-V-

284 33 8
                                    

Merhaba!
Minik hayalet okuyucularım sizlere de merhaba!😃
Hepiniz hoş geldiniz.
Medyadaki şarkıyla bölümü okuyup yorum yapmayı unutmayın lütfen⭐️
Sevgilerle❄️
...

Jongseong/Jungwon

Jungwon: çok kötü birisiniz bayım
arkanıza bile bakmadan gittiniz
inanamıyorum
[gönderildi: 12:21]
[görüldü: 12:35]

Jay: ?
size bir yeri onaracağımı ve
seçmenizi söyledim
siz seçtiniz, ben onardım
bu beni neden kötü biri yapıyor?
lütfen daha fazla yazmayın.
[görüldü: 12:35]

***

Bay Min/Jungwon

Jungwon: merhaba bay min
numaranızı internetten buldum
tamirat işleriyle ilgili bir sorum vardı

Bay Min: buyrun

Jungwon: mutfak musluğum
etrafa su sıçratıyor
ve alttan dolaplara su akıyor
onarmanız ne kadar tutar

Bay Min: musluk ve boruyu değiştirmemiz gerek muhtemelen
malzeme fiyatlarını ve gerekli yol masrafını da eklersek
en az 500 bin won
verebileceğim en düşük fiyat bu
duruma göre artabilir.
görmeden söyleyemem tabii

Jungwon: indirim yapamaz mısınız?
bakın ben okuyorum
gerçekten çok zorlukla para kazanıyorum
fiyat konusunda yardım edemez misiniz?

Bay Min: dediğim gibi
son fiyat bu
fikriniz değişirse ararsınız.

[çevrimdışı: 12:40]

***

Gerginlikle çiğnediğim tırnak köklerim kanayana dek odaklandığım notlarımdan uzaklaşıp yorgunlukla gerindim.

Kafedeki boşluktan istifade ders çalışacak vakit bulabilmiştim.
Bu sene mezun olmak zorundaydım en azından.

Lisedeki sınıf öğretmenim onunla son görüşmemizde bana üniversitenin hayatımdaki en güzel günleri beraberinde getireceğini söylemişti neşeyle. Bilakis her şey daha da zorlaşmıştı benim içinse. Bunu duysa hayalkırıklığına uğrar mıydı?
Hiçkimsenin deneyimlerine dayanarak belirli bir zaman diliminin iyi geçeceğine inanmamalıydım muhtemelen. Ancak üç sene önce bu aptallığa düşüp ona inanmıştım.

Mecburdum.

Ölmeye pek istekli bir ruh halindeyken o yalana tam da o zaman inanmak zorundaydım.

İki senelik bölümümü hayat tempomun vasatlığı yüzünden bitirememiştim. Mezuniyet günü üniversitenin koridorlarında keplerini deneyen bölümümdeki diğer herkesten uzak bir köşede önce beklemiş, sonra ise lanet restorandaki mesaim için yola koyulmuştum.
Trajik bir andı.
Lâkin fazla takılmama vakit bile yoktu.
Kendimi soğan kokulu mutfakta bulaşık durularken bulmam yalnızca yarım saat almıştı neyse ki.

Alttan aldığım dersler için belirli zamanlarda üniversiteye gidiyordum. Ders programım el verdikçe ise tüm boşlukları işle doldurmuştum.

Sağ tarafımdaki telefona çevirdim bakışlarımı umutsuzlukla.
İki gün önce başıma gelen saçmalıktan sonra saatlerce ağlayıp, yastığıma haykırmıştım bir yandan da komşular duyar korkusuyla.
Rahatlıkla çığlık dahi atamıyor olmam bir suç falan sayılmalıydı.
Kendimi bir tabuta sıkışmış gibi hissediyordum.
Üzerime yaşadığım fark edilmeden toprak atılıyordu adeta.

Kimse yaşadığımı fark etmiyordu.
Var oluşum ciddiye alınmıyordu.
Sürekli toprak serpiyordu birileri, bir şeyler...

Ruhsuzca ekrandaki yansımama baktım. Yüzümde renk yoktu yine. Siyah ekranda bile belli oluyordu hayalete dönen suretimdeki çizgiler.

