🧚🏼‍♀️~3

39 4 0
                                    

@sysisi
19.01.2020

"Angel'ın gelmesi gerekiyor mu?"

Önüme uzatılan kırmızı dosyayı kavrarken sormuştum.Babam kafasını sallayarak beni onayladı.

"Angel bize bu yıl içinde alınan hisselerin ne kadar yükseldiğini gösterecek."

"Bayan Xing gerçekten de bundan hiç hoşlanmayacak," dedim babamın cümlesinin ardından.

Gülümsedi.Alaycı gülümsemesinin ardında çok bariz bir şey yatıyordu.

Nefret.

O kadından o da ben de,hatta Angel bile nefret ediyordu.

Kapı tıklandığında elimdeki dosyayı masaya fırlattım.Bacaklarımı uzattığım sandalyeyi kendime daha çok çektim.O sırada babam kapıyı çalan kişinin girmesi için seslenmişti.

İçeriye giren kişi,dalgalı ince saçları,giydiği bahçıvan tulumunun bol geldiği bedeni ile Angel'dı. Onu gördüğümde yerimde toparlanıp ayağa kalktım.İnce bedeni ilk önce ayakta bekleyen babamın yanına ilerledi ve sıkıca sarıldı genç adamın boynuna. Babam gülümseyen yüzüyle sarılışına karşılık verdi ve saçlarının üzerine küçük bir öpücük bıraktı.

"Bakıyorum bugün de tarzının dışına çıkmamışsın."

Babam ondan ayrılırken mırıldandığında gözlerini kısaca üzerinde gezdirip kıkırdadı. Ardından bakışları beni bulduğunda yüzündeki gülümseme yavaşça solmuş ve yerini çekingenlik doldurmuştu.Yavaşça bana doğru yaklaşıp kollarını belime sardı. Ona sıkıca karşılık verdiğimde bedeninin gerildiğini hissetmiştim.Yüzümdeki gülümseme solmaya başladıgında benden ayrıldı ve uzaklaştı.Aklıma dün akşamki kısa tartışmamızın gelmesine izin vermeden gözlerimi benden uzaklaşan bedene çevirdim. Babamın kendisine uzattığı siyah kapaklı dosyayı yavaşça açıp incelemeye başladığında onu izliyordum.

Elindeki dosyayı incelemeyi bırakıp endişeli bakışlarını karşısındaki adama çevirdi.

"Baba ben..." dedi mırıldanırcasına. Ardından dosyayı kapatarak tekrardan babama uzattı. "Bunu yapmak istemiyorum."

Babamın büyük bir hayretle Angel'a baktığını görmüştüm. "Ama kızım-"

"Uzatmaya gerek yok baba!" dedim adımlarımı karşımda dikilen iki bedene doğru yönlendirirken. "Angel istemiyorsa yapmaz."

Babama kısa bir bakış attığımda kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı. Angel hâlâ insanlarla iletişim kurmakta ve gözler önünde olmakta zorlanıyordu. Babam da bunu çok iyi biliyordu.

Angel'ın elinden kavradım ve onu odadan dışarıya çıkardım. Kalabalık koridorda ilerlerken çalışanların saygıyla eğilmesine karşı kafamı hafifçe eğerek karşılık veriyordum. Hızlı adımlarımız çıkış kapısında son bulduğunda çalışanlardan birisine arabayı park yerinden çıkarmalarını söylemiştim. Kısa süre havanın serinliğine karşı dışarıda bekledik. Ardından,gelen arabanın sürücü koltuğuna yerleştiğimde benimle birlikte aynı anda arka koltuğa yerleşen Angel'a kısa bir bakış atarak arabayı çalıştırdım.

Onu götüreceğim yer bir oteldi. Dünkü tartışmamızda ona sesimi yükselterek konuştuğum için çok pişmandım ama elimde olan bir şey değildi. Bunu Angel'da biliyordu. Ve hem onun hem de benim baş başa kalarak sakin kafayla konuşmamız lazımdı. Bunun için eve götüremezdim. O evde durmak Angel'ı geriyordu, bunu hissedebiliyordum.

Resepsiyonu geçerek her zamanki kaldığımız odaya doğru ilerlediğim sırada Angel'da arkamdan takip ediyordu. Odayı açtım ve içeri girdim. Hava yavaşça kararıyordu, etraf turunculaşmıştı. Angel içeriye girdiğinde kapıyı kapattım ve banyonun olduğu koridoru geçerek iki kişilik yatağın bulunduğu odaya girdim.

Etraf sessizdi. Boynumdaki kravatı ve kolumdaki metal saati çıkartarak aynalı komidinin üzerine bıraktım. Gömleğimin bir kaç düğmesini gevşetirken Angel'ın iç çekişlerini işitiyordum. Yüzü, duvarı boydan boya kaplayan cama dönükken dalgın bakışlarıyla dışarıyı izliyordu.

Yavaşça ona doğru yaklaştım. Kollarımı ince belinden karnına doğru sararak kendime çektim ve sırtının göğsüme yaslanmasına izin verdim. Çenemi sağ omzuna koyup kafamı biraz eğdiğimde yanağını, boynuna değen saçlarıma yaslamıştı.Yüzümü boyun girintisine iyice yerleştirdim ve derin bir soluk çektim içime.

"Bana kızgın mısın?"

Kafamı oynattığımda saçlarım yanağına sürtüyordu. Kafamı kaldırıp yan profilini izlemeye başladım. Her daim parlayan gözleri yavaşça kararmakta olan gökyüzünden bana doğru döndüğünde nefesimi tuttum. Burnu burnuma çok yakındı ve gözlerinin içinde kendi gözbebebeklerimi görebiliyordum.

"Değilim." dedi sessizce fısıldayarak. Ardından bedenini tamamen bana çevirdi ve sağ elini saçlarıma daldırdı. Çoktan dağılmış olan tutamları delirmemi sağlayacak yavaşlıkla arkaya doğru tararken yutkundum. Gözleri gözlerimde ve saçlarımda geziniyordu. Şampuanımın kokusu etrafta duyuluyordu ve Angel saçlarımla her oynadığında etraftaki kokuyu derince içine çekiyordu. Onun bunu yapmayı sevdiği kadar ben de onu seviyordum.

Parlayan yeşilimsi gözlerini, biçimli kiraz rengindeki dudaklarını, hafif kızarık yanaklarını seviyordum. Gözünün altındaki küçük beni, omuzlarına dökülen dalgalı saçlarını, omuzlarımın biraz yukarısında biten boy uzunluğunu seviyordum. Ne olursa olsun beni sevmeyi bırakmayan ve bunu iliklerime kadar hissettiren kalbini seviyordum. Birlikte büyüdüğümüz zamanları ve büyümeye devam eden duygularımızı, bizimle birlikte büyüyen korkularını seviyordum.

O benim küçük meleğimdi. Ve ben onu çok seviyordum.

 Ve ben onu çok seviyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kısa Hikayeler : Mark LeeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin