Gözlerimi açtığımda kendimi okulun revinrindeki yatakta buldum. Burada ne işim vardı? Ne zamandan beri buradayım? Ve nasıl gelmiştim buraya? Yatakta doğruldum ve oturur pozisyona geçip üzerimdeki battaniyeyi çektim. Gözlerimi karşımda duran dolaba bakarken kıstım. Aklıma gelen ilk şey boynuma cam parçası dayayıp kesmeye çalıştığım geldi. Ah bir dakika ben birine vurmuştum ve sinir krizi geçirmiştim. Hayır olamaz! kendimden nefret ediyorum. Ne zaman sinir krizi geçirecek dereceye gelsem bayılıyorum. Acaba beni buraya o çocuk mu getirdi? Beni taşımış mıydı? Yok canım ben ve birinin beni taşıması... saçmalıyorum ben iyice.
Düşüncelerimi uzaklaştırmak adına başımı sağa ve sola sallayıp ayağa kalktım. Ayağa kalkarken yataktan destek aldım çünkü aniden ayağa kalkınca başım dönmüştü. Yatağa tutunan ellerime bakınca küçük bir sargı içinde olan sol elime baktım. Gözümün önüne bir sahne geldi içimden bir ses gerçek olmaması için dua ediyordu. Ben tamamen ayağa kalktığım an odanın kapısı açıldı. Başımı kapıya çevirdiğimde elinde 2 tane Pet bardak taşıyan uzun boylu kumral bi çocuk gördüm. Aslında çocuk demek pek doğru olmazdı çünkü bana sorarsanız 19, 20 yaşında birisi gibi duruyordu. Beni ayakta görünce başını yukarı aşağı sallayıp Kapıyı kapattı.
"Uyanmışsın"
Başımı yukarı aşağı sallayarak onu onayladım. Önüme geldiğinde elindeki Pet bardaklardan bir tanesini bana uzattı bir tanesini ise o içmeye başladı. Eline baktım sonra başımı yukarı kaldırıp yüzüne baktım. Boyu uzun olduğundan boynum ağrıdı bu yüzden bakışlarımı tekrar ellerine indirip omuzlarımı silktim. Elindeki bardağı biraz daha bana yaklaştırdı
"Alsana şunu kolum koptu" dedi. Eline bir süre daha bakarken elindeki bardağı benim elime tutuşturdu ve yatağın yanındaki sandalyeyi çekip oturdu. Sağ ayağını kaldırıp bilek kısmını sol bacağının üzerine koyup ayakta duran bana baktı ve sonra başı ile yatağı işaret etti.
"Otur bakalım küçük. Seninle konuşacaklarım var" dedi gözlerimi devirdim ve yatağa oturdum.
"Dinliyorum" Dedim. Elimdeki bardağa baktığımda içindeki şeyin kahve olduğunu gördüm. İyi de ben Kahveyi içemem ki tadı çok acı ve her içtiğimde midem bulanıyor. Elimdeki bardağı kalkıp cam kenarına koyup tekrar yatağa oturdum ve ellerimi önümde birleştirip ona baktım. Bir bana bir bardağa baktı ilk önce sonra sağ kaşını havaya kaldırdı.
"Neden içmedin?" Boğazımı temizledim.
"Ben kahve sevmiyorum" Dedim. Tekrar cam kenarına uzanıp Kahveyi bana uzattı.
"Beni ilgilendirmez bu Kahveyi içmeden hiç bir yere gitmiyorsun"
Elindeki Kahveyi alıp sabır diler gibi nefesimi verdim.
"Ne istiyorsun? söyle de gideyim hemen" Dedim. Bardağından bir yudum daha aldı.
"Tek bir soru kısa ve öz. Neden canına kıymaya kalkıştın?" Dedi. Elimdeki bardaktan bakışlarımı kaldırıp ona baktım. Az önce hatırladığım hersey gerçek miydi? Bir dakika bir dakika şuan aklımda bir sürü soru işareti oldu.
"Ne?"
Elindeki bardaktan tekrar bir yudum alıp başı ile elimdeki bardağı işaret etti
"Önce iç bakalım elindekini"
Dediğini yapıp elimdeki bardaktan bir yudum aldım. Ağzımda hissettiğim acı kahve tadı ile yüzümü buruşturdum. İnsan bi şeker katar be!
"Bu çok acı lan" Dedim ağzımdaki Kahveyi yuttuktan sonra.
"Kendine gelirsin diye öyle getirdim. Herneyse Neden intihar etmeye çalıştın?"
Boğazımı temizledim ve bakışlarımı kaçırdım. Daha önce aklımdan yapmak geçmişti ama yapmamıştım. Elime geçen ilk fırsatı ise değerlendirip bu siktiri boktan dünyadan kurtulmaya çalıştım. Eğer beni engellemeseydi şuan büyük ihtimalle koca okul benim intihar haberim ile çalkalanıyor ve jandarma bütün kamera görüntülerini izleyip öğretmenleri sorguya çekmiş olurdu. Fakat karşımda oturan adını dahi bilmediğim bu insan beni engellemişti. Buna sevinmem mi gerekiyordu? O bir kahraman mıydı şuan? Hiç sanmıyorum tam tersine bu boktan hayatı yaşamaya devam etmemi sağladı. Gözlerimin önünde şıklatılan iki parmağı görünce bakışlarımı ona çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hapsolmuş Hayatlar
Teen Fiction"Sana göre o gün senin işine karışan bir yabancı olabilirim belki ama bana soracak olursan ben herseyimi kurtardım. Yine olsa yine yaparım gerekirse kendi canımı verir senin yaşamanı sağlardım"