Bu sefer alarma gerek olmadan uyanmıştım, alarmı kapatmak için telefonu aldığımda zaten alarm kurmadığımı, Chan'den gelen 20+ mesajı, Han Jisung'dan cevapsız bir aramayı gördüm.
Saat 11.00'dı, biraz geçti ama sorun değildi. İlk önce Jisung'u arayacaktım, o gelene kadar üstümü değiştirebilir ve Chan'in mesajına yanıt verebilirdim.
Jisung'u tekrar arayıp mutfağa girdim, bu sürede telefonu açmıştı.
"Selam Jis."
"Selam," sevecen bir sesle konuştu, "uykucu tavşan uyanmış bakıyorum?"
"Ha - evet," son alış-verişimden sonra az çok yerleştirdiğim buzdolabına göz atarken ekledim: "şey - aç mısın?"
"Kahvaltını yapmadın mı?"
"Hmhm... Birlikte yaparız diye düşündüm."
"Tamam birlikte yapalım."
Telefonu kapatıp kahvaltı için birkaç malzeme çıkardım, yarım saat gibi bir sürede çoktan masa hazırdı ve biraz sonra kapı çaldı.
Kapıyı açtığımda elinde küçük bir poşetle Jisung gördüm, içeri geçmesi için çekildiğimde yeni fark etmiştim ve söylemese hâlâ fark etmezdim.
Tavşanlı pijama takımlarımla karşısında dikiliyordum.
Gülerek beni baştan aşağı süzdü ve biraz yakınıma geldiğinde dudakları aralandı: "Üstündekilerle çok tatlı olmuşsun minik tavşan."
Omzuna vurdum, "Dalga geçme."
Çoktan yatak odasına geldiğimde temizlik için de ideal olduğunu düşündüğüm geçenki market kombinimi, şort ve tişört, giydikten sonra tekrar mutfağa geçtiğimde o çoktan masaya oturmuştu. Elindeki poşettekilerin birkaç simit - poğaça olduğunu ve masaya koyduğunu gördüm.
"Teşekkürler..."
"Aa... dur neredeyse unutuyordum -"
Cebinden küçük bir paket çıkardı ve önüme koydu.
"Ne gerek va -"
"İçimden geldi - açsana -"
Önümdeki kutuyu ellerimin arasından alıp yavaşça açtım.
İçinden ışıltılı, zarif bir bileklik çıkmıştı; üstünde M yazıyordu.
"Yaa bu çok güzel ama... Teşekkür ederim Sungie."
"Rica ederim, takmamı ister misin?"
Elimdeki bilekliği nazikçe elleri arasına aldı, bileğimi uzattım ve bilekliği taktı.
Devamında gelen sessizlikte kahvaltıyı bitirdik, masada kalanları yerleştirmeme yardım etti ve artık işe başlamaya hazırdık.
Lavabodan malzemeleri getirdim, o da bu sırada dağınıklığıma bakıyordu.
"Şey o zaman - sen salonu topla ben de mutfağı..."
Ellerini birbirine çırptı ve yerdeki yastıkları toplamakla işe başladı.
Ben de mutfağa gidip açıktaki poşetleri yerleştirdim. Buradaki işimi halledip yatak odasına giriştim.
"Minho,"
Giderek yaklaşan sesini işittiğimde odadan çıktım, buradaki çoğu işimi bitirmiştim.
Beni görünce alnındaki teri silerek karşımda durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
defol git - minsung
FanfictionC: "Seninle tanıştığım günün şafağında gün batımını izleseydim!" -♧ H: "Surprise, welcome to my party!" M: "Dayanabilirsen dayan Minho Cabbar..." -☆ M: Senin burada ne işin var? J: Ya içeri girmeme izin verirsin ya da bana 'defol git' diyebilirsin.