43.Bölüm

2.5K 95 4
                                    

Merhabaa, ben geldimm.

Valla birkaç bölümdür hiçbirimizin tadı tuzu yok he. Ne Derin’in, ne bizim. Tadımız tuzumuz kaçtı bu Ateş yüzünden.

Şimdi diyebilirsiniz “Ateş yaşasın,” diye. Ben de öyle isterim arkadaşlar. Ama bilirsiniz, bazen her istediğimiz olmaz :)

Bakalım, bizim istediğimiz hiç olmazsa bu sefer olacak mı?

İyi okumalar :)

Ateş’le birlikte gecenin bir vakti çimlere uzanmış, yıldızları izliyorduk. “Çok küçükken annem bana bunların toprak olup da gökyüzüne karışan insanlar olduğunu söylemişti,” dedi Ateş tebessüm ederek. “O zamanlar tabii pek anlamamıştım.” Derin bir nefes verdi. “Annem öldükten sonra gökyüzüne bakınca anladım. Sanki yıldızların arasına biri daha eklenmiş gibiydi.”

“Özlüyor musun anneni?” dedim sakin bir şekilde. “Çok özlüyorum,” dedi yıldızları izlerken. “Ama bir yandan da alıştım. Eskisi gibi yakmıyor canımı onun yokluğu. Yine de şu an bile yanımda olmasını isterdim.” Bakışlarını bana çevirdi. “Bir taraftan da zaten yanımda olduğunu düşünüyorum. Ben nereye gidersem gideyim, beni görecek. Her adımımda sanki hep yanımdaymış gibi hissediyorum. Göremesen bile birinin varlığını hissetmeye devam edebiliyorsun ateş böceği.”

Gözlerim bu kez dolmasın istiyordum. Ateş’le şu kısıtlı zamanımızı böyle mahvetmek istemiyordum. Biraz olsun güzel şeylerin olmasını diliyordum. “Düşünsene Derin. Kalbinde olduğum müddetçe ben hep senin yanında olacağım. Hep varlığımı hissedeceksin,” dedi tebessüm ederek. Tebessüm etmeye çalıştım. “Sonsuzluk güzel bir şey Derin. Dünyanın en güzel şeylerinden biri.”

Derin bir nefes vermekle yetinmiştim.

“Yarın nereye gidelim?” diye sordu merakla. “Bilmem,” dedim kısık çıkan ses tonumla. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. “Uçurtma uçuralım mı yarın?” dedi büyük bir heyecanla. “Çok mu seversin uçurtmaları?” dedim gülümseyerek. “Evet,” dedi tebessüm ederek. “Küçükken kendi uçurtmamı yapmıştım hatta. Uçurtmanın üzerine de bir tane not yapıştırmıştım. Anne, seni çok özledim diye. Ben ulaşamazdım ama, o uçurtmanın anneme ulaşacağını düşünürdüm.” Derin bir nefes verdi. “Hatta uçurtmayı tuttuğum sürece daha fazla yükselemediğini anladığımda onu bıraktım. O kadar yükseldi ki, gözden kayboldu. Düşünsene kendi ellerimle yapmıştım bir de. Çok seviyordum o uçurtmayı. Ama yükselsin diye serbest bıraktım.”

Uzandığı yerde bedenini tamamen bana taraf çevirdi. Ben de aynısını yaparak ona taraf çevirmiştim kendi bedenimi. “Aslında sevmek böyle bir şey,” dedi gözlerimin içine bakarken. “Eğer sen olmadan daha da iyi olacaksa, ileriye gidebilecekse onu serbest bırakmak...” Gülümsemiyordu. “Çok sevsen bile onun için onu bırakmak...” Hafif bir şekilde tebessüm etti. “Benim için gerçek sevgi bu. Onun için ondan vazgeçebilmek.”

“Ya vazgeçemiyorsa?” dedim merakla. “Ateş böceğim,” dedi sakin bir şekilde. “İşte aşk o kadar güçlü bir şey ki, vazgeçebiliyorsun. Eğer onu çok seviyorum, onsuz yapamam diyorsan, kendini düşünüyorsundur. Onun zarar gördüğünü bile bile yanında tutmaya devam ediyorsun. Ne olursa olsun gitmesin benden diye düşünüyorsun. Onu düşünmüyorsun. Bu aşk değil ki. Aşk, kendin yanarken onun zarar görmemesi için çabalamaya devam etmek.”

“Ne kadar zor olsa da sadece onun için azap gibi olan her şeyi yapmak...” dedim gözlerinin içine bakmaya devam ederken. “Öyle,” dedi tebessüm ederek. Hafif bir şekilde doğrulup yüzünü yüzüme yaklaştırdı. “Seni öpebilir miyim?” dedi kısık çıkan ses tonumla. “Öpmek mi istiyorsun beni?” dedim tebessüm ederek. “Bir daha hiç öpemeyecekmiş gibi hem de...” dedi gözlerini kapatarak. Gözlerim dolarken ben onu öptüm. O da karşılık vermişti. Gerçekten de öyle yapıyordu...Beni bir daha hiç öpemeyecekmiş gibi öpüyordu. Sonmuş gibi. Ama ben bunun son olmasını istemiyordum. Bu son olmamalıydı.

Ateş Böceği // Yarı texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin