Sabah kahvaltı için Alex beni uyandırdığında yüzümü yıkayıp mutfaktaki bar sandalyelerinden birinde oturdum.
Maya etrafa gülücükler saçarak içeri girdi, "Günaydın babacım! Günaydın Lina abla!"
Alex gülüp Maya'ya döndüğünde "Günaydın küçük hanım."
Ben de ikisine gülümseyip "Günaydın güzelim"
Maya hızlıca Alex'in altındaki eşofmanı çekiştirdi.
"Baba! Baba!"
"Hm?"
"Havalar ısınınca söz denize gideceğiz demiştin, gidecek miyiz?"Deniz.
O an nefesimin kesildiğini hissettim ve anlık gelen dürtü ile elimi kalbimin üstüne koydum.
Kalbim sıkışıyordu.
Hızlıca nefes alıp vermeye başladığımda Alex bunu fark etmiş olacak ki beni sakinleştirmek ister gibi ellerini omuzlarıma koydu.
"Lina sakin ol. N'oluyor,İyi misin?"
"Ha? İyiyim, özür dilerim sadece aniden kötü hissettim."
Sanki her şeyi biliyormuş gibi o derin soruyu sordu
"Denizler ile alakalı kötü anıların mı var?"
Nereden biliyordu?
Gözlerim Maya'ya kaydı ve korkmuş gözüküyordu, aniden yüzüme okula giderken yaptığım gibi maskemi takarak gülümsedim.
"Çok iyiyim ben hadi kahvaltı yapalım yoksa bu prenses bizi yiyecek gibi" Maya gülmeye başladığında az önceki halinden kırıntı bile kalmamıştı.
"Evet sizi de yiyeceğim!"
Alex'de bize katılmaya karar verip " Eyvah beyaz atlı prens olarak bu güzel prensesi bu minik yamyamın elinden kurtarmalıyım."
Güzel prenses mi?
Düşüncelerimin içinde kaybolurken kapı çaldı.
Alex'in gözünü aniden tedirginlik bürüdü.
"Ben bakacağım siz durun burada."
Dediği gibi kapıyı açmaya gittiğinde stresten öleceğimi düşündüm."Kaldırın elleri polis!"
"Lan oğlum mal mısın sen ödümü kopardın!"
Az önce bağıran çocuğun sesini tekrar duyduğumda ne olduğunu hala anlayamamıştım.
"Bizim Büyük Ivanov korkar mıydı polislerden?"
Ne olduğunu daha iyi görmek için kapıdan kafamı çıkardığımda gördüğüm gece mavisi saçları olan o çocuk yerinden fırladı.
"Bismillah! O ney lan!"
Gözlerimi kırpıştırırken Alex ile göz göz'e geldik.
Alex bir eliyle mavi saçlı çocuğu işaret etti, "Ivan," ardından beni "Lina."
Adının Ivan olduğunu öğrendiğim çocuk Alex'e
göz kırptı. "Eve kız atıyorsun da haberimiz olmuyor nasıl kuzensin sen."
Hızlıca yanıt verdim. "Ne? Hayır, eve atılmadım ben." Çocuğun gözleri açıldı. "Ha kendin geldin yani? Buldun tabi taş gibi çocuğu."
Yüzümün alev aldığını hissettim,
"Ya Alex bir şey söyle kuzenine."Alex Rusça konuşmaya başladığında mavi saçlı çocuk şokla bana döndü, "Ben...
Gerçekten özür dilerim sandım ki..."
"Sorun değil."
"Ivan." Ve o sesi duydum.
Huzur verici.
"Efendim yavrum?"
"Ev lazım bize."
"Ah ulan yine mi?" Gözlerim ikisi arasında dolaşırken bir ses duyduğumda irkilerek çığlık attım.Ivan kahkaha atarken Alex kendini zor tutuyor gibi görünüyordu, Maya ile tam olarak onun boyunda bir köpek içeri girdiğinde gözlerim onlara döndü.
Maya dudağını büzerek konuştuğunda korkumun geçtiğini hissettim.
"Korkuttum mu? Özür dilerim."
Yanına gidecekken köpeği fark ederek duraksadım.
"Aniden duyunca korktum yani güzelim sorun değil."Alex aniden atladı "Sadece ses yüzünden korktuysan sevsene."
Ivan dudaklarını ısırarak bana döndü "Tuttumu koparır yalnız dikkat."
Ne?
"Ölmek istemiyorum!!"
Hayır!
Alex kahkaha atarken "Victor, gel oğlum."
Aniden kocaman köpek Alex'in kucağına atlayarak onu yalamaya başladı.
Telefonum çaldığında ekranda yine aynı ismi gördüm,
Her güzel anın içinde olmasa olmaz o kadın.
Alex kafasını bana çevirdi, "kim arıyor?"
Bu evde yalan söylemek yok.
"Yine dünkü kadın arıyor, açmayacağım."
"Aç."
"Alex gerek yok."
Alex köpeği bırakıp üzerime doğru yürüdüğünde tüylerimin havaya kalktığını hissettim.
Elini bana uzatarak avucunu açtı,"İyi, ver telefonu ben konuşacağım."
"Alex ne olsun istiyorsun?"
Ivan ne olduğunu anlamaz şekilde boş gözlerini bizde gezdiriyordu, "Seni rahatsız eden kişinin kim olduğunu merak ediyorum sadece."
Kaşlarımı çatarak gözlerinin tam içine baktım ve etraftaki herkesi görmezden geldim.
"Neden seni ilgilendiriyor bu?" Onun da gözleri gözlerimi bulduğunda konuşmaya başladı,
"Beni sen ilgilendiriyorsun Lina."
Nefesim kesilirken nerede olduğumuzu kimlerle olduğumuzu ve çalan telefonun farkına varıp yutkunarak olduğumuz odadan ayrılarak telefonu açtım.
Sesim farkında olmadan yüksek çıkmıştı, "Ya ne var ne!" küçükken olduğu gibi her duyduğumda tüylerimi diken diken eden o sesi duyduğumda derin bir nefes aldım. "Benimle böyle konuşmaman gerektiğini öğretmedim mi ben sana Lina?"Öğrettin.
Çok iyi öğrettin.Boğazımı temizleyerek konuyı değiştirdim. "Ne istiyorsun? Neden aradın?"
Kadın histerik bir şekilde güldüğünde yüzümü buruşturdum ve telefonun arkasından bile o topuklu seslerini duyabiliyordum.
"Ne istediğimi gayet iyi biliyorsun, ufak bir imza sadece." Sol elimdeki tırnakları avucuma geçirirken söyleyeceğim kelimeleri seçtim.
"Asla o imzayı atmayacağım Esra Hanım."
Ve telefon kapanır.
Arkamı döndüğümde onunla karşılaştım ne zaman dolduğunun farkında olmadığım gözlerimden onu görür görmez yaşlar akmaya başladı.
Hızlıca yanıma gelerek bileklerimden kavrayarak beni kendine çektiğinde kafam onun yumuşak göğüsü ile birleşti üzerindeki boğazlı siyah kazağını sertçe kavrayarak sıktım.
"Alex..."
"Hm?"
"Annemi özledim ben."
"Gidelim yanına sen ağlama yeter bana."
O kelimeleri sıralarken boğazımdan bir hıçkırık kaçtı ve kendimi tutamayarak yüzümü göğsüne yasladım, "bilmiyorum," hıçkırıklarım arasında konuşmaya çalışıyordum. "Mezarı nerede bilmiyorum."