Deniz ve ben kalmıştık koskocaman mezarlıkta. Deniz, elimi bırakmadan babasının mezarına bakıyordu. “Annemle aynı mezarlığa gömülsün istemedim,” dedi kısık sesle. “Eskiden nasıl anneme yaklaşmasın istiyordumsa, şimdi de aynısını istiyorum Derin. Hep de isteyeceğim bunu. Umarım öteki tarafta bile anneme yaklaşamaz.”
Onun elini daha sıkı tutmuştum. “Yıllarca kötüledi beni. Her defasında,” dedi soğuk çıkan ses tonuyla. Artık ağlamıyordu. “Bana sürekli kötü bir evlat olduğumu söyledi durdu. Bir bok beceremediğimi. Hiçbir halta yaramadığımı. Her defasında daha çok çalıştım. Başarılı biri olduğumu kanıtlamak için. Hatta ben çok küçükken yazmaya başlamıştım. Uyuyamıyordum diye. Babam kızıp yazdığım kağıtları yırtıp atmıştı. Yakmıştı. Güya yazar olacak diye dalga geçerdi, kızardı. Hiç durmadım. Hiçbir zaman pes etmedim. Üniversiteyi kazandığımda bile, eğer konuşabilseydi, eminim ki, daha yüksek puan toplayamadığın için gittin psikoloji okuyorsun derdi, yine alay ederdi. Oysa beceremediğim için değil, psikolojiyi çok istediğim için.”
“Biliyorum sevgilim. Bunları bana anlatmana gerek yok,” dedim içten bir şekilde. “Aslında hep arzuladığım şeyler bir bir gerçekleşti. Bana bağırdığında, anneme, kardeşime bağırdığında sussun artık istiyordum. Bu herif bir daha konuşamasın istiyordum. Bize vurduğunda felç olsun da bir daha hareket edemesin istiyordum. Hepsi oldu. Annemi öldürdüğünde onun da ölmesini istedim. Öldü.”
“Kardeşin mi var senin?” dedim şaşkınlıkla. “Vardı,” dedi tebessüm ederek. “15 yaşındayken intihar etti.” Söylediği şeyle kalbime ağrı saplanmıştı. “Annemin ölümünü asla kabullenemedi. Hani annen babanla kavga eder, sonra çıkar gider ya. O an en çok annenin peşinden gitmek istersin. Babanla kalmak istemezsin. Çocuklar hep annelerinin yanında olmak ister. O da öyle istedi işte. Babamdan kaçıp annemin yanına gitmek.”
“Sen peki?” dedim titreyen ses tonumla. “Anneme vermiş olduğum bir söz vardı,” dedi derin bir nefes çekerek. “Kitabımı çıkaracağım Derin,” dedi bana dönerek. “Bunu yapmadan ölmek istemiyorum.”
“Sana tüm kalbimle inanıyorum,” dedim gözlerim dolu bir halde gülümserken. Ateş, beni kendisine çekip sarılmıştı. Derin bir nefes çekti içine. “Kokunun bağımlısıyım ateş böceğim,” dedi kısık ses tonuyla. “Ben de senin bağımlınım işte,” dedim ona daha sıkı sarılırken. Kısık bir şekilde güldü. “Ömrüm boyunca seni yalnız bırakmayacağım,” dedi kısık ses tonuyla. “Ömrümün yettiği kadar yanındayım sevgilim.”
“Acıtıyor mu?” dedim bakışlarım babasının mezarını bulurken. Ne demek istediğimi anlamıştı. “Artık hayır,” dedi sakin bir şekilde. “Gidelim mi?” Kafamı onaylayarak salladım. Oradan birlikte uzaklaşmıştık. Ateş, tüm geçmişini orada bırakmıştı. Acısını, kederini. O günden sonra sanki hiç babası ölmemiş gibi davranıyordu. İnsanlara normal bir şekilde babasının öldüğünü söyleyip, keyifli günlerine devam etmişti. Çoğu kişi onu yargılamaya başlamıştı. Babası ölmüş nasıl bir evlat bu? Evet, neredeyse herkes böyle demişti. Serpil de böyle söylediğinde ona sert çıkışmış, kavga etmiştim. Bana “Bir erkek, arkadaşlarından daha mı değerli oldu şimdi?” diye bağırmıştı. Oysa sorun o değildi. Kimsenin hayatını bilmeden onları yargılaması sinirime dokunmuştu. Ateş’in yerinde başkası olsa yine aynı tepkiyi verirdim.
Yavaş yavaş insanlardan uzaklaşmış, Ateş’e daha çok sığınmıştım. Ya ben onun evine gidiyordum, ya da o benim. Birlikte film izliyorduk. Ateş’in izlemek istediği filmlerin hepsi kötü bitiyordu. Ya kadın ölüyordu, ya da adam. “Neden hep mutsuz sonlar?” dedim merakla Ateş’e dönerken. “Aslında benim yazdığım kitapların sonu da hep mutsuz bitiyor.”
“Neden ama?” dedim merakla. “Çünkü tarih mutsuzları yazar,” dedi göz kırparak. “Ben mutsuz sonları daha çok seviyorum o yüzden.” Söylediği şeyle suratım düştü. “Ben mutsuz sonlardan nefret ederim ama. Tarih bizi yazmaz umarım.”
Söylediğim şeyle Ateş’in gerildiğini hissetmiştim. “İyi bir şey dedim.” Bakışlarım Ateş’i bulmuştu. Keyfi kaçmış gibiydi. “Umarım,” dedi kısık ses tonuyla. Neden böyle olduğuna anlam veremesem de düşünmemeye karar verdim. Düşünceler insanı boğuyor, bir süre sonra öldürüyordu çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Böceği // Yarı texting (Tamamlandı)
Humor@atesh.akinn hikayenize yanıt verdi. @atesh.akinn: Abi o hiç Antropoloji hocasını görmemiş ki, nereden bilsin? @_derin_cvkh: Psikoloji bölümünde okumuyorum @atesh.akinn: Biliyorum @_derin_cvkh: Zaten senin için "Bilmediği bir şey yok" diyor herkes @...