"Ne var Hyunjin?"
"Yarım saat sonra attığım konuma gel." resmen bağırmıştı ve ellerim titremeye başlarken elime uzanan elleri hissettim.
Jisung elimden telefonu çekti ve derin ve hırıltılı bir nefes aldı, boğazını temizleyip tekrar ciddiyetini takındı, telefonumu kulağına götürdü.
"Siktir git."
"Ve," dedi Hyunjin bağırarak "yanında güvence olarak onu getirmen komik olurdu."
"Asıl senin onu tek çağırman komik!" diyerek atıldı Jisung ama anladığım kadarıyla son cümlesinin yarısında telefon kapanmıştı.
"Ben de geleceğim."
"Sorun çıksın istemiyorum."
"Peki, arabada beklerim ama o sana dokunursa bekleyişim yerini kısa bir ziyarete bırakır."
Biraz sonra Hyunjin'den mesaj gelmişti, attığı konum bir saatlik mesafedeydi...
Az önce aldığım telefonu tekrar Jisung'a uzatıp atılan konumu görmesini sağladım.
"Az önce şirkette olduğumuzu biliyor olmalı, bilerek mi uzak mesafeye getiriyor?" ben sormadan ekledi: "Haberi görmese çağırmazdı."
Sessiz süren bir yolculuğun ardından ıssız denilebilecek arazideki bir eve gelmiştik. Etrafta çam ağaçları, geldiğimiz yol, yakınlardaki bir şelaleden gelen su sesleri, çitle çevrili evin etrafındaki güller vardı.
"Niye böyle bir yere çağırıyor?" ben söze girmeden sinirden birbirine bastırdığı dişlerinin arasından konuştu, "Sana dokunursa -" itiraz edecekken yine izin vermedi, "çığlık at bir şey yap ama yemin ederim ben gelirsem iyi şeyler olmayacak." son sözü söylemişti ve bunun üstüne söz tanımayacağını iddia eden bir tavırla kapı kilidini açtı.
İneceğim sırada kolumdan tutulup geri çekildim. Biraz evin gerisinde durmuştuk - arabanın bana ait olmadığını bildiği için. "Telefonun şarjı iki Minho ve karanlıkta yürümek istemezsin." Telefonumun şarjının bittiğini unutmuştum ve flash açamayacağım için bir fener tutuşturdu elime.
Sonra yaklaşık bir saat önce karıştırdığı ve hâlâ düzeltmediğim saçlarıma uzanıp eliyle narince düzeltti.
"Dikkat et."
Ve kapıyı kapatıp feneri açtım. Düz ama bazı yerlerde engebeli yolda yürürken etrafı incelemek istemiyordum çünkü çok ürkütücü bir hava vardı, ağaçlar rüzgar etkisiyle savruluyordu ve uzaklardan birkaç hayvanın sesi geliyordu...
İki dakika olan ama aslında saat gibi gelen zamanın ardından her ne kadar karanlıkta kamufle olsa da biraz ilerideki Jisung'un arabasına son bir bakış atıp kapıyı çaldım.
Biraz sonra kapı açıldı.
"Surprise, welcome to my party!"
"Dayanabilirsen dayan Minho Cabbar..." diye mırıldandım.
Hyunjin iğrenç gülümsemesiyle çok yakınımdan, rahatsız edecek dereceydi ve bilerek yapıyordu, geçerek dışarı sanki etrafa görünüyormuş gibi göz attı. Sonra içeri geçmemi mırıldanıp kapıyı arkamdan kapattı. Şöminenin karşısındaki koltuğa geçip oturmamı işaret etti ve oldukça uzak oturmama rağmen sürekli yaklaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
defol git - minsung
FanfictionC: "Seninle tanıştığım günün şafağında gün batımını izleseydim!" -♧ H: "Surprise, welcome to my party!" M: "Dayanabilirsen dayan Minho Cabbar..." -☆ M: Senin burada ne işin var? J: Ya içeri girmeme izin verirsin ya da bana 'defol git' diyebilirsin.