@sysisi
30.11.2019Üzerimde Mark'ın sarı hoodiesi, altımda spor tayt, siyah bir Converse ve ıslak saçlar...
"Çıkıyoruz artık Mark!"
Kulaklıklarımı, omzumdan geçirdiğim bel çantamın içine sıkıştırırken bağırdığımda Mark pat küt sesler çıkararak aşağı inmişti. Üzerinde siyah düz bir tişört ve az önce unuttuğu için yukarı çıkıp aldığı buz mavisi kot ceketi vardı. Altında paçaları dar siyah bir eşofman varken benimkiyle aynı olan Converse'leri ayağındaydı. Laptop, tablet, şarj aletleri gibi şeyleri taşıdığı sırt çantasını sağ omzuna attıktan sonra ikimizin ortak kullanacağı bavulu da alarak dışarı çıkmıştı. Ardından ben de çıktım ve kapıyı kilitledikten sonra Mark'ın bebeği külüstür pikaba doğru ilerledim.
Saat henüz sabahın yedisiydi ve yollar boş sayılırdı. Hava soğuk olduğu için camları açmamıştık çünkü ikimiz de çıkmadan önce kısa birer duşa girmiştik.
"Kahve alıyım mı?"
Mark bana kısa bir bakış atarak sorduğunda kafamı telefonumdan kaldırmadan sallayarak onu onayladım. Elimdeki telefonun siyah kabı ile oynuyorken Pinterest'de geziniyordum.
Mark külüstür pikabının bariz bir şekilde sallanarak durmasını umursamadan Stop ettirmiş ve dışarı inmişti. O karşımızdaki Starbucks'a girerek tamamen kaybolurken ben kısaca boş olan etrafa göz attıktan sonra tekrardan telefonuma döndüm. Sabah çıkmadan lip balm sürmeyi unuttuğum için sürekli dudaklarımı yalıyordum ve şimdiden kıpkırmızı olduklarına emindim.
Seri bir şekilde güzel bulduğum tüm fotoğrafları pin hesabıma yüklediğim sırada Mark elinde iki kahve ile içeriye girdiğinde sağındakini bana uzattıktan sonra kapıyı kapattı.
Elimdeki sıcacık, ekstra dört shot attırdığım kahvemden bir yudum aldıktan sonra bacaklarımın arasına sıkıştırmış ve tekrardan telefonuma dönmüştüm. Mark'ın elinde ise sade bir kahve vardı.Kahvelerimizi yudumlayarak vardığımız havaalanında ilk önce arka kısımdaki ücretli park kiralamaya beş günlüğüne arabamızı bırakmak için ilerlemiştik. Arabayı bıraktıktan sonra da arka kapıdan uçağımıza bineceğimiz kapıya doğru ilerlemiştik. Mark ağır olan bavulu taşıdığı için sırtındaki çantayı ben yüklenmiştim.
Kısa sürede işlemler yapılmış, kapıdan geçilerek uçağa binilmişti. Koltuklarımız sağ taraftaki cam kenarına bakıyordu ve ben cam tarafını Mark'a vermiştim. Kendim orta tarafta oturacaktım. Koridor tarafına bakan koltuk boştu o yüzden oraya çantalarımızı koymuştum.
Yolculuk başladığında Kulaklıklarım kulağımdaydı çalma listemdeki herhangi bir şarkıya tıklarken sağ kulağımdaki kulaklık çıkarılmıştı. Mark tekini kendi kılağına taktıktan sonra gözlerini yumarak sağ koluma sarılmış ve kafasını omzuma yaslamıştı. Bıkkınlıkla nefes aldım. Beş saatlik yolculuğumu kolumdaki bu sülükle geçireceğime inanamıyordum.
"Tanrım, lütfen çabucak bitsin bu işkence."
-
Öğlene doğru saat bir buçuk suları uçaktan inilmiş, Vancouver havaalanından uzaklaşılarak bir taksiye binilmişti. Aslında bizi Mark'ın abisi Minhyung alacaktı ama anlık işi çıktığı için bize sayısız özürlerini göndererek gelemeyeceğini söylemişti. Böylece bir yarım saatimizi de taksi yolculuğuna adayarak saat tam iki gibi Lee ailesinin malikanesine varmıştık.
Uçak yolculuklarını sevmiyordum. Hele ki yolculuk boyunca kolunuza sülük gibi yapışarak uyuyan biri varsa hiç çekilmiyordu, bu yüzden yorgundum. Ve bütün yorgunluğumla eve giriş yaptığımda karşılaştığımız şey koca bir sessizlikti. Mark'ın annesi odasında olmalıydı bu yüzden çantalarımızı ve bavullarımızı bir kenara bırakıp yukarı kata, Bayan Lee'nin odasına çıkmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Hikayeler : Mark Lee
Romance[MARK LEE] ❅ ❅ ❅ [SHORT STORIES] ⓢⓨⓢⓘⓢⓘツ 開始日 | 16.08.2023