✨İlk Kitabım✨
Başak daha küçük yaşta annesini ve daha doğmamış kardeşini trafik kazasında kaybetmiştir. En zor zamanlarında hem kuzeni hemde en yakın arkadaşı Selma yanında olmuştu. Selma ile birlikte babasından gizli hazırlandığı sınavı kazanıp en...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(2 Ay sonra...)
Yaşanan o korkutucu kazanın üzerinden tam iki ay geçti. Geçen zaman beraberinde birçok şeyi de değiştirmişti. Korkmaz iyileşmiş hatta eskisinden de daha iyi olmuştu. Bana karşı olan tutumu tamamen değişmişti. Gözlerindeki ifade bile farklıydı.
Bana aşık olarak değil arkadaş olarak bakıyordu. Ara sıra dertleşiyor bazen de beni çıldırtmak için abuk subuk şakalar yapıyordu. Bugünde büyük bir yılbaşı kutlamasına ev sahipliği yapacaktı. Babasının evi yılbaşı için mekan olarak kullanmasına izin vermesiyle Korkmaz'ın nasıl çılgın bir parti organize edeceğini çok merak ediyordum.
"Başak geç kalacağız," diye cırladı Selma. Selma'nın odamın içinde panikle volta atması en sonunda canıma tak etmişti. Köşedeki tekli koltuğun üzerinden aldığım yastığı tuttuğum gibi hışımla ona doğru fırlattım. Selma bacaksızı yastık darbemden yerinde sıçrayarak kurtuldu.
Saçlarına geceden bugidiler sarmıştı. Bense Selma kadar sabırlı olmadığımdan aynanın karşısında saçlarımın uçlarını maşalamakla meşguldüm. "Selma şu saçım bir bitsin o kafandakileri tek tek yolmazsam bana da Başak demesinler," diyerek ona aynadan tehditkar bir bakış atmayı da ihmal etmedim.
Selma umursamaz bir tavırla omuz silkti. Sanki az önce ortalığı birbirine katan kendisi değilmiş gibi makyaj aynasında hemen yanıma sandalye çekmişti. Selma saçlarına sardığı bugidileri tek tek açarken "Şu an senin tehditlerinle uğraşamam. Çünkü bugün ekstra güzel olmam lazım," dedi.
Onun böyle söyleyerek ne kast ettiğini tam olarak anlayamamıştım. Ama buna rağmen nedenini sormadım. Çünkü Selma'nın işlerine akıl sır ermeyeceğini çok iyi biliyordum. Kısa bir anlığına ona bakıp göz devirdim. Daha sonra maşayı bir kenara bırakıp önceden yaptığım makyajıma son birkaç dokunuş ekledim.
Selma saçını ve makyajını bitirince birlikte onun odasına gidip Barbie'nin sonsuz gardırobunun kapağını araladık. O kadar çok elbise vardı ki hangisini seçeceğime bir türlü karar veremiyordum. Pembe, mavi, yeşil, kırmızı ve daha onlarca ton ve renkte elbise vardı. Selma'nın dolabının bir mağazanın vitrininden farkı yoktu.
"Sen bu kadar çok elbiseyi buraya nasıl sığdırdın?" diye sordum şaşkınlıkla. Selma bu söylediğimi iltifat olarak almış kıkırdayarak dolaptan bir tane elbise çıkarıp üzerime tutmuştu.
Yılbaşı temasına uygun renkler seçmeye çalıştığını yüzündeki ciddi ifadeden anlayabiliyordum. Selma moda söz konusu olunca kendinden geçiyordu. "Kırmızı kafana özel bugün yeşil rengi sen giyeceksin," diye mırıldandı.
Benim için elbisenin bir önemi yoktu. "Eğer bir an önce çıkmazsak ne giyeceğimizin bir önemi kalmayacak. Çünkü tek giyebileceğimiz şey pijama takımlarımız olacak. Bilmem anlatabildim mi?" dedim ve Selma Hanıma yardımcı olabilmek adına dolabın bir tarafına ben geçmiştim.