Oturduğum yerden karşımda duran duvara bakarak boş boş sırıtıyorum. 2 saat önce yaşadığım çok saçma ama bi o kadar da özel anı unutamıyorum. Barış sabahtan beri başımda dikilmiş neden sırıttığımı soruyordu ama ben ona cevap veremeyecek kadar meşguldüm çünkü kafamın içinde sanırım 17. Kez aynı anı başa sarıp sarıp gülümsüyorum.
"Ceylan yeter artık! Söyleyecek misin? Yoksa götümü mü vermem gerekiyor?"
Duyduğum şey ile gözlerimi fal taşı gibi açıp Barış'a döndüm. Benim şaşkın halime bakıp kahkaha atmaya başladı.
"Şükür yarabbi dünyaya döndün" Gözlerimi devirip şakasına elimi yumruk yaptım ve hafifçe (aslında çok sertti) karnına indirdim. Barış acıyla iki adım geriye giderken yine sınıftaki Habeş maymunları bize bakıyordu. Hepsine göz devirip gururla başımı ondan yana çevirdim.
"Benimle dalga geçersen olacağı bu"
Barış, duruşunu dikleştirip bana sinsice bakmaya başladı. Bu karşılık vereceği anlamına geliyordu. Ondan kaçamadan eliyle kolumdan tuttu ve kendine çekti. Benim sırtım ona çarpınca şalımdan tuttu ve şalımı boynuma dolayıp beni döndürmeye başladı. O kahkaha atarken ben kaçmaya çalışıyodum. Çırpınışlarımın boşa olduğunu anlayınca kendimi bıraktım ben kendimi bırakınca boğulacak gibi olduğum için Barış korkup beni bıraktı. Ben öksürüyormuş gibi davranıp onu daha çok korkuttum.
O bana doğru eğilince hızlı bir hareket ile kışlık formanın kapşonundan tuttum ve onun başını yere eğirdirdim. O çaresizce benden kurtulmaya çalışırken ben resmen anırarak gülüyordum. Barış eliyle bileğimi tutup çektiğinde elimden kurtuldu. Aynı şeyi tam bana yapacakken kapıdan Görkem'in sesini duymasıyla durdu.
"Yavaş koçum.o eli indir yoksa birileri kıracak "
Barış alması gereken mesajı alıp elini sakince indirdi. Ben mahcup bakışlarla Barış'a bakmaya başladım. Onun bir suçu yoktu biz arkadaşça şakalaşırken Görkem gelmişti. Barış benim bakışlarıma karşılık yalnızca ufak bi gülümseme sundu. Sınıftakilerin bakışları zaten Görkem'deydi. Üstüne sınıfa birden Selim'de girip yanımda durunca ona aşık kızların kindar bakışları beni buldu. Barış, bana bi kaç saniye bakıp sınıftan çıkınca kapıda duran Görkem'de yanımda durdu. İkisinin burda ne işi vardı? Saçmalığa bakar mısınız? Pat diye sınıfa dalıp beni dedikodu malzemesi yapıyorlardı. Kişinin de yüzüne bakmadan "buraya neden geldiniz?" Dedim.
Selim ağzındaki sakızı kulağımın dibinde çiğnerken " Sana bi konu hakkında sorumuz var" Görkem sağımdan , soluma geçti ve avucunu Selim'e uzattı. Selim cebinden sakız çıkardığında Görkem bana döndü. " duyduklarım doğru mu?" İçimi sebepsiz bi korku ve heyecan sardı. Berke hemen söylemiş miydi? Nasıl anlatmıştı? Bu okulda yayılırsa ve ailem öğrenirse? İşte orada benim işim biter.
Selim ve Görkem bana bakarak cevap beklerken ben gözümü sınıftaki öğrencilerin üzerinde gezdirdim. Sınıftaki herkes bana bakıyordu. Duvarların dahi gözü olsa sanki onlar da bana bakacaktı. Görkem üzerimdeki baskıyı anlayıp sınıftakilere döndü.
