14.Bölüm

4.8K 215 7
                                    

Naber canımın içleri? Ne yapıyorsunuz bakalım?

İnşallah kenarda köşede sizi sevmeyen birilerini sevmeye devam etmiyorsunuzdur. Yapmayın öyle salaklıklar yavrularım. Ne gerek var kalbinizin kırılmasına?

Kimseyi çok sevmeyin. Sevin, ama kendinizden ödün verecek derecede çok sevmeyin. Çünkü öyle kadınların değeri genelde bilinmez. Kıymetimizi anlamazlar. En çok kendinizi sevin. Ben size hiç sevmeyin, aşık olmayın demiyorum. Aşık olun. Sevin. Ama her şeyden önce kendinizi daha daha sevin. Çünkü öyle olunca kalbiniz kırılmaz.

Kendimi sevdiğim günden beri kalbimi kimseler kıramıyor ;)

İyi okumalar :)

“Hay ben senin gerçekten eski sevgilini sikeyim ya,” dedi Ateş sinirle. “Bir de zorla öptü mü göt lalesi? Ulan ağzına çakacaktın bir tane.” Neye bu kadar öfkelendiğini anlamamıştım? “Doğan konusunu kapatalım mı?” dedim titreyen ses tonumla. “Ben kapatırım da, sen kapatamıyorsun be güzelim,” dedi Ateş sakin çıkan ses tonuyla. “Seni aldatan herifi hâlâ kalbinde taşıyorsun.”

“Nasıl kapatılır bilmiyorum ki,” dedim çaresizce. “Kendi yoluna bak. Kendine değer ver. Kendini önemse. Sadece kendini sev Derin. Sezen Aksu gibi ol kızım.” Anlamayarak kaşlarımı çattım. “Sezen Aksu mu?” dedim pürüzlü çıkan ses tonumla. “Aynen. Sezen Aksu. Bak Sezen Aksu’ya. Sen de benim hatalarımdan birisin diyerek kapattı kadın konuyu. Hata de, geç işte.”

“Ama ben Sezen Aksu değilim,” dedim tebessüm ederek. “Her kadının içinde vardır bir Sezen Aksu. Sen ortaya çıkaramıyorsun sadece. Bak Derin. Bu hayatta en hassas olduğum konulardan biridir kadınların ağlaması. Lütfen o herifin belasını siktirtme bana.”

“Ağlamıyorum ki artık,” dedim sakin bir şekilde. “Ağlama zaten. Nefret ederim sulu göz insanlardan. Hayatta her şey ol, bak böcek bile ol, ama sulu göz olma. En nefret ettiğim insan tipidir.”

“Ben de sulu göz biriyim,” dedim gülümseyerek. “Olma işte. Bak sana ne soracağım. Bugün son derse girmemişsin. Bana da çok öfkeli bakıyordun. Boğanın kırmızı renge baktığı gibi. Zaten o yüzden bir şey mi yaptım diye kendimden şüphelendim. Neydi senin o halin? Neden öyle bakıyordun ki?”

“Keyfin yerindeydi,” dedim ters bir şekilde. “Olmasın mı istiyordun?” dedi anlamayarak. “Hayır, öyle değil. Yani ben meraktan kaç gündür ölüp ölüp dirilirken, sen hiçbir şey olmamış gibi o kızla gülüp eğleniyordun.”

“Ben böyleyim işte. Ben kimseye kötü olduğumu, üzgün olduğumu belli etmem ki. Nurhan bile bir gün olsun beni öyle dağınık bir halde görmedi. İnsanların yanında mutlu, neşeli biri oluyorum. Maske gibi düşün.”

“O kız, arkadaşın mıydı?” diye sordum merakla. “Başak. Çok iyi kızdır. Arkadaşım sayılmaz. Kızlarla pek arkadaş olan biri değilimdir ben. Daha doğrusu, insanlarla pek arkadaş olan biri değilimdir. Üniversitedeki hayranlarımdan biri işte. Bir konuyu anlamamıştı, yardım istedi. Bizim bölümden kendisi. Ben de yardım ettim. Hepsi bu.”

“Anladım,” dedim sakin bir şekilde. Gülmeye başladı. “Neden gülüyorsun be?” dedim kaşlarımı çatarak. “Kendimi sevgilisine hesap veren erkekler gibi hissettim anasını satayım. Düştüğüm durumun komikliğine gülüyorum.”

“Biraz öyle oldu,” dedim utançla. “Sen kızlarla arkadaşlık kuran biri değilsen, neden benimle arkadaşlık kurdun?” dedim bir anda aklıma gelen şeyle. “Sen istisnasın bebek, ondan,” dedi keyifle. “Hadi şimdi işlerim var. Gitmem gerek. Konuşuruz sonra. Üzme kendini daha fazla.”

“Tamam, teşekkür ederim.” Ateş, telefonu kapatmıştı. Kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Neydi bu hissettiğim? Onun için üzülmeler, onu başka bir kızla görünce delirmeler. Bu kadar hızlı kaptıramazdım kendimi. Yok ya. Ben Deniz Ateş Akın’a aşık olmuş olamazdım öyle bir anda. Kesinlikle olamazdım. Değildim.

Ateş Böceği // Yarı texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin