2.Bölüm

7.4K 287 22
                                    

Tekrardan merhaba.

Nasılsınız?

Bölüme geçmeden önce size sadece şunu söylemek istedim. Diğer bölümde anlattıklarım yüzünden bu hikayenin gerçek bir hayat hikayesi olduğunu düşünmenizi istemiyorum. Öyle bir şey kesinlikle yok. Yani hafiften bazı şeyler gerçeklikte yaşanmış olabilir, ama çoğunluğu hayal ürünü.

O yüzdenn çok kafanıza takmayın vee okumanın tadını çıkarın.

İyi okumalar :)

“Şerefsiz. Göt. Pezevenk. Amcık beyinli. Gereksizin evladı. Orangutanın yav-“

“Fatma, tamam,” dedim hızla. “Nasıl aldatır ya seni? Nasıl? Var ya onu verecektiler benim elime. Ben onu bir gebertirdim he. Diriltip tekrar gebertirdim hatta.” Fatma’nın söylediklerine gülmeden edememiştim. “Ya hele o arkadaşın olacak kıza ne demeli? Kaltak resmen,” dedi Cazibe iğrenircesine suratını buruştururken. “Orospu lan,” dedi Fatma sesini yükselterek. “Ya arkadaşlar, rica etsem, medeniyet çerçevesinde mi konuşsak? Hani söveceksek de içimizden sövelim. Fatma, hep rezil oluyoruz senin yüzünden millete,” dedi Serpil uyarırcasına.

“Ne rezil olacağız la? Gerekene hakaret etmek lazım. Elalem her boku yiyor, bize gelince medeni olun. Sikerim ben böyle medeniyeti,” dedi Fatma öfkeyle. “Tamam benim kara belam. Sakin ol artık,” dedim gülümseyerek.

Zil çaldığında mecbur herkes kendi derslerine dağılmıştı. Cazibe yanımda oturuyordu. “Asma suratını. Derse odaklanmaya çalış biraz,” dedi kısık ses tonuyla. “Yapamıyorum ama.” Cazibe, derin bir nefes verdi. “Bak zaten hoca sinirli. Baksana şunun suratına. Kızgın bir boğa resmen. Eline geçeni parçalayabilir. Bu yüzden gazabına uğramamamız lazım. Anlıyorsun, değil mi?”

“Neye kızgın ki acaba?” dedim merakla. Şevval hoca, en sevdiğim hocalardan biriydi. Hep güler yüzlüydü. Hiç asi tarafına denk gelmemiştik. Ama bu sefer tersinden kalkmış gibiydi. “Ben gerçekten anlamıyorum,” dedi sinirle. “Sizlerin derdi neler? Zaten derse gecikiyorum. Koştura koştura gelmişim. Bir de önümü kesip darlıyorsunuz beni. Soru sormak için ders var. Koridorda soru mu sorulur?” Anlamayarak kaşlarımı çattım. “Kim ne yapmış, anlamadım,” dedim Cazibe’ye dönerek. “Herhalde birisi koridorda hocayı durdurup soru sormuş.”

“Evladım,” dedi Şevval hoca çocuklardan birine dönerek. “Psikoloji bölümünden Deniz’i tanıyor musun?” Çocuk kaşlarını çatarak “Hangi Deniz, hocam?” diye sordu. “Deniz Ateş Akın.” Kızlardan biri “Ben tanıyorum hocam. Üniversitenin en zekilerinden biridir,” dedi gülümseyerek. “Ve ayrıca havalı.”

“Öyle mi? Maalesef canım benim,” dedi hoca sinirle. “Göründüğü gibi değildir herkes. Madem tanıyorsun, git çağır o zaman. Sinirim geçmemiş, hıncımı alayım bir ondan. Hocanın aniden önünü kesmek ne demekmiş, anlasın.” İstemsizce dudaklarımı dişlemiştim. “Çocuğun ağzına sıçacak ya,” dedi Cazibe de endişeyle. Şevval hoca gibi sakin birini delirtecek ne yapmıştı ki bu çocuk? “Deniz Ateş Akın kim? Tanıyor musun?” dedim Cazibe’ye dönerken. “Kız,  psikoloji bölümünün başkanı çocuk. Görmemiş olmazsın.” Görsem bile tanımıyordum.

Biraz geçtikten sonra kız yanında Deniz denen çocukla gelmişti. “Beni istemişsiniz hocam,” dedi Deniz nezaketli bir şekilde. Ben bu çocuğu tanıyordum. Üniversiteye ilk başladığım andan neredeyse kaç kez görmüştüm. Bahçede sürekli sigara içiyordu arkadaşlarıyla. Her yere koşturuyordu onun dışında. Fakültenin dekanıyla çok samimiydi. Onun her işine yardım ederdi. Hiç hocalara karşı saygısız davranışlarda bulunmamıştı.

“Denizciğim, sen üniversitenin girişine kamera falan mı koydurdun?” dedi Şevval hoca. “Anlamadım hocam,” dedi Deniz kaşlarını çatarak. Ben bu çocuğu bir de nerede görmüştüm ya? Hatırlamak istercesine kaşlarımı çattım. Rektörle konuşurken de görmüştüm. Herkesle çok iyi anlaşıyordu galiba. Herkesin sevimlisi olmuştu.

“Üniversiteye girmemle önümü kestin de bugün. Görmüyor muydun, derse gecikiyordum. Saygı denilen şey de mi kalmadı? Ne soracaktın bu kadar acil?” dedi Şevval hoca ters bir şekilde. “Özür dilerim hocam,” dedi Deniz sakin bir şekilde. “Ama 2 gün önce bugün üniversiteye girer girmez size önemli bir şeyi hatırlatmamı istediniz. Bu yüzden yanınıza geldim.” Doğrulmuştum. Bu çocuk, ne kadar da kibar, efendi bir çocuktu. “Ayy evet,” dedi Şevval hoca hatasını anlayarak. “Deniz’in günahını aldınız hocam,” dedi kızlardan biri gülerek. Deniz de gülerek bakışlarını bize çevirmişti. Ve o an göz göze geldik. Gülümseyerek bana bakarken yutkunma gereği hissetmiştim.

Ateş Böceği // Yarı texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin