozucu hatta buna itici demek daha doğru olurdu ki tam olarak bu kelimenin şekil almış hali olan misafir çocuğu gibi bakmaya başladım ona. Selma ise en sonunda patlama aşamasına gelmişti.

"Eğer şimdi oturup bana taze dedikodumu vermezsen yemin ederim çığlık atarım!" diye bağırdığında bu işlerin çirkinleşebileceğinin küçük bir göstergesiydi. Bu yüzden fragmanın dehşet verici kısmını görüp filmi izlemekten vazgeçen dönekler gibi saniyesinde gardımı indirmiştim. "Tamam sen kazandın," dedim pes ederek.

Selma sevinç çığlığını basmış yatakta oturmam için bana yer açmıştı. İkimiz de pijamalarımızı giymiş benim yatağımda sonu cehennemde odun olma garantili dedikodu seansımıza başlamaya hazırdık. "Anlat bakalım Başak Hanım. Saatlerce aşık olduğun adamla aynı çukurda baş başa olmak nasıl bir histi?" diye sordu Selma kıkır kıkır gülerken. Onun bu sorusuyla koluna küçük bir cimcik attım. Selma yerinden sıçradı. Dudaklarını küçük bir çocuk gibi bükmüş kolunu ovuşturmaya başlamıştı.

Onun bu haline gülmeden edemezken bu seferde keskin mavi gözlerini gözlerime dikti. "Bunu neden yaptın şimdi? Çok acıdı," diyerek hayıflandı. "Bu beni ektiğin içindi. Emre'nin aşkına beni bir başıma bıraktın. Üstelik sen bana yalvardın gidelim diye," diyerek sanki onu cimciklemem normal bir şeymiş gibi kısa bir açıklama yapmıştım. Selma ise sanki mahkemedeki hakimeler gibi bu ifademi geçerli kabul etmiş cırlayıp saçımı başımı yolmak yerine omuz silkmeyi tercih etmişti.

"Peki öyle olsun. Tüm bunlar benim hatam ama bir de işe iyi tarafından bakalım. Soral ile hayatın boyunca baş başa kalamayacağın kadar uzun bir süre o çukurda kaldın. Bence bana bir teşekkür borçlusun," dedi ve sarı bukleli saçlarını bilmiş bir tavırla geriye doğru attı. Kesinlikle iyi bir dayağı hak ediyordu. Ama benim kankalık kontenjanımın yegane sahibi olduğundan bu işten de yırtmayı başarmıştı.

Aşk Mı Lazım?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin