Ateş önümde yükselmeye başladı. Bir anlığına " sonum da hayatım gibi yangınlar içinde mi olacak?" Diye düşündüm. Her yer duman içindeydi ve biz ne yapacağımızı bilmiyorduk. Etrafımızı çevreleyen ateşe baktığımda kendimi görüyordum sanki. Gülizar göz gezdiriyordu alevlerin içine umutsuzca ,Mehmet alevleri izliyordu korkuyla, Yusuf'un her zamanki ciddiyetsiz ifadesinin yerini korku almıştı. Neva ise sanki buradan yok olmak istermiş gibi gözlerini yummuştu. Onları izlerken sol gözümden bir damla yaş düştü yere. Alevlerden korunmaya çalışıyorlardı. Oysa ben alevlerle yüzleşmeye çalışıyordum.
Ve o an beklenmeyen bir olay oldu. Bir pencerenin çarpma sesi eşliğindeiçinde bir rüzgar esti. O koskoca alevlerin hepsi yok olmuştu. İşte, bütün yangınlar söner zamanı gelince, fakat bu yangın masum bir kalbin yangını ise, o alevi söndürmek için sadece o kalbi bir buz kütlesine çevirmen gerekir.
O rüzgarla birlikte önümüze bir not düştü. Okumak için yere eğildim. Ve etrafa tamamen odaklandığımda hiçbir yerde yanık izi olmadığını gördüm. Çok şükür kağıtları yakmamışlardı.
Notu elime aldığımda çok güzel bir el yazısı gördüm. Not kağıdını okumaya başladım.
" Sizin böyle ölmenizi istemedim. Bu çok sıkıcı bir ölüm olurdu. Birbirinizi öldürmeniz benim daha çok hoşuma gider :)"
"Yeter artık, dayanamıyorum buna! Biz sadece tatil yapıp eğlenmek isteyen gençleriz! Ne istiyorsunuz bizden? Bizi öldürdüğünüzde elinize ne geçecek?" dedi Neva bağırarak. Artık aramızdaki psikolojisi sağlam olanlar bile etkileniyordu. Aramızdan çoğu kişinin artık psikolojisi yerindeydi. Mesela Gülizar genelde çok gülümserdi ve en az Yusuf kadar umursamazdı. Ama buraya geldiğimizden beri neredeyse hiç gülümsemedi.
Bir de bunu kafaya takalım, hah...
Bende psikolojik açıdan çok da normal birisi değilim. Ama burası beni daha da yıpratmıştı. Ve burada ne kadar kalacağımız belli bile değil. Beni en çok sinirlendiren şey de bu. Buraya 13 Ocak günü gelmiştik. Ve buraya geleli daha 2-3 gün olmuştu. Ama daha yeni gelmemize rağmen epey değişmişti çoğu şey.
"Hadi gidelim ve Kerem ile Berre'ye bakalım. Olur mu?" diye ortaya bir soru attı Gülizar.
"Olur, gidelim." diye mırıldandı Neva.
ACABA NE ZAMAN BENİM FİKRİM SORULACAK, HAMSİ BEYİNLİ AHBABLARIM BENİM?
Yavaşça yürümeye başladık. Dumanları solduğum için başım dönüyordu. Bu normal bir şeydi ama yine de rahatsız ediciydi. Merdivenlerden inmeye devam ettik.
"Lan bu merdivenler dönüyor! Birisi galiba bütçeyi arttırıp yürüyen merdiven yaptı!" dedi Yusuf.
"Geri zekâlı arkadaşım, insan gibi yürüsene! Düşersen eğer seni toprağa vereceğiz gibi görünüyor." dedi Neva.
Ve ikinci kat, yani odalarımızın olduğu kata geldik. Birinci kattan yakılmış ceset kokuları yükseliyordu. Bu kokuyu buraya gelirken ölülerin küllerinin döküldüğü yere gittiğimiz için biliyordum. Bu koku istemsizce hoşuma gidiyordu, kendime engel olamıyordum.
Kerem ve Berre'nin nerede olduğuna bakmaya gittik. Hepimiz kendi odalarımızı kontrol edecektik.
Ne olur kül olmuş olsunlar! Sonra küllerini bir hamur yapıp ekmek yaparak bol bol protein içerikli ve kanser olma garantili bir ekmek yapabiliriz!
Şeytan bu sözlerimi duysa namaza başlar galiba...
Ben hızla kendi odama girdim. Ve yerde benim topladığım silahların karıştırıldığını gördüm. Bütün silahlarım yerdeydi. Yanında da bir not kağıdı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Çıkış Yok
Mystery / ThrillerYedi yakın arkadaş, Almanya'da kış tatili için ıssız bir orman oteline giderler. Uçak masraflarını minimize etmek için bu seçimi yaparlar, ancak bilmedikleri şey, otelin derinliklerinde gizlenen sırların ve tehlikelerin olduğudur. Otel, dışarıdan b...