Sorduğum soruyla afalladı, gözleri alev kadar yakıcı olan gözlerimi bulduğunda bakışlarını kaçırdı.
"Ne sevgilisinden bahsediyorsun Asel, ver telefonumu." Dedi düz bir sesle, hâla haklı çıkmaya çalışıyordu utanmadan.
"Bilmem ne sevgilisinden bahsediyorum ya, al telefonunu sevgilinle doya doya konuş!" Dedim ve telefonu Kayra denen orospunun yüzüne kapatıp sertçe masanın üzerine koydum.
"Asel otur düzgünce konuşalım, fevri davranma." Dedi Yağız, güven vermeye çalışan bir sesle. Ama güvenimi çoktan sarsmıştı. Dönüşü yoktu.
"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok!" Hızlıca mutfaktan çıkıp kıyafetlerimi almak için odaya geri döndüm. Üzerimdekileri bir çırpı çıkarıp bir kenara fırlattıktan sonra dün geceki elbisemi giydim. İç çamaşırlarımı takma zahmeti göstermedim, yanıma da almadım.
Çantamı ve komodinin üzerinde duran telefonumu alıp odadan çıkarken Yağız'ın sesini duydum.
"Güzelim gel konuşalım, yapma böyle. Düşündüğün gibi bir şey değil." Dedi, üzgün taklidi yapıyordu! Ona inanacağımı falan mı düşünüyordu acaba?
Gözlerimi onun gözleride sabitleyip, "Hani dün gece bana ilkini elinden aldığım için ilerde pişman olursun demiştin ya Yağız."
"Evet Asel?" Dedi ürkek bir sesle.
"Ben şimdiden pişmanım."
--
Yattan ayrıldıktan sonra taksi bulup eve geldim. Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp makineye attıktan sonra duşa girdim.
Dün gecenin bütün izlerini bedenimden silmek istiyordum, sevgili olmadan beni aldatan bir adamın ilkim olması zoruma gidiyordu.
Duşta sıcak suyla az da olsa kendime geldim, lif yardımıyla bütün vücüdumu keseliyordum. Dokunduğu, öptüğü yerlerin izini silmek istiyordum.
Vücudumdaki izleri silebilirdim, peki ya zihnimdekiler?
Duştan çıkıp üzerime zümrüt yeşili saten bir gecelik giydim, göğüs kısmı bir hayli açık ve kısa bir elbiseydi. Umrumda da değildi, gelen giden mi vardı sanki?
Salona geçip koltuğa oturduktan sonra aklıma gelen düşüncelerle gözlerim doldu, ne gerek vardı böyle bir şeye? Adam gibi karşıma çıkıp seni istemiyorum başkasıyla birlikteyim diyemez miydi. Ama diyememişti, kızın dün gece gelmedin cümlesi aklımdan bir saniye çıkmıyordu...
Mâdem o başkasıyla birkikteydi, ben de olurdum. Zor bir şey miydi sanki?
Saçmalama Asel, iyice kafayı yedin.
İç sesimi susturup bu gereksiz düşünceyi de kafamdan silip attım. Zilin çalmasıyla boş boş duvara bakarken irkilip kapıyı açmaya gittiğimde bilin bakalım kimi gördüm?
Kenan!
Ne işi vardı onun burada? Kapıyı açtım, ilk onun konuşmasını bekledim.
"Merhaba Asel Hanım, rahatsız etmedim umarım." Dedi ve üzerimdeki geceliğe baktı. Rezil olmuştum!
"Hayır Kenan bey, rahatsız etmediniz. Müsaitim, bir şey mi oldu?" Diye sordum.
"Aslında olmadı, evinizin burada olduğunu biliyordum geçerken uğrayım dedim."
"Buyrun içeri geçin." Dedim.
İçeri geçip koltuğa oturduktan sonra, "Kahve ister misiniz?" diye sordum.
