🌱

76 7 0
                                    

@SySisi
29.09.2023

Sırtımda dopdolu bir sırt çantası ve elimde yine dolu olan bez çantamla koşar adım ilerliyordum kalabalık caddede. Mark beni bir kafede bekliyordu ve ben beş dakika daha geç kalırsam yüksek ihtimalle gün boyunca çenesinden kurtulamayacaktım.

Sonunda yerini bulduğum ve hızla giriş yaptığım kafe ufak bir çan sesiyle aralandığında etrafa bakıyordum. Uzağı göremiyordum, gözlüğüm de yoktu ve üstüne üstlük kafenin içi fazla aydınlıktı. Etrafa baksam bile Mark'ı asla bulamayacaktım.

"Neredesin geldim ben." Alo bile demesine izin vermeden konuştuğumda telefonun karşısından derin nefes verişini duydum. Bana beklememi söyleyerek kapının olduğu yere doğru yürümeye başladı. Onu gördüğümde derin bir nefes alarak sırtımdaki çantayı çıkardım.

"Ne koydun yine bu çantaya."

Yanıma gelir gelmez çantayı eline alırken homurdanmaya başladı. Oturduğu masaya ilerlerken hemen arkasından adımlıyordum.

"Sende kalacağım bugün."

Hiç şaşırmışa benzemiyordu. Çünkü neredeyse haftanın beş günü onda kalıyordum. Kafasını sallayarak sandalyesinin yanındaki boş sandalyeye çantayı bıraktı ve yanıma gelip beni öptü.

"Yine kavga mı ettiniz?"

Babamdan bahsediyordu. Annem gittiğinden beri bir garip davranan babam son zamanlarda katlanılamaz olduğu için ve ben de onu kırmak istemediğim için Mark'ın yanına geliyordum. Hafta sonları genelde evde oluyordum çünkü babamı yine de yalnız bırakamazdım. Neyse ki Mark'ta kalmama bir şey demiyordu.

"Kavga etmedik de, biliyorsun işte her zamanki halimiz. Biraz tartıştık."

Mark benim için bir şeyler söylerken dağılan saçlarımı elimle taramaya çalışıyordum. "Yine uyanır uyanmaz gelmişsin," dediğinde ona ters bir bakış attım.

"Hayır hiç uyumayarak geldim. O yüzden böyleyim."

Güldü ve filtre kahvesinden bir yudum aldı. "Sanki uyuduğun günler farksızsın."

Ona homurdanarak baktım. Kısa süre içerisinde gelen kahvaltı eşliğinde biraz sohbet ettik. Mark benim çocukluk arkadaşımdı. Ve aynı zamanda sevgilimdi. On beş yıldır resmi olarak sevgiliydik ve bu süre insanlar için fazlasıyla şaşırtıcıydı. Karşımda tostunu yerken oldukça yakışıklı görünen sevgilime baktım. Mark, ben kendimi bildim bileli herkes tarafından sevilirdi. Sporda, derslerde ve birçok şeyde hep yetenekliydi. İlkokulda, Ortaokulda ve Lisede her zaman popüler bir çocuktu. Şu anda da aynı Üniversiteye gidiyorduk ve aynı şekilde okulumuzun en popüler çocuklarından biriydi. Tam olarak benim tersimdi yani.

Ben de her zaman hor görülen birisiydim. Bunun sebebi kesinlikle kişiliğimdi. Biraz bozuk bir kişiliğe sahiptim. Fazlasıyla rahat ve umursamazdım. Lafımı ne olursa olsun esirgemezdim ve fazla dobra davranıyordum. Bu yüzden kimse benimle muhatap olmak istemiyordu. Arkadaşım çok yoktu ama elimden geldiğince birileriyle arkadaş olmaya çalışıyordum. Ve neredeyse tüm okul beni tanıyordu çünkü popüler, yakışıklı ve çekici Mark Lee'nin sevgilisiydim. İnsanlar asla ama asla bizim birlikteliğimize inanmıyordu çünkü Mark'ın bana asla bakmayacağını düşünüyorlardı. Açıkçası hiçbiri de umurumda değildi.

"Benim on ikide dersim var. Benimle mi geleceksin?"

Kafamı sallayarak cevapladım onu. Benim dersim de birdeydi ve zaten buradan okula varmamız yirmi dakika falan sürecekti. Biraz orada bir yerdeki kafelerin birinde takıldıktan sonra dersime girerdim ben de.

"Yedikten sonra kalkalım o zaman."

"Tamam."

Yemek bitene kadar ona dersi hakkında sorular sordum. İngilizce bilgisayar mühendisliği okuyordu ve ikimizin de vizeleri yaklaşmak üzereydi. Ben ise Fransız dili ve edebiyatı okuduğum için fazlasıyla rahattım bu konuda. Fazla çalışmama gerek kalmadan vizelerimi gayet iyi bir şekilde tamamlayabilecek kadar güveniyordum kendime.

Kısa Hikayeler : Mark LeeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin