Dosyalara bakmaktan gözlerim kan çanağına dönmüştü, başımda inanılmaz bir ağrı vardı. Saate baktığımdaysa öğleden sonra 4'ü geçiyordu. Hazırlanmam gerektiğini hatırladım, Çelik almaya gelecekti beni.
Acaba hata mı ediyordum? Tekrar üzülmeye hiç mecâlim yoktu.
Banyoya girdim ve işlerimi halledip çıktım, saçlarımı kurutup şekillendirdim. İçime güzel bir iç çamaşırı takımı giyip üzerime de kahverengi uzun bir elbise giydim. İnce kıvrımlı vücudumu çok güzel sarmıştı.
Duştan çıkıp hazırlanmam yaklaşık 1 saati bulmuştu, saat 6 ya geliyordu. Acaba abartılı mı giyindim diye düşündüm ama sonra bu düşünceyi aklımdan attım. Akşam yemeğine giden her kadın bu şekilde giyinip hazırlanırdı.
Dakikalar saniyeleri kovalarken saat 6 olduğunda dışarıdan bir korna sesi duydum. Çantamı aldıktan sonra holdeki aynama bakıp saçlarımı düzelttim ve evden çıktım. Arabası kapımın önündeydi. Çelik kollarını bağlayıp arabaya yaslanmış halde bana bakıyordu.
"Merhaba," dedim pürüzlü çıkan sesimle.
"Merhaba, çok hoş gözüküyorsun," dedi gülümserken. Elimi eline aldı ve bir buse kondurdu.
"Teşekkür ederim, sen de öyle ." Arabanın diğer tarafına geçip oturmam için kapıyı açtı.
Arabaya oturduktan sonra kendi de sürücü koltuğuna geçti. Yüzünü bana çevirip gülümsedi, gülüşü neden bu kadar güzeldi?
"Nereye gideceğiz?" diye sordum.
"Sürpriz güzelim." Yağız hayvanından fazlasıyla zıttı.
Arabayı orta hızda sürüyordu, sohbet ediyorduk. Bana hoşlandığım şeyleri soruyordu, aynı şekilde ben de ona. Daha detaylı tanışıyorduk bir nevi. "Holdingte işler zor mu?" diye sordum.
"Evet, hele dün fazlasıyla yoğundu. Kriz çıkabilirdi, hızlı bir şekilde önlem almasaydım," dediğinde dudağının kenarı kıvrıldı.
"Hmm, ne güzel."
Mekana geldiğimizde arabadan indik, koluna girmem için bir boşluk bıraktı ve gülümsedi. Koluna girdiğimde kapıdaki görevliye rezervasyonumuz olduğunu söyledik ve masamıza geçtik.
Çok güzel ve büyük bir yerdi, özellikle mi deniz kenarında bir restoran seçtiğini düşünecektim ki denizi sevdiğimi söylemediğim aklıma geldi. Terasta büyük bir masaya oturduk, Çelik de karşıma oturdu.
"Beğendin mi güzelim?"
"Evet, çok güzel bir yer seçmişsin. Deniz çok severim," dedim bakışlarımı denize çevirerek.
"Öyle mi? O zaman seni sık sık denizle iç içe olan yerlere götüreceğim," dedi bir gülümseme oluştu yüzünde.
"Bilmem, olabilir," dedim, bakışlarımı kaçırdım.
Garson gelip siparişlerimizi aldı, Çelik'le aynı yemeği söylemiştim. Yanına da kırmızı şarap istemişti Çelik. "Eğer istersen sen içmeyebilirsin, ben de fazla içmeyeceğim zaten."
"Hayır, bir kaç kadehten sorun olmaz."
Yüzünde kocaman bir sırıtış oldu, "En son bir kaç kadeh içtiğinde yolda yürüyemiyordun Asel."
"Yaa dalga geçme, aylardır dışarı çıkmıyordum ki doğru düzgün." Gülüşüm yüzümde soldu.
Bakışları ciddileşti, "Neden, bir sorun mu vardı? Anlatmak ister misin?"
Boğazımı temizledim, "Ben uzun süredir, yani bir kaç aydır psikolojik tedavi görüyorum. Yeni yeni kendime geliyorum."
"Peki neden?" Ona söylemeli miydim? "Aldatıldığımı kendi gözlerimle gördüğüm için," dedim, düz bir sesle.
Gözlerinde bir anlık kıskançlık ve hüzün gördüm. "Sorduğum için üzgünüm, patavatsızlık yaptım."
"Hayır sorun değil gerçekten, unuttum gitti."
"Gerçekten unuttun mu Asel?" diye sordu gözlerime bakarak.
"Evet."
Yemeklerimiz geldi, Çelik şaraplarımızı da doldurduktan sonra yemeğimizi yedik. "Asel sana bir soru soracağım," dedi.
Gözlerini gözlerime dikti. "Seni sevmeme izin verir misin?" diye sordu mayışan sesiyle.
"Çelik, sarhoşsun."
"Sadece bir kadeh içtim Asel, biliyorsun," dedi gözlerime bakarak. "Gene de sarhoşsun," dedim inatla.
"Değilim kızım, iyileştirebilirim seni," dedi.
"Ben kimseyi yara bandı olarak kullanmam Çelik, kendim yaralarımı sarabilirim. Bu zamana kadar sardığım gibi."
"Emin ol yalnızlık ve bütün yükleri üstlenmek iyi bir şey değil. Bunu en iyi sen biliyorsun," dedi. "Evet biliyorum, ama lanet olası adam yüzünden kimseye güvenemiyorum anlıyor musun? Ne mâlum senin aynı şeyi yapmayacağın? Söylesen," dedim, dolan gözlerle.
"Ağlamayacaksın Asel. Şş tamam sakin ol, hesabı ödüyorum. Kalkıyoruz." Hesabı ödedikten sonra belimden tuttu, yürürken, "Sahile inmek ister misin?" diye sordu.
"Olur," dedim yorgun sesimle.
Çelik'le sahile indikten sonra kumlu zemine oturduk. Çelik tam yanıma oturmuştu, kollarımız birbirine değiyordu. "Asel, fazlasıyla güzel bir kadınsın biliyor musun?"
"Bilmem, öyle miyim?"
"Öylesin, aklı başında birisin. Yanlış insanlarda, yanlış duygular aramışsın. Doğru zaman, yanlış adam."
Sahiden de öyle miydi? "Sen nerden çıktın benim karşıma?" diye sordum, kahve gözlerine bakarak.
Belimden tutup başımı göğsüne yasladı, saçıma minik bir öpücük kondurdu. Nefes alış verişimin hızlandığını ona belli etmemem lazımdı.
Saçlarımı okşamaya başladı, göğsüne yaslanmış kalp ritmini dinliyordum. Denizin dalgalı sesi ortama daha da huzur katıyorken bunun rüya olmamasını diledim. Uykum geliyordu. Neden bu kadar hızlı gelişmişti onunla aramdaki her şey?
"Artık yanındayım Asel, güzel gözlerinden bir damla yaş düşmeyecek."
——
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASEL +18 (Tamamlandı)
Romance"Duygularımın esiri olmaktan kaçıp kaderimin bana çizdiği yollardan çıkmaya, zorluklardan sıyrılmaya çalıştım. Önüme çıkan engeller mutluluğumu benden alıp çok uzaklara götürse de bununla başa çıkmak adına elimden geleni yapmaya hazırdım." ... Başka...