O geldi aklıma bu soruyu sorduktan sonra.
"Tabii olur, içerim." Kahvelerimizi hazırlayıp salona geçtim, sehpanın üzerine kahveleri bıraktım.
"Nasıl gidiyor Kenan Bey? Eşinizden ayrıldıktan sonra." Diye sordum, son cümlemi vurgulayarak.
Yüzü bir an düştü ve tekrar eski haline döndü. "Gayet iyi gidiyor, beni aldattığını öğrendiğim gün bitmişti o benim için. Sadece aldatılma duygusu zoruma gidiyor. Derin'i unuttum artık." Dedi.
"Unutabilmeniz sizin için en iyisi, aldatıldıktan sonra devam etmek gurursuzluktur."
"Artık sizli bizli konuşmayı bıraksak mı Asel? Uzun zamandır tanıyoruz birbirimizi. Mesafeli olmaya gerek var mı sence?" Diye sordu. Ne demeliydim?
"Hmm olabilir, o zaman siz- pardon sana Kenan diyorum artık."
"Harika, bu arada kahvene bayıldım. Çok güzel olmuş."
"Teşekkür ederim, kahvemi severler genelde." Dedim, bu sefer yüzü düşen bendim.
"Asel bir ara akşam yemeğine çıkalım sana da uyarsa, avukatımla aynı zamanda arkadaş olmak isterim." Dedi gülümseyerek.
"Tamamdır, müvekkilim," dedim ve aynı şekilde gülümsedim. Kenan'a karşı bir şey hissetmedim bu zamana kadar ama deneyebilir miydim onu da bilmiyordum. Kapının sertçe çalınmasıyla olduğum yerde sıçradım, Kenan anlamaz gözlerle bakıyordu.
Çatılan kaşlarıyla, "İstersen ben açabilirim kapıyı," dedi sorar gibi. Olur anlamında kafamı salladım. Kenan kalkıp kapıyı açmaya gittiğinde ben de arkasından gittim.
Bağırış sesleri geliyordu!
"Asel nerede ve sevgilimin evinde ne işin var!" diyen yüksek sesin sahibi Yağız'dan başkası değildi.
"Ben Asel'in müvekkiliyim, kahve içiyorduk delirmeni gerektiren bir durum yok," dedi Kenan rahat bir tavırla, elleri cebinde.
Kapıya gittiğimde elindeki beyaz gül buketini sıkmış, sinirden gözleri kızarmış Yağız'la göz göze geldim.
"Asel bu adam kim?" dedi, sakin olmaya çalışan bir sesle.
"Az önce Kenan'ın yeterince açıklayıcı konuştuğunu düşünüyorum," dedim, umursamaz olmaya çalışarak ama Yağız'a üzülmüştüm.
Üzerimdeki geceliği baştan aşağı süzdü, gözlerinde gördüğüm şey hayal kırıklığıydı. Bir kaç saat öncesine kadar benim gözlerime de yerleştirmişti bu duyguyu Kayra.
"Tamam, size iyi eğlenceler," dedikten sonra kapıdan uzaklaştı, arkasından bakakaldım. Elindeki çiçeği bahçemdeki çöp kutusuna attı ve arabasına binip gitti. Arkasına bile bakmadı.
Ya o kız sevgilisi değilse Asel? Diyen iç sesimi susturmaktan başka çarem yoktu.
--
Yağız'a üzüldünüz mü?
Asel Yağız'ın gönlünü almalı mı?
Yorumlanızı bekliyorum öpüldünüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASEL +18 (Tamamlandı)
Romance"Duygularımın esiri olmaktan kaçıp kaderimin bana çizdiği yollardan çıkmaya, zorluklardan sıyrılmaya çalıştım. Önüme çıkan engeller mutluluğumu benden alıp çok uzaklara götürse de bununla başa çıkmak adına elimden geleni yapmaya hazırdım." ... Başka...