(KEREM'İN ANLATIMIYLA)İçimden ölmek için yalvarıyordum. Canım gerçekten çok acıyordu. Sanki birisi gözlerime asit döküyor gibi hissediyordum, fakat etrafı hâlâ görebiliyordum. Bir yandan da kontrolümü kaybetmemeye çalışıyordum. Onlara zarar vermek istemiyordum. Başım dönüyordu ve yavaşça hissizleşmeye başlıyordum.
"Kerem kendine gel! Sakın kendini kaybetme!" Dedi önümde duran Çınar. Beni iki kolumdan da tuttu ve gözlerimin içine baktı. Sesi çok boğuk geliyordu. Kafamın içindeki sesler Adel'e zarar vermemi istiyordu. Fakat ben bunu yapamazdım.
"Yapamam! Uzaklaşın buradan!" Dedim acıyla. Sanki bir güç beni onlara zarar vermeye itiyordu. Sonra hepsi buradan uzaklaşmaya başladı. Acıyla gülümsedim ve teslim oldum.
"Tamam, siz kazandınız. Şimdi öldürün beni ve kurtulayım bu işkenceden." Dedim acıyla. Kafamdaki sesler daha da konuşuyordu ve acısı dayanılmaz hâle geliyordu.
Birkaç saniye sonra arkamdan adım sesleri gelmeye başladı. Sanırım artık veda vakti gelmişti. Sesler daha da yakından geliyordu artık. Ve tenimde bir nefes hissettim.
"Karanlıkların mekanına hoş geldin!"
Sonra omzuma bir iğnenin girdiğini hissettim. Bir anda gözlerim kararmaya başladı. Sonra tüm bedenim uyuştu. Sanırım bayıldım.
-
Gözlerimi araladığımda yaşanan hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Etraf neredeyse zifiri karanlıktı. Ve kollarım bir sandalyeye bağlanmıştı. Tavandaki sallanan zayıf ışık etrafımı biraz görmemi sağlıyordu. Önümde ise o iki maskeli vardı. İlk başta bağırıp çağırmayı ve sesimi duyurmayı düşündüm, fakat tam bunu yapmak üzereyken ağzımın üzerinin bantla kapatıldığını farkettim. İçimden onlara sövüyordum ve delirmiş gibi çırpınıyordum.
"Sana tek bir soru soracağım. İçlerinden birini zayıf noktası ne?" Dedi bana doğru yaklaşan kadın. Yanıma geldi ve ağzımdaki bandı sertçe söktü.
"Bilmiyorum. Onların zayıf noktası yok." Diye yalan söyledim. Fakat hepsinin zayıf noktaları vardı.
Kadın suratıma bir yumruk geçirdi. Ben ise sinir bozucu bir şekilde gülümsedim. Verdiğim tepkileri kontrol edemiyordum.
"Sana onların zayıf noktası ne dedim!" Diye bağırdı o kadın. Sesi kulaklarımda yankılanıyordu.
"Ben de sana onların zayıf noktası yok dedim! Onlar sandığından daha güçlü!" Dedim sinirle. O ise suratıma öncekinden çok daha sert bir yumruk geçirdi.
"Sorgu odasına götürün şunu!" Dedi kadın ve arkamdaki iki kişi ellerimi çözmeye başladı. Olabileceklere hazır olmam gerekiyordu.
O iki kişiyi biraz da olsa görebiliyordum. Birinin elinde tüfek vardı. Benim de bir planım vardı.
Ellerim çözüldüğünde ayağa kalktım ve teslim olur gibi ellerimi onlara uzattım. Biri tam ellerimi bağlayacakken geri çekildim ve elinde tüfek olanın karnına bir yumruk attım. O adam acıyla tüfeği elinden bıraktı. Ben de anlık bir refleksle yere düşmek üzere olan tüfeği havada yakaladım ve tüfeği diğer adamın suratına vurdum. İkisi de yere yığılırken ben ise sırıtarak onlara bakıyordum. Bu sırada biri beni tuttu ve geri çevirdi. Bu Maskeli adamdı.
"Delirdin mi sen! Sen ne cüretle adamlarımıza zarar verirsin!" Dedi adam ve iki kolumu da tuttu. Sonra da bileklerime bir kelepçe geçirdi. Ben ise hâlâ sırıtıyordum. Evet, ben duygularımı kontrol edemiyordum. Ve bu benim hoşuma gidiyordu. Bazen ben bile kendimden beklemediğim tepkiler veriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Çıkış Yok
Mystery / ThrillerYedi yakın arkadaş, Almanya'da kış tatili için ıssız bir orman oteline giderler. Uçak masraflarını minimize etmek için bu seçimi yaparlar, ancak bilmedikleri şey, otelin derinliklerinde gizlenen sırların ve tehlikelerin olduğudur. Otel, dışarıdan b...