Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Ve Mark Lee tam anlamıyla kafayı yemek üzereydi.
Sisi, gece on iki olmadan evde olacağına dair söz vermişti. Çünkü tüm geceyi Mark'a ayıracaktı ve birlikte güzel zaman geçireceklerdi. Tabii Mark öyle düşünmüştü.
Onun telefonlarına asla ulaşamadığı sırada, Arin'i aramak adına telefon kilidini tekrardan açtığında, dış kapının aralandığına dair bir ses işitti ve hızla ayağa kalkarak salondan ayrıldı. Saniyeler içerisinde kapının eşiğindeki kız arkadaşını gördüğü anda rahatlamanın verdiği hisle derin bir nefes aldı.
"Neredeydin sen?"
Ona karşı sert olmak istemese de kendini tutabileceğini zannetmiyordu. Özellikle son bir kaç haftadır onun tutumsuz hareketleri ile hissettiği gerginliğe engel olamıyordu.
Sisi cevap vermediğinde, bu Mark'ın sinirlenmesine sebep oldu. Ağır ağır üzerindekileri çıkartmaya çalışan kıza baktığında onun zil zurna sarhoş olduğunu anlamıştı. Şöyle bir sorun vardı ki; Sisi günlük hayatında asla alkol almayan birisiydi. Sadece özel günlerde içer ve bunu Mark ile birlikte yapardı. Eve ilk defa bu kadar sarhoş geliyordu.
"Sana diyorum!"
Mark kendini tutamayarak genç kızın kolundan tuttu ve onu sertçe kendine çevirdi. Sisi'nin yorgun ve kızarmış suratı onun ister istemez daha da sinir olmasına sebep oluyordu.
"Neredeydin? Neden bu kadar içtin?"
Mark konuşsa dahi herhangi bir cevap alamıyordu. Sisi sadece öylece yüzüne bakıyordu. Tek bir kelime dahi etmiyordu.
"Bebeğim sana diyorum. Neden bu kadar içtin söyler misin?"
Sesini sakin tutmaya çalışarak konuşsa dahi hiçbir cevap alamamıştı. Genç kızın üzerindeki incecik elbiseler ile üşüdüğünü düşünerek onu salona getirdi. Koltuklardan birine oturmasını sağladıktan sonra hemen yanındaki boşluğa kuruldu ve bedenini onun olduğu yere çevirdi.
"Bir şey mi kutladınız kızlarla? Bu yüzden mi bu kadar içtin, hmm?"
Sisi yorgun bakışlarını onun gözlerine çevirdiğinde, Mark ister istemez gerildiğini hissetti. Sisi'nin ilk defa kendisine böyle baktığını görüyordu.
"İçtim işte," dedi ağzının içinde. Zar zor duyduğu kelimelerle ne diyeceğini bilemedi Mark. Kız arkadaşının ona oldukça soğuk ve uzak davrandığını hissediyordu. Ve bu sadece şu an ile sınırlı değildi. Son iki haftadır hep böyleydi. Yedi yıldır birlikte olduğu sevgilisini tanıyamıyordu. Her zaman onunla konuşmayı seven bu kız son zamanlarda sadece tek tük kelimelerle konuşmasını sürdürüyordu. Kendisiyle çok sık zaman geçirmez olmuştu. Sürekli bir şeyleri geçiştirmeye çalışıyor gibiydi ve Mark ister istemez üzülüyor ve endişeleniyordu.
"Bir sorun mu var? Neden böylesin?"
Mark, eliyle nazikçe genç kızın yüzüne gelen saçları kulağının arkasına doğru taradı. Bunu yaparken bir yandan da baş parmağı ile onun yanağını okşuyordu.
"Eğer bir şey varsa çözebiliriz."
Sağ eliyle yüzünü kavrayarak başını olduğu yöne doğru çevirdi ve gözlerine bakmasını sağladı. Ama Sisi tek kelime dahi etmedi. Mark ona ufak bir gülümseme gönderdi.
Genç kız tek kelime etmeden yüzünü Mark'ın tutuşundan kurtardı ve yalpalayarak ayağa kalktı.
