@SySisi
28.09.2023Bağırışlar, çağırışlar... Tüm bunlar kulağıma bir uğultudan farksız geliyordu. Bedenim oradan oraya savruluyordu. Kimin kucağındaydım? Elimi kim tutuyordu? Saçlarımı kim okşuyordu?
Bir yatağa yatırıldım. Burası buz gibiydi. Üzerinde olduğum yatak buz gibiydi. Ne olduğunu hatırlamıyordum. Ağzımı açıp tek bir kelime kuramıyordum. Gözlerimi aralayamıyordum. Mide bulantım, vücudumdaki o ağırlık... Belki de sonsuza kadar böyle kalmak istiyordum.
Saatler, dakikalar ya da belki de günler... Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum fakat gözlerimi araladığımda herkes buradaydı. Neredeyse tanıdığım herkes buradaydı. Arin başını yaslamıştı sandalyenin sırtına. Jeno hemen dibindeydi onun ve koltuğun en köşesindeydi. Renjun ve Jaemin sağ tarafındaydı. İkili omuz omuzaydı ve derin bir uykuda gibilerdi.
Bakışlarım yattığım yatağın diğer tarafını buldu. Hana, ikili koltuğun bir köşesinde, Sun ve Haechan bir köşesindeydi. Fei, sandalyedeydi ve başı Haechan'ın omzundaydı. Herkes bitkin ve derin bir uykunun içinde görünüyordu. Bu da uzun süredir hastanede olduğumun bir göstergesiydi.
Uzun süre aynı pozisyonda yattığım için huzursuzca yerimde kıpırdandım. En ufak hareketimde bile gözünü açan Arin şaşkınlıkla bana baktı.
"Sisi?"
Aniden yüksek sesle konuştuğunda gülümsedim ona. Onun sesiyle odadaki herkes yavaşça uyandı. Fei ayaklanarak yanıma geldi. Sun elimi tuttu sıkıca. Jaemin ayak ucuma oturdu. Haechan saçlarımı okşadı. Jeno içtenlikle gülümsedi...
Hana hızla odadan çıkarken birkaç saniye arkasından baktım. Çocuklar hep bir ağızdan konuşup bir şeyler söylüyorlardı.
"Çok korktuk."
"Ne oldu?" dedim hiç beklemeden. Arin beni cevapladı:
"Aniden bayıldın. Doktor uzun süreli açlık ve stresten olduğunu söyledi. Berbat görünüyordun."
Hiçbir şey söylemedim. Gözlerimi kaçırdığımda Arin elimi tutup yavaşça okşadı. Odaya Hana ve Mark'ın girdiğini gördüm. Arkadaşım hızla yanıma doğru gelirken Mark odanın bir köşesine geçti. Beni çok net görüyordu ve ben de onu çok net görüyordum. Göz göze gelmiştik. Yorgun bakıyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Ağlamıştı fakat bir o kadar da sinirli gibiydi.
"İyi misin, bebeğim?"
Hana bana doğru eğildiğinde bakışlarımı ona çevirdim ve gülümsedim. Aynı şekilde karşılık verip saçlarımı okşadı.
"Neden bunu yaptın?"
Bakışlarımı Hana'dan çekip Jaemin'e çevirdim. Sinirli gibiydi. Kollarını göğsünde birleştirmişti ve bana soran gözlerle bakıyordu.
"Cevap vermeyecek misin?"
Uzun süre sessiz kaldığım için tekrardan konuştu. Ne diyebilirdim. Kendimi güzel bulmuyordum. Ağır bir depresyondaydım ve kendimi aç bıraktım, günlerdir su bile içmedim mi?
"Bırak, Jaemin."
Odanın en köşesinde duran Mark konuştuğunda ona baktım. Gözleri tamamen üzerimdeydi. "Yine aynı şeyi yapıyor. Biz ona ne kadar anlatsak boş. "
Gözlerimi yumdum sertçe. Ne dese haklılardı. Bu yüzden sesimi çıkaramadım. Mark yaslandığı duvardan ayrılıp yanıma doğru adımladı.
"Yaptığı şeyin farkında. Suçlu olduğunun farkında. Bu yüzden konuşamıyor."
Daha çok söylesin bu sözleri istiyordum. İçindeki tüm zehri kussun istiyordum. Çünkü ben iyileştiğimde onun nefret dolu gözleri ile karşılaşmak istemiyordum.
"Mark, sırası değil."
Fei mırıldandığında Mark onu dinlemedi. Resmen burnundan soluyordu. "Hayır, tam sırası."
Konuşmaya devam etti. Resmen benden nefret edercesine konuşuyordu. Bu canımı her şeyden çok yakardı. Yakıyordu da.
"Senin için elimizden geleni yaptık. Ben, biz... Seni iyi hissettirebilmek için. Ama sen şu kadarcık bile uğraşmadın."
Ve daha fazlası. Tüm nefretini püskürttü bana. Odadaki kimse tek kelime edemedi. Ben de dahil. Haklıydı çünkü. Çok haklıydı...
Sessizce göz yaşları dökmeye devam ettiğim sırada "Abi yeter!" diye çıkıştı Jeno. Tamamen içini dökmüşçesine sakinleşen Mark serte elini saçlarının arasından geçirip tamamen arkasını çevirdi bize.
"Bunu daha sonra konuşuruz," diyerek saçlarımı okşadı Sun. Bana ufak bir tebessüm gönderdi. "Şimdi dinlensin kardeşimiz."
Ardından herkes teker teker ayrıldı odadan. Haechan hemşireye haber vermek için herkesten önce çıktı. Odada tek Mark kaldığında ona bakmıyordum. Fakat o gözlerini benden bir saniye bile olsa ayırmadı. Ardından bir süre sonra o da çıktı odadan. Hemşire gelene kadar yalnız kaldığım odada şiddetle ağlamaya başladım. Canımın acısını geçin, ruhum acıyordu. Yaşadıklarım değildi asıl acıtan.
Arkadaşlarımı, kardeş bildiğim dostlarımı ve sevdiğim adamı hayal kırıklığına uğratmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kısa Hikayeler : Mark Lee
Любовные романы[MARK LEE] ❅ ❅ ❅ [SHORT STORIES] ⓢⓨⓢⓘⓢⓘツ 開始日 | 16.08.2023