Hoseok Hyung'a olanlardan bahsedememek üzücü olsa da bu konuda tekrar ağzımı açmamaya söz vermiştim. Başında zaten yeterince dert varken bir de beni kafasına takmasına gerek yoktu.

Öte yandan Jay denen herifi kafamda katletmeme engel olamıyordum.
Nasıl bu kadar umursamaz olabilirdi? Tamam, belki de yeterli parayı vermemiştim. Yüzsüzlük mü ediyordum? Oysa parayı saymamıştı bile. Bu parayı unursamadığı anlamına geliyordu.

Tüm faturaları ödedikten sonra cebimde kalan parayı ona vermiştim. Şimdi neredeyse beş parasız ayın sonunu bekleyecek olmam acınasıydı. Ancak gerçek bundan ibaretti.

Kafamı kaldırıp karşı masadaki kız grubunda daha dikkatli göz gezdirdim.
Muhtemelen liseliydiler.
Her gün okuldan sonra buraya gelip dikkatimi çekmek isteyen birkaç gruptan yalnızca biriydi bu. Ne denli rahatsız hissettiğimi müşteri memnuniyeti saçmalığı yüzünden sürekli düşünmemeyi deniyordum. Ancak bu bakışlar altında olmak beni geriyordu. Gerçekten ne gördüklerini bilmiyordum bile. Saçmalıktan ibaretti.

Günün devamında mutfak kısmında kalmaya karar vermiştim böylelikle.

Dalgınlıkla bitirdiğim mesaiden bir diğerine ondan da diğerine koşarak geçen gün sonunda eve giderken gece yarısını çoktan geçmişti saat.
Dalgın adımlarım yatağıma vardığım saniye durdu. Kendimi soğuk yatağa bırakıp camlardan içeri giren rüzgarın uğultusunu dinledim uzun bir süre. Yatağın arkasında kalan pencereden içeri giren soğuk yüzüme vurdukça dişlerim birbirine kenetleniyordu. Bir harabede yaşamanın sonuçlarından biriydi bu yalnızca.

Yarı uyuklayıp yarı yaşam belirtisi gösterdiğim bir hafta boyunca bu sonuçların her biriyle teker teker yüzleşirken bir yandan da iş yerinde ve üniversitede ayağıma çelme takan insanlarla uğraşıp durmuştum.

İçime atıyordum.

Bir zamanlar dahi olsa işe yaradığını hatırlamadığım babamın da dediği gibi yalnızca içime attım. Bu işleri bir şekilde kolaylaştırmalıydı belki de. Fakat artık gururun zerresi, sabrın da emaresi içimde kalmamıştı. Her suyu açtığımda yüzüme fışkırıyor olması beni neredeyse bir muslukla savaşa sokacaktı.

Her gün onlarca insana mesaj atıp aramıştım. Kimi sadece 'hayır' demek yerine o mahalledeki evlerin kentsel dönüşümle zaten yıkılacağını ve tamiratın gereksiz olduğunu zırvalamış, kimi ise iki senelik maaşımı onlara vermemi istemişti. Her şeyin bu kadar pahalı olduğu bir dünyaya beni bırakıp arkasını dönen herkesten nefret ediyordum.

***

Jongseong/Jungwon

Jungwon: tamam
üzgünüm
size kızma hakkım yoktu bayım
ödeme az olduğu için
bu kadar az işi yapmış olmanız normaldi

[gönderildi: 23:12]
[görüldü: 00:00]
sinirimi sizden çıkardım belki de
tekrar gelmeniz için ne yapmam gerek peki?
bu sefer doğru kararı vereceğime eminim
lütfen. Gerçekten mecbur kalmasam asla yazmazdım
ama havalar bozdukça evdeki her bir sorun sinirimi bozuyor
lütfen tekrar düşünün

Jay: pazar günü, 11:30
bir dakika gecikirsen

Jay yazıyor...

Jungwon: geç kalmam
kalmayacağım.
[görüldü: 00:03]
bu tamam demekti sanırım??
iyi geceler.

***

Boy In The Bubble|| JayWonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin