Babamın canı sağ olsun ki bacağım evde kala kala iyileşmekle de kalmamış can sıkıntımı patlatacak raddeye geldiğinden odamda volta atmama bile yarıyordu. İçimdeki merak duygusunun beni yiyip bitirmesi yetmezmiş gibi Selma'nın henüz okuldan gelmemesi de ayrı bir sinirlerimi bozuyordu. Odamın içinde kafayı yememe ramak kala kapım ardına kadar açılmış Selma odaya bodoslama dalmıştı. Her zamanki gibi...
Bakışlarımı ona çevirip ümitsizce başımı sallamakla yetinmiştim. "Nerede kaldın Selma? Meraktan öldüm burada," dediğimde bitkin bakan mavi gözlerini devirip bir anda kendini yatağa attı. Onun bu ani refleksi beni şoka sokarken onu konuşturmanın en iyi yolunu düşündüm. Tabii ki de üzerinde dumanı tüten sıcacık bir kupa kahve ve yanına da olmazsa olmazlardan kakaolu bisküvi...
"Ben seni nasıl konuşturacağımı çok iyi biliyorum Selma Hanım," diye mırıldanıp odamdan çıktım. Pofuduk terliklerimden çıkan hışırtılar eşliğinde merdivenlerden inip kendimi devasa mutfağın kapısından içeri attım. Şimdi işe koyulma zamanı!
İlk işim ısıtıcıya su koyup çalıştırmak olmuştu. Daha sonra Selma'nın pembe kupalarından ikisini kapıp tezgaha koydum. Tabii hanımefendi için sunum son derece önemli olduğundan tepsinin üzerine koyduğum taşlı tuşlu tabağa bisküvileri özenle yerleştirdim. Sanki buna gerek varmış gibi...
Su ısıtıcısının suyu ısıtmasıyla kupaya kahveleri koyup üzerine su ekledim. Pembiş kupalarımızda dumanı tüten kahvelerimiz de hazır olunca tepsiyi aldığım gibi merdivenlerden dikkatli bir şekilde yukarıya çıkmaya başladım. "Selma şimdi konuşma da göreyim seni," diye mırıldanarak çıktığım son basamaktan sonra odamın kapısını dirseğimle açıp içeri girdim.
Kahvenin cezbedici kokusu odaya yayılırken kapıyı ayağımla kapatıp tepsiyi Selma'ya doğru yaklaştırdım. "Bu güzel koku da neyin nesi?" diye mırıldandı Selma. Muhtemelen hayal falan gördüğünü zannediyordu ki insanlar kokuları hayallerinde alamazdı. Tabii Selma gibi istisnalar başkaydı.
"Bilmem. Gözlerini açarsan görebilirsin," dediğimde tepsiyi yavaşça yatağa koyup oturdum. Selma zar zor gözlerini açarken bakışları sonunda beni buldu. "Yoksa," diyerek düşündüğü şeyin doğru olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordu. Akıl okuma gibi bir gücüm olmamasına rağmen onun aklını okuyabiliyordum. Bu yüzden sadece başımı olumlu anlamda hafifçe sallamakla yetindim.
Bunun üzerine Selma yattığı yerden doğrulup mavi gözlerini tepsiye dikti. "En sevdiğim," diyerek sırıttığında ondan mutlusu yoktu. Anlaşılan birilerinin kalbini fethetmeyi başarmıştım. Yüzümde zaferin gülümsemesi belirdi. Bakışlarımı ona çevirip bilmiş bir tavırla ona doğru yaklaştım. "Sanırım artık konuşmaya hazırsın," diyerek ona imayı çaktığımda beni başıyla onaylamıştı.
İkimizde tepsideki kahveleri elimize alıp ilk yudumu aldık. Sıcak kahve boğazımdan kayarken daha şimdiden rahatladığımı hissediyordum. Aynı şey Selma'ya da olmuş olacak ki sakinleştirici yemiş gibi gülmeye başlamıştı. Tabaktan bir bisküvi alıp kahveme bandırdım. Beklenti dolu gözlerim onun yüzünde gezinirken elindeki kupayı tepsiye bırakıp bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Mı Lazım?
Literatura Kobieca✨İlk Kitabım✨ Başak daha küçük yaşta annesini ve daha doğmamış kardeşini trafik kazasında kaybetmiştir. En zor zamanlarında hem kuzeni hemde en yakın arkadaşı Selma yanında olmuştu. Selma ile birlikte babasından gizli hazırlandığı sınavı kazanıp en...