Sabahın göz kamaştıran ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım, perde sonuna kadar açık olduğu için oda fazlasıyla aydınlıktı.Yatakta doğruldum, yanımda uyuyan adama baktım. İçimdeki saçlarına dokunma dürtüsünü engelleyemedim ve elimle dağılmış saçlarını karıştırdım.
Yeni traş olmuş, küçük küçük uzayan sakallarına baktım. Yaklaşıp öpücük kondurdum sakallarına, gıdıklandırmasına rağmen hoşuma gidiyordu. Yüzünün her yerini öptüm, dudaklarına uzun bir öpücük bıraktım.
Yataktan kalktım, aynada çıplak vücudumu görmek biraz utandırmıştı. Çelik'in dolabından oversize beyaz bir tişört aldım ve yerde duran külodumu giydim.
Onu uyandırmak istemiyordum, kahvaltı hazırlayacaktım. Odadan ağır adımlarla çıktım, çıplak ayaklarım paytak paytak ses çıkarıyordu soğuk zeminde. Asansöre bindim ve en alt katın düğmesine bastım.
Bir kaç saniye sonra asansörün açılan kapısıyla kendimi salona attım, direkt olarak mutfağa geçtim. Zaten mutfakla salonun arasında bir kapı yoktu, amerikan mutfak gibiydi.
Dolaptan bir kaç yumurta çıkarıp çırptım ve gerekli malzemeleri koydum, pankek yapacaktım.
Seviştiğimiz günün sabahı Yağız da bana pankek yapmıştı, kahretsin.
Aklımdaki gereksiz düşünceleri savurup pankeği pişirmeye koyuldum, pankekler pişerken omlet ve patates kızartması da yaptım. Çay da demleniyordu. Telefonu açıp börek ve poğaça sipariş ettim, onları da kendim yapamazdım herhalde?
Masayı büyük bir itinayla kurmaya başladım, Çelik'in evinde aradığım her şey vardı. Pankekler pişinde arkasını çevirdim, yansa Çelik'in dilinden kurtulamazdım.
Bütün malzemeleri masaya koydum, 10-15 dakika sonra siparişlerimin geldiğini düşündüğüm zil çaldı. Poşetleri kuryenin elinden aldım ve teşekkür edip mutfağa döndüm.
"Kim gelmiş güzelim?"
Çelik'in sesiyle irkilip arkamı döndüm gülerek yanıma geliyordu, "Bir kaç şey sipariş etmiştim balım, onlar geldi," dedim gülümseyerek.
"Ben de diyorum bu harika kokular nereden geliyor, döktürmüşsün bitanem," Arkamdan gelip belini bana sardı. Kolunu tutup başımı ona yasladım.
"Yaptım bir şeyler, dün sen yapmıştın bugün ben. Otur bakalım, çayı getiriyorum." Kahvaltımızı yapmaya başladık, Çelik'in mavi gözleri beni izlemekten hiç yorulmuyordu.
"Asel," dedi Çelik, omletini keserken.
"Hm?" Diye bir mırıltı çıkardım.
Boğazını temizledi, omletini ağzına attı ve yutunca konuşmaya başladı."Benim 2 haftalığına yurt dışına çıkmam gerekiyor."
"Ne?"
"Bak biliyorum, benim de canımı sıkıyor sık sık iş nedeniyle buradan ayrılıp seni yalnız bırakmak. Şirketin başında ben varım, bir ortağım veya bana yardımcı olan birisi yok. Nerde bir sorun çıksa oraya gitmek zorunda olan benim. Üzgünüm bebeğim, sadece 2 hafta."
Bunun için trip atıp ikimizin de moralini alt üst edemezdim, ona çıkışamazdım. Böyle olması gerekiyordur Asel diyen iç sesime hak vermeye çalıştım. Hem 2 hafta sadece, ne olabilirdi en fazla?
"Tamam." Başka bir şey söylemedi. O da susmayı tercih etti, kahvaltımızı yapmaya devam ettik.
"Ben giyinip gideyim artık, evde işlerim var.""Yarın Almanya'ya uçuyorum, istersen burda benimle kalabilirsin," dedi kalamazdım.
"Gerçekten gerek yok, evde önemli dosyalarım var hem koskoca evde kafayı yerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASEL +18 (Tamamlandı)
Romance"Duygularımın esiri olmaktan kaçıp kaderimin bana çizdiği yollardan çıkmaya, zorluklardan sıyrılmaya çalıştım. Önüme çıkan engeller mutluluğumu benden alıp çok uzaklara götürse de bununla başa çıkmak adına elimden geleni yapmaya hazırdım." ... Başka...