Meriç sıkıca bana sarılırken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Artık sanırım sadece Badeyle ayrılmamız değildi konu. Son birkaç günde biriktirdiğim her şey için ağlıyordum. Ve kendimi bundan alıkoyamıyordum.Sanırım canımı bir yeden sonra artık vereceğim mücadele de yalnız olmam yakmıştı. 17 yıldır beni büyüten kadın bana bir yabancı muamelesi yapmıştı. Babamın zaten umrunda olmamıştım. Abim her zaman Güneş'i bizden daha farklı sevmişti. Onlar beni sevmiyordu belki ama ben onları 17 yıl boyunca sevmiştim. Kalbimin bir yarısı hep eksikti. İçimde hep bir boşluk vardı. Hiç de dolmamıştı.
Çocuklar ailelerini her koşulda severdi. Bugün özür dileseler affederdim sanırım. Böyle olmaktan nefret ediyordum ama affederdim.
O an bencillik yaptığımı düşündüm. Bade de aynı durumdaydı. Ve onun için üzülmem gerekirdi, kendim için değil. Ben öz olmadığım için böyle konuşmuşlardı belki de. Ama öz çocuklarıydı. Benim dışımda kimsesi yoktu. Ama ben şu an birini omzunda ağlayabilecek kadar kalabalıktaydım.
Kendime kızmıştım. Ağlamam tam duracakken bu sefer de Bade'nin yaşadıklarını düşünüp ağlamıştım.
Meriç bir yandan sırtımı sıvazlıyor bir yandan saçımı okşuyordu. Yüzüm tam olarak onun göğsüne denk geliyordu. Boşta duran kollarımı beline doladım. Bir süre öyle kaldıktan sonra ayrılmıştık. Gözlerine baktığımda başını olumsuzca sallayıp "Yüzün şişecek." demişti. Bense sadece "Olsun." demekle yetinmiştim.
Elimi tuttuğunda yüzüne bakmıştım. Bana güven vermek ister gibi gülümseyince ben de elini tuttum. Beraber çıkışa yürüyorduk. İkimizde konuşmuyorduk. Aynı sessizlikle arabaya bindik. O sürmeye başladığında ben de yolu izlemiştim.
Bir yerde durduğumuzda buranın ev olmadığını anlamıştım. Ev kelimesi içimi huzursuz hissetmişti. Artık aitlik hissetmiyordum ve bu beni korkutmuştu. Evim diyebileceğim bir yer olmaması beni çok korkutmuştu.
Bunu düşünmeyip arabadan indim. Dondurmacıya gelmiştik. Meriç gelip elimden tuttu yine ve içeri geçtik. Denize karşı oturmuş beklerken garson geldi ve ikimiz de siparişleri verdik.
Telefonundan gelen mesaj sesiyle telefonunu eline aldı. Kısaca bir şeyler yapıp geri kapatmıştı. Bana bakıp konuştu. "Annem seni soruyor."
Gülümsedim.
"İtalya ile Türkiye o kadar uzak değil." dedi. Sanırım beni teselli etmeye çalışıyordu. "Sen gidersin, o gelir. Bir şekildd görüşürsünüz."
"Görüşmek sorun değil ki?" dedim umursamaz bir ses tonuyla. Ve anlatırsam rahatlarım belki diye içimden geçenleri anlatmaya başladım.
"Benim tüm hayatım Bade ile geçti. Dün tüm gece uyuyamadım. Sağa döndüm, sola döndüm ama olmadı. Ben düne kadar Bade'den ayrı uyumamıştım doğru düzgün. Hep birlikte uyumuyorduk ama en azından aynı odada oluyorduk. Benim onun olmadığı tek bir günüm bile olmadı. En güzel anımda o vardı yanımda. En kötü anımda o vardı yanımda." dedim sonra aklıma gelen şeyle kırkırdayıp "Galiba bu kısmı sana kaptırdı. Hayatımın en kötü anı biraz önceydi. Ve yanımda sen vardın." dedim.
O da gülümsemişti. Denize bakıp devam etti. "Bu kadar etkileneceğimi ben de düşünmemiştim ama sanki nasıl anlatsam içimde bir boşluk var ve ben o boşluğu Bade ile dengelemişim. Şimdi o gidince terazim bozuldu. Onsuz tek bir anım olmadı." dedim ama sanki bunları kendime söylüyordum.
"Onsuz tek bir anım olmadı. Beni en çok o sevdi. Nazımı kahrımı çekti. İkiz değiliz belki ama ikiz hislerine sahibiz. Onun üzgün olduğu hiçbir an ben mutlu olmadım, olamadım. Onu kendimden ayrı bir insan olarak düşünemiyorum. Herhangi bir organım gibi o, ben neredeysem orda olmalı. Benden ayrı olmamalı. Ama gitmesine de engel olamazdım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balın Yade//gerçek ailem
Phiêu lưu"Abi mi?" "Abi-ler." 16 yıl sonra tüm hayatınızın yalan olduğunu en yakın hissettiğiniz insanın aslında bir yabancı olduğunu öğrenseydiniz napardınız?