Son ses çalan alarmla birlikte hâlâ kapalı gözlerle komidindeki telefonu sessize aldım ve yavaş yavaş gözlerimi ovuşturarak doğruldum. Doğrulmamla kendimi tekrar yatağa bırakmam bir olmuştu ve bu da Han Jisung etkisiydi.
Ellerim dudaklarıma gittiğinde kısa bir süre öylece kaldı ama bunun biraz aptalca ve saçma olduğunu fark ederek zihnimdeki düşüncelere hayır anlamında kendi kendime başımı sağa sola salladım.
Lavaboya gidip ilk iş bolca soğuk suyla ayıldım ve oyalanmak için birkaç bakım ürünü kullandığımda kapıyı kapatıp mutfağa girdim.
Ne yazık ki buzdolabım fazlaca ihmal edilmişti; sebze ya da meyveye dair hiçbir şey bulunmazken, resmen bir gamer dolabı gibi abur cuburlarla doluydu.
Markete gitmeye karar verdiğim için tavşanlı pijamalarımdan kurtulup her ne kadar sonbaharda olsak da güneşin yeni çıkıp odama yayılmasıyla havanın idare edecek kadar sıcak olduğunu fark edip gri bir şort ve uzun bir t-shirt giydim.
Asansörde zemin katı tuşlayıp biraz telefonla uğraştıktan sonra kapalı alandan çıkmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım.
Büyük bir markete girip elime iki sepet aldığımda, dolap o kadar boştu ki bunun yeteceğine bile emin değildim, maaşımı yakınlarda çekmiş olmama minnet duydum.
Raflarda gezmem sonunda bitmişti ve şimdi ilgimi çeken birkaç şeye bakıyordum. Ambalajlar çok tatlı ve ilgi çekiciydi ama evde gereğinden fazla bulunan sağlıksız şeyler bu psikolojiyle, kendimi toparlama sürecindeki psikolojimle, birkaç ay yeterdi.
Oldukça ağır bir, aslında birkaç, poşet taşımadan sonra kapıyı nasıl açtığımı bile hatırlamadan eve girip her şeyi tezgaha bırakmam saniyeler sürmüştü.
Bunları yerleştirmek saatler sürecekti sanırım.
Şimdilik küçük bir kahvaltı için gerekli olan birkaç şeyi poşetten çıkarıp tabaklara koydum - o kadar uzun zamandır bunu yapmıyordum ki bir an yabancı gelmişti.
İzin günlerimden birinde evimle ilgilenmeye karar vermek çok vaktimi almamıştı.
İş için sadece bir saat vaktim kalmıştı, alarmı ne ara kurduğumu bile bilmiyordum ama dün geceden sonra uyanmanın zor olacağını düşünmüştüm, ben de biraz dinlenmeye karar verip salona geçtim.
Chan'den gelen mesaj düzinesiyle uygulamaya girdim.
chan:
minho
minho
minho
,inhu
MINHO
MINHQ
MINHI
MINHAIQOOminho:
NE LAN NEchan:
sana kari buldum
SAKAminho:
ne karisi lan gayiz bizchan:
ay dogru
ama ben kendime
birini bulmus olabilirim 👉🏻👈🏻minho:
kim o sanssizchan:
kim seungmin 😋minho:
NE
MARKANIN MODELI OLAN MIchan:
EVETEWWW2minho:
kanka
varligindan bile haberi yoktur...chan:
var agla ezik
CUNKU IKIMIZI CIFT YAPTIELAQQQQQminho:
nasil
lan sen babanin yaninda
dukkanda calismiyo musun aqchan:
gecmisteki oyunculuk kariyerim?????
sen daha emekliyodun bilmezsin tabii
abin stardi 🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
defol git - minsung
FanfictionC: "Seninle tanıştığım günün şafağında gün batımını izleseydim!" -♧ H: "Surprise, welcome to my party!" M: "Dayanabilirsen dayan Minho Cabbar..." -☆ M: Senin burada ne işin var? J: Ya içeri girmeme izin verirsin ya da bana 'defol git' diyebilirsin.