Bölüm şarkısı: Park Jimin-Lie
...
Seul, Güney Kore~
"Mahkemeye senin ismini verdikten hemen sonra Park Sunghoon'un evinde ölü bulunması sence de tuhaf değil mi yani?" Polis memurunun sorusu mantıksız değildi. Kafasından her ne geçiyorduysa harfiyle anlayabiliyordum. Öte yandan şoku atlatamamış olmanın verdiği durgunluk üzerimdeyken konuşabileceğimi sanmıyordum. Son üç saattir Jay ile beni sorguluyorlardı sırayla. Şimdi de ikimizi birlikte almıştılar komiserin odasına. Jay'in aradığı avukat da yanımızda ağzımızdan çıkacak tek harfi tetikte bekliyordu.
"Müvekkilimin haberi yoktu mahkemeye verilen bilgilerden. Mahkemenin mahremiyetini koruduğunu biliyorsunuz."
"Kendisi cevap veremez mi Avukat Bey?" Komiser bıkkınlıkla konuştu. Jay'le kesişen bakışlarımızdan cesaret alıp boğazımı temizledim. Yorgun hissediyordum.
"Bakın... Sunghoon ile aynı üniversitedeydik. Sürekli beni zorbalayıp üzerime geliyordu. En son evime gelip rahatsız etmişti beni. Ben de Jay'in evine adresimi aldırıp taşınmıştım, sistemde görebilirsiniz. Anlamsız bir nefret duyuyordu bana karşı Sunghoon. Ondan çekinip evimden çıktım. Ama onu ben öldürmedim. Siz de söylediniz parmak izlerimiz yoktu bedeninde. Bununla ilgimiz yok." Jay'e baktı adam kısaca. Önündeki kalın dosya onunla ilgiliydi. Geçmişte kayda geçen şeylerin ortaya çıkması iyi olmazdı. Daha yeni Kim Taehyung davasında ismi geçmişti Jay'in. Şimdi bir de bu...
"Siz de arkadaşınıza katılıyor musunuz? Bu olanlardan haberiniz yok muydu yani Bay Park?"
"Sevgilim. Bay Yang benim sevgilim, ve evet söylediklerine birebir katılıyorum Bay Myung. İkimizle uğraşan birinin işidir bu. Evdeki kamerayı tam da biz gelmeden etkisiz hale getirmişler. Gördün işte kaydı. Daha açık olabilir miydi?" Jay'e kuşkuyla baktı orta yaşlı adam. Jay onu önceden de gördüğünü söylemişti. Belki de rahatlığının bir sebebi de buydu. Öte yandan benden açıkça "sevgilim" diye bahsetmesi beni anlamsız bir heyecana sokmuştu. Yüzüm yanmaya başladı düşüncelerim netleştikçe.
"Pekala. Diyelim ki durum böyle. Ama neden biri sizinle uğraşsın? Ne farkınız var normal insanlardan?"
Jay sesli bir nefes verip ona alayla gülümsedi. İmalardan sıkılmışa benziyordu. Çünkü adam onu da Taehyung'u da iyi tanıyordu aslında. Önündeki dosyada her türlü bilgi varken bu sorusu ironikti.
"Bak, sen de ben de biliyoruz ki bunun bizimle bir ilgisi yok. Delil yetersizliğinden ikimizi bir saate sebest bırakacağını bildiğimden üst makamlardan kimseyi araya sokmadım. İşini seviyorsan uzatma fazla. Seninle ilk kez yollarımız kesişmiyor ve inanmazsın ama saygımı kazanmıştın zamanında. Sessizliğimi buna borçlusun."
"İşimi yapıyorum Jay. Sevdiğim için işimi yapıyorum. Dediğin gibi serbest kalacaksınız. Ama bu işi çözeceğim mutlaka. Böyle bir cinayetin arkasında her ne varsa bulurum. Kapını soru sormak için çalarsam zorluk çıkarmazsın umarım." Başım dönüyordu. Saatlerdir o kadar üzerime gelinmişti ki kendimi suçlu hissediyordum iyice. Evet belki hapse girmesine neden olmuştum ama onu öldüren ben değildim. Park Sunghoon'u ben öldürmemiştim.
"Sorun değil, ne zaman istersen çal kapımı. Çözersen bana da haber verirsin umarım. Kalanla avukatımız ilgilenir. Medyadan konuyu gizli tutacağını var sayıyorum. Gidelim Jungwon-ah." Elimden tutup kaldırdı beni sandalyeden. Birlikte dışarı çıkana dek üzerimizdeki bakışlardan utanıp iyice yapıştım bedenine. Avucundaki elimi daha sıkı tuttu güven vermek ister gibi. Eğer o yanımda olmasaydı tüm bunlara dayanabileceğimi sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy In The Bubble|| JayWon
FanfictionO, küçük bir baloncuğa sığdırdığı iç dünyası kadar sanıyordu gerçek dünyayı. Daha henüz kurtulamadığı zincirlerine sıkı sıkıya bağlıyken ise beklenmedik bir anda karşılaştılar. Aslında hırsla hazırlandığı sınavların hiçbirine benzemiyordu bu. İşine...