Bölüm 29: Fırtına

161 27 454
                                    

(KEREM'İN ANLATIMIYLA)

Bölüm şarkısı;

Washing machine heart-Mitski

(Öğlen, saat 16:35)

Anıları unutulmaz kılan neydi?

Ya seni çok mutlu eden bir şeyi unutamazdın, ya da o anıyı unutmak için kendi benliğini bile unutmayı göze aldığın anıyı unutamazdın.

Ben ikinci durumu yaşıyordum işte. O görüntüleri unutmak için kendimi farklı biri gibi hissetmeye bile çalışıyordum. Hem geçmişi, hem de kendimi unutmayı istiyordum. Belki kim olduğumu unutmam yaşananları unutmama da yardımcı olurdu.

Ama maalesef ismini de değiştirsen, kendini de değiştirsen geçmiş kendini değiştirmiyordu.

Ormanın derinlikleri, upuzun ağaçlar, ve onların üzerini bir örtü misali örten kar taneleri...

Aynı zamanda benim gözyaşlarımı benimseyen kar taneleri...

Çok huzurlu bir ortamda, bir o kadar gaddar insanlar, ve hayatta kalmaya çalışan gençler.

Sadece tek bir cümle özetliyordu yaşadıklarmızı. Ne kadar da garip bir durum değil mi? O kadar şey yaşıyorsun, tek bir cümle o olayı özetliyor.

O kadar üzülüyorsun, tek bir gözyaşı olayı özetliyor.

Canın acıyor, tek bir yüz ifaden olayı anlatıyor.

Aşık oluyorsun...

İşte bu sefer hiçbir kelime, hiçbir yüz ifadesi olayı anlatamıyor.

İşte bunun kadar saçmaydı yaşadığımız hayat.

Tuttuğum çakı gerçekten de keskin görünüyordu. Yani, en azından tenimi kesebilecek kadar.

Telefonuma bildirimler yağdığını tahmin edebiliyordum. Hem bizimkilerden, hem de "Bilinmeyen Numara" dan.

Çakıyı daha sıkı tuttuğumda onu daha dikkatli inceledim. Çakının keskin kısmında siyah bir kar tanesi vardı. Zemheri...

Aslında dikkat edince farkediyordum bunları. Genelde her silahın yanında küçük bir iz, bir kar tanesi, ya da bir şimşek figürü oluyordu.

Adel'in silahlarına da baktığımda onunkilerde de olduğunu görmüştüm. O gün o silahların üzerindeki figürlerinizi hepsini çıkarmıştım. Tabii, şu not bıraktığım gün...

Çakı ellerimin arasında duruyordu ve ağacın gölgesi üzerime düşüyordu. Karanlık ve kasvetliydi.

Çakıyı sağ elime aldım ve dik bir şekilde tuttum.

Bir el bileğimi tuttuğu sırada bir ses daha ona eşlik etti.

"Yapma!"

Ses soğuk ve asla bir samimiyet belirtisi göstermiyordu. Bir ricadan çok emir verir gibiydi ses. Şaşkınlıkla sağ tarafıma baktığımda o tanıdık gözlerle karşılaştım.

Şaşkınlıkla çakıyı elimden düşürdüğümde kar tanelerinden hışırtı sesleri geldi.

"Neden buradasın? Senin orada olman gerekmez miydi?"

"Ölmene izin vereceğimi falan mı sanıyorsun? Sen bize lazımsın..."

Sertçe kolumu kendime doğru çektim. Ayaklanıp o soğuk, buz gibi gözlere baktım.

"Sizin tarafınızda olmaktansa ölmeyi tercih ederim, Zemheri!"

"Gerçekten bu kadar aptal olacağını düşünmemiştim, Fırtına! O aptalların sana ne yararı dokunuyor? Bir de şu kızın... Neydi ismi? Adel miydi?"

Artık Çıkış Yok Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin