(Gece, Saat 2:56)
Birkaç saat geçmişti yaşananların üzerinden. Ve Şevval'in bir cesedin üzerine yaktığı ateşin etrafındaki ağaç kütüklerine oturmuş, kaçış planları yapıyorduk. Şevval diğer cesetleri de yakmıştı. Bu yüzden oturduğumuz yeri yanmış ceset kokusu sarmıştı.
"Neva bu telleri telekinezi gücüyle kaldıramaz mı yani?" Dedi Yusuf.
"Ama sadece on kilo kaldırabiliyor. Bırak telleri kaldırmayı, daha şu ağaç kütüğünü kaldıramaz. Bu plan olmaz. " Dedi Gülizar. Ateşin etrafında olmamıza rağmen fazlasıyla üşüyorduk.
"Mehmet telleri pençeleriyle parçalasa?" Dedi Neva.
"Beni elektrik çarpmasını ve ölmemi istiyorsunuz herhalde." Dedi Mehmet bıkkın bir sesle.
"Doğru söylüyorsun. Peki şimdi ne yapacağız?" Dedi Yusuf ellerini çenesine koyarak. Sonra ben ateşleri izlemeye başladım. Ve aklıma bir fikir geldi.
"Peki Şevval telleri yakarsa?" Dedim heyecanla.
"Olur aslında. Oraya gidelim ve şansımızı deneyelim." Dedi Şevval. Uykulu olduğu sesinden belli oluyordu.
"Bu saatte mi?" Dedi Gülizar esneyerek.
"Arkadaşlar belki de çıkış yolumuzu bulduk ama siz uykunuzu düşünüyorsunuz." Dedi Mehmet ayağa kalkarak.
"Tamam o zaman. Hadi gidelim." Dedi Neva. Ve hepimiz hızla ayaklandık. Sonrasında hızlı adımlarla ormanın sonuna yürümeye başladık. Bizden uzakta oturan Berre ve Kerem de bizim yanımıza doğru yürümeye başladı.
"Nereye gidiyorsunuz?" Diye seslendi Berre.
"Size ihtiyacımızın olmadığı bir yere." Dedim ve onları arkamda bırakarak yürümeye devam ettik. Ormanın derinliklerine indikçe etraf daha da kararıyordu. Ve Şevval yerden aldığı çubuğu yaktı. Bu sayede önümüzü daha kolay görmeye başlamıştık. Her attığımız adımda küçük sesler çıkıyordu. Ve yürürken düşüncelerimin içine daldım.Biz sadece yirmi yaşlarında gençlerdik. Neden bizim gibi normal insanları buraya hapsetmişlerdi? Ve üstelik ailelerimizin de bir düşmanı yoktu. Yani bildiğim kadarıyla...
Birkaç dakika yürüdükten sonra elektrikli tellerin yanına gelmiştik. Teller uzun bir duvarın üzerinde kurulmuştu. Hepimizin boyunu toplasak bile bu telleri geçemezdi. Kafamı kaldırıp yukarıya baktığımda üzerinde jiletler de olduğunu gördüm. Yani buradan kaçmamamız için tüm önlemleri almışlardı.
"Burayı yakmamız oldukça zor olacak." Dedi Şevval fısıldayarak. Hepimizin yüzünde büyük bir korku ifadesi vardı. Belkide artık çıkış yoktu bu binadan.
Belki de tek çıkış yolumuz ateşti bizim. İlk başta ateşi seçmeye ve sevmeye mecbur kaldık. Ama sonrasında biz olduk ateşin ta kendisi...
"Yakacak mıyız gerçekten bu telleri?" Dedi Gülizar yutkunmaya çalışarak.
"Evet, yakacağız burayı. Tek çıkış yolumuz ateş artık bizim." Dedi Şevval keskin bir nefes vererek. Ardından hızlıca yere çöktü. Sonrasında elini yere koydu. Elini koyduğu yerlerden alevler yükselmeye başladı. Şevval ateşleri gördükten sonra ayağa kalktı ve ellerini silkeledi. Birkaç dakika öylece durduk. Ama bir sıkıntı vardı. Ateş demirlere hiçbir şekilde zarar veremiyordu.
"Ama bu demirler erime belirtisi bile göstermiyor!" Dedi Neva telaşla. Sonra arkamızdan hışırtı sesleri gelmeye başladı. Hepimiz yavaşça arkamıza döndük. Karanlık ormanın içerisine dikkatlice bakınca siyah giyinimli ve korkunç bir maske takan birisini gördük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Çıkış Yok
Mystery / ThrillerYedi yakın arkadaş, Almanya'da kış tatili için ıssız bir orman oteline giderler. Uçak masraflarını minimize etmek için bu seçimi yaparlar, ancak bilmedikleri şey, otelin derinliklerinde gizlenen sırların ve tehlikelerin olduğudur. Otel, dışarıdan b...