"Uyuyacağım."
Onun bu hareketi Mark'ı oldukça üzüyordu. Her defasında uyumak istediğini söyleyerek kaçması onu oldukça sinirlendirmişti. Hızla ayağa kalktı ve genç kızın kolundan tutarak olduğu yerde kalmasını sağladı.
"Hayır uyumayacaksın! Bana neler olduğunu anlatacaksın ve ne varsa eğer birlikte çözeceğiz!"
Bu şekilde emrivaki konuşmak onun da hiç hoşuna gitmiyordu ama Sisi'ye karşı ancak kendini böyle fark ettireceğini düşünmüştü. Ancak onun, kendisi ile bu şekilde konuşulmasından ne kadar nefret ettiğini de çok iyi bilse dahi kendini tutamamıştı.
Sisi onun suratına hiç olmadığı kadar sert bakıp kolunu kendine doğru çekerek tutuşundan kurtuldu.
"Bir şey olduğu yok! Çözülecek bir şey de yok! Ve bir daha benimle bu şekilde konuşma!"
Mark'ta en az onun kadar sinirlendiğini hissetmişti. Bu işin sonunun hiç iyiye gideceğini zannetmiyordu. Ama onu bu şekilde görmek kendisini fazlasıyla üzüyordu.
"Sana neler oluyor? Son zamanlarda bana bok gibi davranıyorsun!"
Mark aniden sesini yükselttiğinde, Sisi ağrıyan şakaklarını elleriyle ovalamaya başladı.
"Bir şey olduğu yok, tamam mı? Üsteleyip durma!"
"Neyi üsteleyip durmayım? Bana bir hiçmişim gibi davranmanı mı üstelemeyim?"
Sisi aniden ayıldığını hissetti. Sinirle karşısındaki oğlana bakmaya başladı.
"Sen neyden bahsediyorsun ya? Ne hiçi?"
Mark sinirle güldü. Kahverengi saçlarını sol eliyle arkaya doğru tararken genç kıza bakmaya devam ediyordu.
"Bir de anlamamazlıktan mı geliyorsun? Neler olduğunun eminim sen de farkındasındır! Ne kadar değiştiğinin, bana ne kadar soğuk davrandığının..."
Mark'ın hayal kırıklığına uğradığını belli eden sesi Sisi için hiçbir şey ifade etmiyor gibiydi. Mark bunu fark ettiğinde kalbinin sıkıştığını, nefes alamadığını hissetti ve üzgün bir şekilde genç kıza baktı.
"Sisi..."
"Konuşmak istemiyorum!"
Sisi, vücudunda gezinen aşırı güçlü sinir ile hızla dış kapıya doğru ilerledi ve az önce üzerinden çıkardığı montu alarak evden hızla ayrıldı.
Mark arkasından defalarca seslense de genç kız geri dönmedi. Ve o gece de eve hiç gelmedi. Mark gece boyunca bir saniye bile uyumadı. Yaşadığı büyük hayal kırıklığı ve aklından bir saniye bile olsun çıkmayan kız yüzünden gözüne bir gram bile uyku girmedi. Sisi gittikten yarım saat sonra Arin'i aradığında, sevgilisinin orada olduğunu ve uykuya daldığını öğrendiğinde içi bir nebze de olsa rahatlamıştı. Ama genç kızın ona olan bu tutumları ister istemez sürekli düşünmesine ve endişeli hissetmesine sebep oluyordu.
Sürekli "Ya benden ayrılırsa?, ya artık beni sevmiyorsa?, ya benim bilmediğim çok önemli bir şey varsa ve bana anlatamıyorsa?" gibi düşünceler ardı ardına zihninde gezinmeye devam ediyordu. Mark bunları düşünmek asla istemiyordu çünkü kafasında kurduğu bu kötü kurgularla bile yıkıldığını hissediyordu. Onsuz kalırsa eğer ne yapacağını bilemez, bir ölüden farksız olurdu. Eski Sisi'yi geri istiyordu. Ve bunun için de elinden geleni yapacağını çok iyi biliyordu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.