"Ne dinliyorsunuz? Dışarı!"
Bi kaç kişi hareket etmeye başlayınca diğerleri hareket ediyormuş gibi yaptı. Selim bunu farkedince sesini yükseltti.
"Çıkın lan!"
Sınıftaki herkes dışarı çıkınca Selim kapıya yönelip kapattı. Görkem de öğretmen sandalyesine oturup bacaklarını masaya yasladım ve ağzındaki sakızı çiğnemeye başladı. Selim de öğretmen masasına oturdu ve ikisi birden bana bakmaya başladı. Gözlerimi devirdim ve derin bir nefes verip öğretmen masasının karşısında olan sıraya oturup kollarımı birleştirdim.
"Ne soracaksınız?"
İlk önce ikisi birbirine baktı sonra Selim omuzlarını silkince Görkem bana döndü.
"Harbiden de çıkıyor musunuz?"
Yarım yamalak gülümseyerek cevap verdim.
"Nereye çıkıyor muyuz?"
Görkem derin bir çektikten sonra Yüzüme sabırla baktı.
"Bak kızım, aptala yatmayı bırakın ikinizde o Berke yavşağı da zaten Ağzından kaçırmasa bize söylemiyordu. "
Hafifçe gülümsedim.
"Bilerek söylemedi yani öyle mi?"
Selim, oflayarak Başını salladı.
"Sen de durumu reddetmediğine göre sevgilisiniz"
Görkem'in soruyla karışık söylediği cümleye karşılık yalnızca başımı yukarı aşağı salladım.
İkisi de ayni anda ayağa kalkıp birbirlerine sarıldı. Sonra Görkem ıslık çalmaya Selim ise alkış tutmaya başladı. İkisinin bu haline karşılık ben şaşkınlıkla bakıyordum. Bunda bu kadar sevinelecek ne vardı? Sanırsın savaş kazandılar. Sınıf kapısının bir anda açılmasıyla üçümüz de oraya baktık. Tahmin edin kim geldi? Ettiğiniz tahminlerin ne olduğunu bilmiyorum ama giren kişi tabi ki de Berke'ydi. Ben sıradan atlayarak indim. İnerken bacağım hafif acısa da çaktırmadım. Berke ellerini cebine koyup kapıyı kapattı. Yanıma doğru adımlarken, Görkem ve Selim aynı anda ıslık çalmaya başladı. Bu utanmama neden oldu.
Berke yanıma gelince gülümsedi ve kolunu omzuma koyup beni kendine çekti. Görkem ve Selim bir kez daha ıslık çalıp alkışlayınca daha çok utanıp yüzümü kapattım. Hepsi gülmeye başladı. Berke elini ellerimin üzerine koyup Ellerimi yüzümden çekti. Karşı çıkmadan Ellerimi indirmesine izin verip yüzüne baktım.
"Havada aşk kokusu var Selim pencereyi aç"
Selim kahkaha atınca yüzümü onlara çevirdim.
"Sanırım eminsiniz artık" Dedi Berke. İkisi de başlarını sallayınca Berke konuşmaya devam etti.
"O zaman artık Ceylan sizin neyiniz?"
İkisi de sırıtarak " Yengemiz" dediler bastırarak. Neden bilmiyorum ama utancımdan ölmek üzereydim. Başımı Berke'ye çevirince Berke bana gülümsedi. İçimde uçuşan kelebekler sanki sadece benim içimde değil bizim etrafımızda da dönüyordu. Selim'e sesiyle başımı Selim'e çevirdim.
"Yenge sıcak mı bastı? Kırmızı oldun da istersen pencereyi açalım" Dedi Görkem gülerek Selim'in koluna vurarak" ya şapşik utanıyor yapmasana yaa" Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hapsolmuş Hayatlar
Teen Fiction"Sana göre o gün senin işine karışan bir yabancı olabilirim belki ama bana soracak olursan ben herseyimi kurtardım. Yine olsa yine yaparım gerekirse kendi canımı verir senin yaşamanı sağlardım"