14.

3 0 0
                                    

Küçük kızın karşısında durmuş saçını okşuyordu kızıl saçlı bir kadın;
"Küçücük kıza bunları yapmaya nasıl cüret edebilmişler" demişti.
Küçük sarışın ağlayarak o'nun ismini sayıklıyordu, "Alek gelsin.."

Plan basitti, yem olacaktım.

Aniden gözlerim ürkekçe duvarın arkasında duran o sarışın çelimsiz küçük kıza takıldı, istemsizce bir adım attım; olduğum yerde durmam gerekiyordu ama değil mi?
"Götürün kızı!" Kaba sesi duymamla kızın elindeki oyuncağın düşmesi bir oldu, "görüşmeyeli uzun zaman oldu ha Lena..." öksürdü iğrenç görünümlü yaşlı adam, Lena dedi bana.

Adımları gittikçe bana yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Saçlarımı okşadı adam; "ah güzel yumuşacık saçlarını özlemişim" tanrım! Bu iğrenç adam da kimdi?
Lütfen, lütfen bitiyorsa bitsin.
"Sen hatırlamazsın tabi ama ben sana çok iyi hatırlatırım ufaklık," adamlardan birine işaret yaptığında aralarından en uzun olanı elinde ufak bir ayıcıkla geldi.
Yaşlı adam pişkin pişkin gülerken ayıcığı gözüme sokmak istermişcesine havaya kaldırdı.

"Hayır!" Küçük kız koca adamın kucağından kaçmaya çalışıyordu. "Şşşh! Sessiz ol, daha fazla yakarım canını." Aniden koca adam kızın elindeki oyuncağı yere fırlatmıştı, o oyuncak Alex'ten hediyeydi oysa; aylarca harçlığını biriktirip almıştı.
"Oyuncağımı geri ver!" Sarışın hıçkırıkları arasında konuşmakta zorlanıyordu.
Koca adam kızın yanağına sertçe vurdu,"Sus demedim mi sana!" Koca adam çatık kaşlarıyla kızın üstündeki pembe ama kirli kazağı çıkarttı, kız Rusya soğuğunda oldukça üşüyordu.

-
"Hayır, hayır hayır hayır!" Yaşlı adam gülerken öksürmeye başladı, öksürüğü bittiğinde; "seni tekrar göreceğimi duyunca heyecanlandım," iğrenç pislik çocukluğumu mahvedenlerden sadece biriydi.
Ellerim deli gibi titriyor, Alex nerde? Korkuyorum.
"Ve şu an tekrar birlikteyiz ufaklık." Yaşlı herif bana gittikçe yaklaşıyor, tanrım nolur!

Aniden üzerimde bir ağırlık hissettim, yaşlı adam üzerime yığıldığı gibi yere düştüm; yere düşüşüm ile inlerken başımı kaldırdığımda onları gördüm.
Abim,en yakın arkadaşım ve onu.
Alex'i.

Ne zamandır ağlıyorum bilmiyorum ama hıçkırmaktan nefes bile alamadım, Alex'in yüzünü gördüğümde her şey karardı.

"Sana söyledim amına koyayım! Yapmayalım dedim!" dedi uzaktan bir ses, "Emirhan sakin ol, o da farkında yaptığı hatanın görmüyor musun çocuğun halini." konuşan kimdi? "Kız ölümden dönmüş lan, son haftalarda yaşadıkları yetmiyordu dimi!" Emirhan neye bu kadar sinirlenmişti? "Abisi olduğun yeni mi aklına geldi? Kızı gördüğün an bile söyleyemedin kıza ben senin abinim diye şimdi nasıl ahkam kesebiliyorsun!" Sesler çok boğuk.
Hava ne zaman bu kadar soğudu? Aniden sessizlik çöktü.
"Emirhan ben öyle demek istemedim!" Sert bir kapı kapanma sesi duydum, uyanmak istiyorum! Gözlerimi açmak istiyorum ama beceremiyorum...
Saçlarımda sıcacık eller hissettim, üşümem geçti aniden.
"Özür dilerim miniğim, benim yüzümden oldu sikeyim aklımı!" Gözlerimi açmak; "sorun değil" demek istiyorum, "abimi çağırın" demek istiyorum.

Ufak bir inilti çıktı ağzımdan, gözlerimi araladığımda başımda gördüğüm Alex'ti; gözleri yaşlı ve kızarmış.
"Lina?" Kendimi tutamayıp ağladım, güçsüzdüm biliyorum ama elimden başka bir şey gelmiyor.
"Emirhan,"
"Emirhan nerde?"
Sesim hem ağlamaklı hem kısık çıktı ben bile zorlandım kendimi duymakta.
"Çağırayım mı? Çağırırsam hemen gelir."
Sadece kafamı onaylarcasına sallamak ile yetindim.

Yarım saatin ardından Emirhan elinde bir sürü poşetle içeri girdi; gözlerim bir onda bir de poşetlerde gezindi.
"Minik sarışın ne yer bilemedim." Yüzünde mahçup bir gülümseme vardı, gülümsemesine karşılık verip gülümsedim ve yanıma gelmesini işaret ettim.
Yanıma gelir gelmez sıkıca sarıldım.
"İstersem adım,yaşım,yaşadığım yer değişsin, sen her zaman benim abim olarak kalacaksın."

Ivan kapıyı tıklatıp içeri girmek için izin istedi, "gel." Yüzünde garip bir gülümseme vardı.
"Nasılmış bizim sarışın?" Onu duyduklarım için suçlayamazdım, benim için endişelenmiş bu yüzden saldırganlaşmıştı.
"Senin gülücüklerin olunca daha bi' iyi oldum gibi" Alex gelen telefon ile odadan çıktığımda bakışlarım gidişini izledi.

Saat gece üç.
Alex ile tanıştığımdan beri aklımda bir soru vardı,
Esra benim üvey annemken Ivan ve Alex'in neyiydi?
Alex olduğu yerde kıvranıyordu kabus görüyormuşcasına. Yanına gidip elimi saçlarında gezdirdim bir yanımda serum vardı. Alex'in çıkardığı sesler kesilince gözleri aralandı; "Lina?" Gülümsedim. "Kabus mu görüyordun?" Alex kendine gelmek için yüzünü ovuşturdu "geçti gitti önemsiz bir şeydi"  yanağını okşadım "gel yanıma yat burada iki büklüm olmaz." Yanağındaki elimi öptü.
"Sen yat düşünme beni sabah çıkarız zaten."
Aniden bacağının üstüne oturup başımı omzuna koydum bir kolum hala dışarı dönüktü serumdan dolayı.
"Ben de seninle uyurum o zaman." İstemsizce sesim fazla yüksek çıktığında uykulu bir ses ile irkildim. "Başka yerde sevişin uyumaya çalışıyoruz!" Bunu söyleyen Ivan'dı, ona güldükten sonra kafamı geri Alex'e çevirdim.

Hafif çıkmış sakalları, boynundaki ben'i, ay ışığı ile aydınlanan mavi gözleri...
Onu böyle görmek dilimin tutulmasına sebep oldu, kim ne derse desin duymazdım.
Aşık oldum ve bu oldukça zehirli bir hastalık.
Aniden havalandığımda bir elinde serum aynı zamanda kucağına ben olan Alex ile göz göze geldim.
Önce beni yatağa yatırıp serumu yerleştirdi daha sonra yanıma yatıp sıkıca sarıldı, sarılır sarılmaz uyuya kaldığını fark ettim.

PlütonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin