Annemi yeterince ihmal ettiğim için, son derece suçluluk hissetmekle birlikte fark ettiğim başka bir ayrıntı da şu olmuştu ki; Jeongin normalde her hafta en az bir kez arkadaşlarıyla bana gelirdi ama bunu yaklaşık son bir ya da bir buçuk aydır yapmıyordu bile.
Annem Hyunjin'den ayrıldığımı, Jisung'la ne yaşadığımı bilmiyordu, önceden her şeyi Jeongin'e de olsa anlatırdım ve anneme yetiştirdiğine emin olurdum ama yine de bir şekilde ikisinden biri illaki haberdar olurdu, şimdi ise tamamen kopuk gibiydik.
Açıkça söylemek gerekirse, yazar da ne yaptığını bilmiyordu, ben de. Her şeyi akışa bırakmaya karar verdiğim ve depresyonuma teslim olduğum bir anda karşıma Jisung çıkmıştı, onunlayken ya da başka bir doğru deyişle çoğu zaman, ne yaptığımı sorgulamamıştım ve belki de buna bir sınır çizmeliydim.
Kendimi Hyunjin'in ilk bölümün sonundaki söylediği şey gibi hissetmiştim, belki birazcık... Bu çok ağırdı ama overthink böyle sonuçlara götürüyordu.
"Söylesene Minho, başkasının kollarına mı attın kendini?"
Hayır, ben bu değildim. İnsanların beni sokmaya çalıştığı aptal kalıplardan ibaret değildim. Ben, bendim ve bu tür düşüncelerle vakit kaybetmek yerine, kendime yeni bir hayat haritası çizmeliydim belki de.
Akşam anneme yemeğe gidecektim, dünden kalan yorgunluk vardı ve filmlerde olur ya, kafamın üstünde dün Prof. Chan'in üstün araştırmaları sonucu bana aktardığı stalk bilgisi yıldızları dönüyordu.
Biraz dinlendikten sonra güneş batma sinyallerini vermişti. Balkona çıkıp esen rüzgârı hissettim. Caddeyi; uzaklardan gelen gemi sesleri, karşı yoldaki yeni bir kafenin açılışı için kutlamalar yapan insanların yavaş yavaş eğlenceye başlamaya yönelik hazırlık sesleri kaplıyordu.
Gözlerim bir süre akıp giden araba selinde, insanların koşuşturmasında, kavga eden bir çiftte oyalandı.
Elimde hissettiğim ıslaklık yağmurun habercisiydi, belki de çok şiddetlenmeden hazırlanmalı ve şu kutsal eve gitmeliydim.
Annem sürekli mesaj yazıyordu, yine gelen bir bildirimle beraber o olduğuna bakmama bile gerek olmadan yazdığını anlamıştım.
anam:
gelrkn 2 ekmk al
jamesi getir 😻minho:
anne napcan JISUNGu
ekmek alirim da
jeongin niye almiyoanam:
sn sus konsma.
getir konuscaz cocukla 😻minho:
anne cocuk yogun
İletildi
ANNEEEEEEAnnem onunla ne yapacaktı bilmiyordum ama, daha az önce önlem almam gerektiğini kendime söylerken şimdi böyle tekrar yüz yüze gelmek -
Jisung'u aradım, o açana kadar beş saniye içerisinde; onun da beni temizlik diye tutturmasaydım buluşmak için çağıracağını hatırlattım kendime.
Ekranda gezinen gözlerim aramanın yanıtlandığını görünce direkt konuya girdim çünkü çok utanıyordum; kesin reddedecek, ne haddime sorduğumu soracak...
"Akşam annem yemeğe davet etti." deyiverdim bir çırpıda, kalbim kadar hızlı olan bir süratte.
"Hay hay efendim. Ne zaman alayım seni?"
"Ne - şey, şu an müsaitsen -"
"Tabii ki."
Görüşürüz faslından sonra aramayı kapattım. İçeri gidip soğuk olan havaya karşı yatağın üstündeki ceketimi aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
defol git - minsung
FanfictionC: "Seninle tanıştığım günün şafağında gün batımını izleseydim!" -♧ H: "Surprise, welcome to my party!" M: "Dayanabilirsen dayan Minho Cabbar..." -☆ M: Senin burada ne işin var? J: Ya içeri girmeme izin verirsin ya da bana 'defol git' diyebilirsin.