(ADEL'İN ANLATIMIYLA)Gözlerimi rahatsız edici bir ışık yüzünden araladım. İlk başta etraf bulanık görünüyordu. Fakat gözlerimi kırpıştırınca görüşüm netleşti ve onları gördüm.
Şevval, Neva ve Gülizar. Neva elindeki fotoğraf makinesi ile sırıtıyordu. Diğer elinde de bir fotoğraf vardı. Şevval ise sinirle bana bakıyordu. Gülizar da Neva'nın elindeki fotoğrafı görmeye çalışıyordu.
En son yan tarafıma baktım. Kerem gözlerini açmıştı ve etrafa şaşkınlıkla bakıyordu.
"Neredeydin sen?" Dedi Şevval merakla.
Ayağa kalktım ve üstümü silkeledim."Bana hesap mı soruyorsun?"
"Evet, sana hesap soruyorum. Her sabah bunu yaşamak zorunda mıyım? Neden burada olduğunu bana açıklamak zorundasın." Dedi sinirle. Onun bu halini görünce kahkaha atma ihtiyacı duyduğumu hissettim. Sinirli görünmeye çalışıyordu fakat bu hâli bana komik geliyordu.
"Her zaman olduğu gibi yürüyüşe çıkmıştım. Havanın açık olduğunu farkedince biraz gökyüzünü izlemeye karar verdim. Sonra da onunla karşılaştım," dedim ve Kerem'i işaret ettim. O da hızla ayağa kalktı. "Burada uyuyakalmışım."
Bu sırada Mehmet, Çınar ve Yusuf da buraya doğru yaklaşıyordu.
"Yine ne oldu?" Dedi Çınar uykulu bir ses tonuyla. Gülizar da hızla onlara doğru ilerleyip olanları anlatmaya koyuldu. Olanları dinledikçe üçünün de yüzünde bir sırıtış belirdi. Gülizar anlatmayı bitirince hızla buraya geldiler.
Mehmet sinsice sırıttı."Hadi yiyin birbirinizi. Yusuf çekirdek var mı?"
"Çekirdek yok ama güzel kavga var."
"Kavga falan yok arkadaşlar. Ben her şeyi açıkladım." Dedim hızla.
"Doğru söylüyor. Kavga falan yok." Dedi Şevval.
"Tüh ya, ne güzel kavga izleyecektik." Diye hayıflandı Çınar.
"Kavgayı falan boş verin, aç mısınız?" Dedim sessizce. Çünkü bulduğum yer altı sığınaklarında biraz yemek olduğunu biliyordum.
Gülizar şaşkınlıkla bana baktı. "Ne alaka?"
Hızla ceketimin iç cebindeki anahtarlığı çıkardım. Bu anahtarların ne işe yaradığını sanırım bir tek Kerem ve Şevval biliyordu. Ama onların da bilmedikleri vardı.
Gülizar merakla sordu."Onlar da ne?"
Çınar ise muzip bir cevap verdi. "Anahtar."
"Sen sus lan çam ağacı! Ben Adel'e soruyorum." Dedi Gülizar.
Çınar yapay bir sinirle Gülizar'a baktı "Daha yaratıcı bir lakap bulamadın mı? Bu nasıl lakap?"
"Ya bir sussanıza!" Dedi Şevval ve etraf sessizliğe gömüldü.
"Küçük tatlı koala dehşet saçıyor." Dedi Çınar sırıtarak. Senin ağzını yüzünü dağıtırsam görürsün o tatlı koalayı.
Derin bir nefes aldım "Ben o gün maskelilerle dövüşürken sonra kadın olanın cebinde bir anahtarlık olduğunu farkettim. Sonra o anahtarı el çabukluğuyla aldım. Adamın cebinde de bir kağıt farkettim. O kâğıtta da tüm yer altı sığınaklarının krokisi vardı. Çadırlara geldiğimde o kağıdı inceledim ve yarım saat sonra sığınaklarını gezmeye çıktım. Orada bir yer altı hastanesi, ceset odası, sığınak, sorgu odası, kamera odası ve buna benzer birkaç yer daha buldum. Orada yemek de var, su da. Tabii ben size bahsetmeden yemek ya da su almak istemedim. İsterseniz sizi oraya götürebilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Çıkış Yok
Mystery / ThrillerYedi yakın arkadaş, Almanya'da kış tatili için ıssız bir orman oteline giderler. Uçak masraflarını minimize etmek için bu seçimi yaparlar, ancak bilmedikleri şey, otelin derinliklerinde gizlenen sırların ve tehlikelerin olduğudur. Otel, dışarıdan b...